Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Edebiyat » Gabriel Garcia Marquez'i kaybettik

Gabriel Garcia Marquez'i kaybettik

Gabriel Garcia Marquez'i kaybettik18 Nisan 2014 - 12:04
Çağdaş dünya edebiyatının en önemli kalemlerinden, Latin Amerikan büyülü gerçekçilik akımının öncülerinden Kolombiyalı yazar 87 yaşındaydı
SELAY SARI
 
'Yüzyıllık Yalnızlık' (1967), 'Başkan Babamızın Sonbaharı' (1975) ve 'Kolera Günlerinde Aşk' (1985) romanları ile 'Kırmızı Pazartesi' (1981), 'Yaprak Fırtınası' (1955) ve 'Albaya Mektup Yok' (1961) uzun öykülerinin de aralarında bulunduğu klasiklere imza atan, 20. yüzyılın en önemli kalemlerinden Nobel ödüllü Kolombiyalı yazar ve gazeteci Gabriel Garcia Marquez, 15 yıldır çeşitli rahatsızlıklara karşı verdiği mücadeleyi kaybetti. Bir süredir Mexico City'de tedavi gören Marquez, kansere dayalı zatürreden dün gece yaşamını yitirdi.
 
Anneanne ve dedeyle çocukluk
 
Marquez, 6 Mart 1927 tarihinde Kolombiya'nın kuzey batısında bir tarım şehri olan Aracataca'da dünyaya geldi. Anne ve babasının evliliğine annesinin babası Albay Nicolas Marquez Meija karşı çıkmış, babası Gabriel Eligio Garcia'nın kur ve ikna çabaları daha sonra 'Kolera Günlerinde Aşk' romanında kendine yer bulmuştu. Ebeveyni Marquez doğduktan kısa süre sonra başka bir şehre taşınmış, küçük Gabriel hayatının ilk yıllarını dedesi Albay Meija ve anneannesinin yanında geçirmişti. Anılarını kaleme aldığı 'Yaşamak İçin Yazmak' (2002) kitabında anlattığı üzere, dedesi ve anneannesi Marquez'in fikirlerinin şekillenmesinde önemli bir rol oynadı. Marquez'in popülerlik kazandırdığı 'büyülü gerçekçilik' akımının büyü kısmının anneannesine, gerçekçilik kısmının ise dedesine ait olduğu söylenebilir.
 
'İstenmeyen gazeteci'
 
Marquez'in gazetecilik kariyeri, başkent Bogota'da bulunan Kolombiya Ulusal Üniversitesi'nde hukuk okurken başladı. Aynı dönemde ilki 1947 yılında olmak üzere öykülerini El Espectador gazetesinde yayınlatmaya başladı. 1955 yılında aynı gazetede muhabir olarak çalışırken 14 gün ardarda yayınlanan ve hükümetin fırtına nedeniyle battığını iddia ettiği, aslında taşıdığı kaçak malın ağırlığı nedeniyle alabora olan bir destroyerden kurtulan tek denizciyle yaptığı röportaj (daha sonra 'Bir Kayıp Denizci' (1970) adıyla kitap haline geldi), Marquez'i devlet tarafından 'istenmeyen adam' haline getirdi. Marquez bunun üzerine gazetenin dış temsilcisi olarak Paris'e gitmek zorunda kaldı. 1960 yılında Küba Devrimi'ni gözlemlemek için Havana'ya gitti ve Che Guevara ile dostluk kurdu.
 
Latin Amerika'yı edebiyat sahnesine çıkaran roman
 
Doğup büyüdüğü kasabada geçen bir roman yazma fikri Marquez'in kafasında ilk gençlik döneminden beri vardı, ancak bu kadar büyük bir projeye imza atacağını büyük ihtimalle düşünmemişti. 'Yaprak Fırtınası'nda Aracataca'yı düşünerek yarattığı Macondo'yu, birkaç yıl sonra yazdığı 'Yüzyıllık Yalnızlık'ta tüm Kolombiya'yı yansıtan bir ayna olarak romanının baş karakteri Jose Arcadio Buendia'ya tasarlattı. Roman Kolombiya'nın yakın tarihine ışık tutarken, bir yandan zamanın akışkanlığını ile yaşama dair ve aykırı büyülü öğeleri de barındırıyordu. O sırada bir süredir Latin Amerika edebiyatında kullanılan bir kavram olan 'büyülü gerçekçilik', 'Yüzyıllık Yalnızlık'ta adeta vücut buldu. Marquez kitaptaki stilinde, anneannesinin ona öykü anlatım biçiminden esinlenmişti: anneannesi olağanüstü olayları günlük hayatın sıradan detaylarıymış gibi anlatan bir kadındı. Marquez'in büyülü gerçekçiliğinin de en önemli silahı, en acayip şeylerin bile olağan olduğu bir dünya yaratmaya olanak vererek yaratıcı gücün sınırlarını kaldıran dili oldu.