Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Edebiyat » Şimdi biz ne yapacağız Leyla Erbil?

Şimdi biz ne yapacağız Leyla Erbil?

Şimdi biz ne yapacağız Leyla Erbil?20 Temmuz 2013 - 11:07
1950 Kuşağı yazarlarından ve Türk edebiyatının en has kalemlerinden Leyla Erbil, bağışıklık sisteminin çökmesi nedeniyle 10 gün önce kaldırıldığı Özel Balat Hastanesi’nde hayata veda etti1950 kuşağının en parlak yıldızı, dün saat 16.50’de sessizce kaydı. Kaybettik Leyla Erbil’i. Son 10 gündür yoğun bakımda tutulduğu Balat Hastanesi’nde, son romanı “Tuhaf Bir Erkek”i yayımladıktan üç ay sonra...

82 yaşındaki Erbil, İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi İngiliz Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. 1956’da ilk öyküsü “Uğraşsız”, Seçilmiş Hikayeler Dergisi’nde çıktı. Öykülerini okuyan Sait Faik’in yüreklendirmesiyle yazmaya devam etti. İlk öykü kitabı “Hallaç” yayımlandığında yıl 1959’du.

Solun parodisi

1961’de Türkiye İşçi Partisi’ne üye oldu. Partinin Sanat ve Kültür Bürosu’nda çalıştı. 1968’de “Gecede”, 1977’de “Eski Sevgili” adlı öykü kitapları geldi. 1971’de “Tuhaf Bir Kadın”ı çıkardığında kıyametler koptu. Erkek egemen dili kırmış, daha ilk günden sesini bulmuş o çok özel lisanıyla kadın olmayı anlatmıştı. Cinselliğini dışlamadan, o güne dek görülmemiş bir açıklıkla, tabuları yerle bir ederek... Yetmiyor solun parodisini yapıyor, entelijansiyasını kıyasıya eleştiriyordu.

Marx ve Freud

“Karanlığın Günü” (1985) ve “Mektup Aşkları” (1988) adlı romanlarıyla devam etti yazmaya. 12 Mart’ın ardından örgütlü mücadelede yazar olarak sağlam bir duruş sergiledi. 1974’te kurulan Türkiye Yazarlar Sendikası’nın kurucu üyeleri arasında yer aldı.

Toplumsal, varoluşcu, gerçeküstücü kuramların etkisi altındaki edebiyatında kaynakları çok çeşitliydi Leyla Erbil’in. Bunları sayarken “tanıştığı komünist insanlar”ı mutlaka ekliyordu, Dostoyevski, Kafka, Sartre, Shakespeare, Marx ve Freud diye uzayan listesine. Biri daha vardı onu etkileyenlerin arasında; çocukluğunda oturduğu mahallede rastladığı deli kadın. Onun bağıra, çağıra tekrarladığı sözleri hiç unutmamıştı. Edebiyat kadar, psikiyatri için de bulunmaz bir nimetti Leyla Erbil. Görünenin ardındakiyle ilgileniyor, insan ruhunun en tekinsiz sokaklarında korkusuzca dolaşıyordu. Onun edebiyatı “kendinde, başka insanları, onların duygularını, geçmişin, şimdinin ve geleceğin acılarını, sırlarını aramakla geçen bir yolculuk”tu aslında.

Altın oran

Leyla Erbil’e göre bütün insanlar yaralı olarak doğar, ömürleri boyunca anlaşılmak, sevilmek isterdi. Yaralarını sarmaya çalışan karakterleri ölümle yüzleşirken kitaplarında, okuru da aynı süreçlerden geçti, ‘insan olma’nın en netameli yanlarını onun edebiyatı arayıcılığıyla deneyimledi.

Toplumun tabularıyla hem ‘kadın’ hem de ‘yazar’ olarak mücadelesini sürdürürken, dili her yeni kitapta biraz daha şaha kalkıyordu. Yeni anlatım olanakları aradı. Bu arayışından yarım asrı deviren edebi kariyerinde, hiç vazgeçmedi. “Cüce” (2002), “Kalan” (2011) adlı romanları, “Üç Başlı Ejderha” (2005) adlı novellası ve son romanı olan “Tuhaf Bir Erkek”te olduğu gibi... Bilinçakışı yöntemininin Türk edebiyatındaki en usta işi örneklerini verdi Leyla Erbil. Var olan noktalama işaretleriyle yetinmedi, yenilerini yarattı; anlatımdan, biçime bir metinde kurulabilecek ‘altın oran’ı keşfetmek istiyordu, keşfetti de...

Erbil ve başkaldırı

Kaleminin alameti farikalarından biri de ‘başkaldırı’ydı hiç şüphesiz. Toplumsal haksızlıklar karşısında isyan eden tutumunu, sokakların ve edebiyatın meydanında bütün yiğitliğiyle gösterdi Leyla Erbil. 1996 yılında F-tipi cezaevlerine karşı sürdürülen ölüm oruçlarının sona ermesi için ön saflarda yer aldı. 1 Mayıs 2009’da, gaz bombaları arasında Taksim meydanına doğru ilerleyenlerin arasında da o vardı. 78 yaşındaydı!

Otoriteden, yasakçı insanlardan haz etmedi Leyla Erbil. Yaşadığı toplumda, kitaplarıyla yetişen birkaç kuşak bu zihniyetlerden nasibini alırken, o muhalif, eleştirel kalemiyle kalkanlık yaptı. Zaman zaman çok da incitildi. Ama bildiğinden şaşmadı. Türk edebiyatının “Tuhaf Bir Kadın”ıydı. O tuhaflık ki, içinde cesaret vardı. İçinde yenilik. Zeka. Zarafet. Dürüstlük. Devrimcilik. İçinde insan.

Özetle “Karanlığın Günü”dür bugün.

“Öldün! Öldün ha! Şimdi ben ne yapayım?..” diyordu Türkan Hanım, 30 yıllık kocasına, Leyla Erbil’in “Ölü” adlı öyküsünde.

Aynı soruyu sorma sırası bizde:

Demek öldünüz Leyla Hanım! Şimdi biz ne yapacağız?