Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Katre düşmeden sel uyanmaz

Katre düşmeden sel uyanmaz

Katre düşmeden sel uyanmaz22 Ocak 2023 - 01:01
Eskiyle yeniyi harmanlayarak geçmişimizi günümüze taşıyan Coşkun Karademir, Neşet Ertaş’tan “Niye Çattın Kaşlarını”, Âşık Seyrani’den “Ben Bu Aşkın Çilesini”, Azam Ali’den “Aramadı Sormadılar Beni”, Muhlis Akarsu’dan “Karnı Büyük Koca Dünya”yı ve anonim türkü “Akşam Olur Karanlığa Kalırsın”ı yeni sound’larla buluşturdu.
Melisa Vardal - Karademir, çalışmalarını “Eski köklerle yeni yapraklar açmak” olarak tanımlıyor.
 
Ülkemizi uluslararası müzik arenasında başarıyla temsil ediyorsunuz, sayenizde bu toprakların ezgisi dünyayı dolaşıyor. Bu yola hangi motivasyonla çıktınız?
 
Arkam bu konuda son derece sağlam. Çünkü bu topraklar sayısız ozanı, âşığı, dili, müziği, folkloru, özetle büyük bir hazineyi bünyesinde barındırıyor. Ben de kimi zaman direkt bu mirası kimi zaman da bu büyük mirastan aldığım etki ve duygu ile ürettiğim müzikleri götürüyorum dinleyicilere. Bu etki bile başlı başına bir motivasyon aracı elbette. Bunun ötesinde, kendi ürettiğim müzikal perspektifin de evrensel boyutta olmasına son derece önem veriyorum ve bu uzun süredir böyle. Çıkış noktam, başta var olan geleneksel müziklerimizi kendi yorumumla birleştirip dinleyicilere sunmak oldu. Bütün dünyanın bu toprakların eşsiz hazinesinden haberdar olmasını istiyorum. Ben bu yolda bir katreyim elbette ama “Katre düşmeden, sel uyanmaz” imiş.
 
“Kâfi”de, önemli ozanlarımızın türkülerini yeniden yorumluyorsunuz. Sizin tanımınız olan “Eski köklerle yeni yapraklar açma”nın zorlu yanları var mı?
 
Geleneksel sanatların neredeyse tümünde iki yaklaşım görürüz. Birisi, o sanatın var olduğu hâlini benimser ve öyle icra eder, bir diğeri ise o sanatla ilgili modern dokunuşlar arar. Ben yıllarca birinci yolu farklı konseptlerle işlemeyi tercih ettim. Şimdi de modern, zamanın ruhunu da yakalayan bir sözüm olsun istedim ve “Kâfi” doğdu. Aslında, gelenek dediğimiz şey, ‘gelene-ek’lenerek ileriye taşınan bir hadisedir. Geçmişten günümüze taşınan her kültür, zamanın getirdiği dinamiklerden payına düşeni alır ve devam eder. Varlığını muhafaza etme gücü de buradan gelir bence. Benim bu duruma bakışım da net aslında, her iki yaklaşımın var olması gerektiğine inananlardanım ve ‘doğrusu şudur’culara karşıyım. Zaten üretimlerimin çeşitliliği de bunu gösteriyordur. Tabii şunu da belirteyim, usta malı dediğimiz eserlerin var olduğu hâl, bizler için her zaman referanstır, etkileşimi de oradan alırız, besleniriz. Sadece, müzisyen olmanın getirdiği hayal gücü bizi özgün fikirlere itebiliyor bazen. Buna açık olmakta fayda görüyorum.
 
Bağlamanın tellerine her vurduğunuzda insanların içindeki bir yere dokunmayı başarıyorsunuz, bu başarının sırrı nerede saklı?
 
Bütün mesele bir gönüle daha değmektir aslında. Elime sazımı alıp sahneye çıktığım her an, sadece içimdekini paylaşabilirim ve bu gerçektir. Bence insanlar da her zaman gerçeği yalandan ayırabilir. Belki başka bir sırrı daha vardır benim bilmediğim ama benim bildiğim bu kadar.