Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Bir devrin tanığı: Fausto Zonaro

Bir devrin tanığı: Fausto Zonaro

Bir devrin tanığı: Fausto Zonaro22 Ocak 2018 - 10:01
Fatma Ürekli’nin kaleme aldığı ve Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'nın yayımladığı “Sarayın Son Başressamı Fausto Zonaro İkbâlden İdbâra” dönemin sadece sanatsal değil politik yaşamına da ışık tutan bir çalışma konumunda.

İhsan Dindar - Milliyet Sanat

 

İlber Ortaylı’nın tanımlamasıyla “İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı” olan 19. yüzyıl, askeri, siyasi, toplumsal ve ekonomik dönüşüm kadar kültürel manada da değişimlerin yaşandığı bir dönem oldu. Sultan Abdülhamid döneminde saray başressamlığı görevine getirilen İtalyan Fausto Zonaro da bu devrin canlı bir tanığıdır. Saraydan sokağa, çarşıdan eve, dönemin yaşantısını tuvaline yansıtan Fausto Zonaro, devri anlamak isteyenlerin mutlaka eserlerine bakması gereken bir isimdir.

 

Osmanlı’nın gönüllü bir şekilde, isteyerek Batılılaştığı, modernleştiği yıllar… Tanzimat ile birlikte Batı’nın bir parçası olmak isteyen Osmanlı’nın, salt askeri değil, siyasi, ekonomik ve kültürel alanlarda da Batılı olanla en üst seviyede ilgilendiği bir devir olan 19. yüzyıl, imparatorluğun en uzun yüzyılı olması bakımından da ilginç bir dönem.

 

Osmanlı sarayında ressamların düzenli olarak yer alması Sultan Abdülmecid dönemiyle başlar. Protokolde hazır bulunan, saraya başvuran özellikle yabancılarla ilgilenen saray ressamları, sanat üretiminin ötesine geçen bir misyona sahiptiler. Bu noktada Sultan Abdülhamid dönemine özel bir parantez açmak gerekiyor. 

 

Sultan Abdülhamid’in iktidardaki 33 yılı, Türkiye’de pek çok yeniliğin de yaşandığı yıllardı. Mekteb-i Sanayi-i Nefise’nin 19 Ekim 1877’de kurulması da bu yeniliklerden biriydi. Yüzyıllar öncesinden Bellini ve daha yakın tarihte Konstantin Kapıdağlı’nın padişah tablolarının ardından geçen sürede başlayan Batılaşma hareketleri, Sultan Abdülhamid döneminde bir güzel sanatlar okulunun açılmasına kadar uzanmıştı.

 

Resme ilgi duyan, manzara ve çiçek tablolarından hoşlanan Sultan Abdülhamid, tespit edilebildiği kadarıyla 1998 senesinden itibaren Yıldız’da bir başressam bulundurmaya başlamıştı. İtalyan Luigi Acquarone, Mekteb-i Sanayi-i Nefise’de hocalık yapmayı çok arzu etmesine rağmen okulda kadro bulunmadığından bu göreve getirilememiş ancak sarayda Sultan Abdülhamid’in başressamı olmuştu. 1896’da Acquarone’in vefatı üzerine onun yerine bir başka İtalyan olan Fausto Zonaro bu göreve getirildi.

 

 

Fausto Zonaro, 18 Eylül 1854’te, o dönem Avusturya-Macaristan İmparatorluğu toprakları içinde kalan günümüzde Kuzey İtalya’nın Padova kenti yakınlarındaki Masi kasabasında doğmuştu. Yoksul bir ailede hayata tutunmaya çalışan Fausto Zonaro, çocukluk yaşlarından itibaren resme olan yeteneğini gözler önüne sermeye başlamıştı. Geçimini sağlamak için bir yandan inşaatlarda duvar ustalığı yaptığı gençlik yıllarında bir yandan da resme olan ilgisini devam ettirir. Kazandığı parayla resim eğitimini devam ettiren Zonaro, 1870’de mezun olduktan sonra Venedik’te yabancı turistlere tablolar çizerek hayata atılır. Dönemin her sanatçısı gibi Paris’e gidip bir yıl süreyle Clichy Bulvarı üzerindeki bir evde yaşar. Burada empresyonist ressamlarla ilişki kuran Zonaro, sanatına yeni boyutlar katar. Paris’in Zonaro’ya kattığı bir şey daha vardır. Başlangıçta öğrencisi olan Elisa ile sonrasında evlenen Fausto Zonaro, eşinin İstanbul’a gitme hayaline ortak olur. Böylece çiftin, Doğu’ya doğru yolculuğu da başlar.

 

Napoli'den İstanbul'a uzanan bir yolculuk

Paraları üçüncü mevkie yeten Zonaro çifti, Napoli’den 5 Kasım 1891’de başlayan vapur yolculuğu sonrası İstanbul’a varır. Sekiz günlük yolculuk sırasında kaptanın sempatisini kazanan Zonaro, kaptanın çizdiği portresi sayesinde ayrıcalık tanınarak birinci mevki kamaraya geçiş yapar. Seyahatinden önce İstanbul hakkında devrin imkanları doğrultusunda araştırmalar yapan, burada yaşayan dostlarından bilgi edinen Fausto Zonaro, şehri gördüğü andan itibaren şehre hayranlığını gizlemez. Gautier, Pierre Loti, Edmond de Amicis gibi ustaların İstanbul’a duydukları hayranlıklarını kalemle ifade etme niyetini, şehre geldiği ilk güne ait günlüğünden okuyabiliyoruz. Zaman içinde İstanbul, Fausto Zonaro için en büyük ilham kaynağı olur. Tıpkı Felix Ziem için Venedik ya da Geromé için Kahire’nin olduğu gibi.

 

İstanbul’da, Tarlabaşı civarındaki ahşap bir eve yerleşen Fausto Zonaro, burada eşi Elisa ile birlikte yaşar. Kısa sürede İstanbul’un sanat çevrelerinde adından söz ettirmeyi başaran Zonaro, basının da dikkatini çeker. Gazetelerde hakkında çıkan övgü dolu yazılar yazılmaya başlar. Dönemin gazetelerinde Zonaro’nun aile kökeninin 12. yüzyılda İstanbul’dan Venedik’e giden bir aileye dayandığı bilgileri yer alır.

 

İstanbul’da, İtalya’dan daha fazla değer görmeye başlayan Zonaro kısa süre içinde Cihangir’deki bir konağa taşınıp yanında hizmetçi bulunduracak kadar kazanmaya başlar. Özel dersler de vermeye başlayan Fausto Zonaro, bu dönemde Osman Hamdi Bey ile de tanışma fırsatı bulur.

 

Sadrazamlık görevinde de bulunan Avlonyalı Mehmed Ferid Paşa tarafından pek çok eseri koleksiyon amaçlı satın alınan Zonaro’nun ünü artık Yıldız Sarayı’na da ulaşır. Sonrasında Saray Başressamlığı görevine getirilen Fausto Zonaro, Sultan Abdülhamid’in tahttan indirilmesine değin bu vazifeyi yerini getirmeye devam eder. Son maaşını 15 Mart 1909’da alan Fausto Zonaro, bu tarihten sonra artık sarayın başressamı değildir. Osman Hamdi Bey’e bir mektupla yardım talebinde bulunan Zonaro, beklediği yakınlığı göremez. Akaretler’deki konutun boşaltan Zonaro bir süre daha İstanbul’da tutunmaya çalışır. Ancak 2. Meşrutiyet sonrası değişen konjonktür, Fausto Zonaro’nun İstanbul günlerinin zorunlu olarak bitmesine neden olur. Tablolarını değerinin çok altında fiyatlarla elden çıkartan Fausto Zonaro, İstanbul’dan ayrılıp İtalya’ya dönme kararı alır.

 

İstanbul'dan ayrılma vakti...

Fausto Zonaro ve ailesinin eşyaları 19 Mart 1910’da eşyaları limandaki gemiye yüklenir ve yaklaşık 20 yıllık İstanbul macerası son bulur. Zonaro İstanbul’dan ayrılmadan şu duygusal satırları kaleme almıştır.

 

Huzur içinde geçen yirmi yıldan sonra, yuvam dağılmış ve parça parça bu sandıklara konmuştu. Yeniden yuva kurabilecek miyim? Bu duyguları kimse tattı mı?

 

Gemi hareket etmeden son defa Haliç kıyılarını gezen Fausto Zonaro, İstanbula veda eder. Zonaro ailesi Venedik üzerinden ressamın doğduğu Masi kasabasına ulaşır. İtalya günlerinde, patlak vermek üzere olan Trablusgarp savaşı öncesi iki ülke arasında iletişimi sağlamaya da çalışan Fausto Zonaro, ömrünün son yıllarında San Remo’ya yerleşir. Fatma Ürekli’nin kaleme aldığı kitaptan öğrendiğimize göre Fausto Zonaro, yine San Remo’da bulunan son padişah Vahdeddiin’in 1926’daki vefat haberini alınca siyahlar içinde cenaze törenine katılır ve burada diz çöküp ağlayarak dua eder. Bu olaydan üç yıl sonra 19 Temmuz 1929 tarihinde Fausto Zonaro 74 yaşındayken hayatını kaybeder.

 

Fatma Ürekli’nin titiz bir çalışması ile Fausto Zonaro hakkında pek çok biyografik bilginin yanı sıra, yazışmalar, yaptığı tablolar kadar suluboya çalışmalarının da yer aldığı bu kapsamlı çalışma, bir devrin sanatsal olduğu kadar politik tarihini de yansıtması bakımından önemli bir çalışma olma özelliği taşıyor. Devre ait pek çok tarihi belgenin yanı sıra Zonaro ailesine ait fotoğrafların ve belgelerin de yer aldığı çalışma, Türkçede Fausto Zonaro hakkında kaleme alınmış en geniş kapsamlı çalışmalardan biri.

 

 Sanat ve biyografi başlıkların altında pek çok çalışmayı yayımlayan Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nın böylesine önemli bir eseri yayımlamış olması da oldukça önemli.