Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Edebiyat » Şimdi’yle kavgamız biter mi?

Şimdi’yle kavgamız biter mi?

Şimdi’yle kavgamız biter mi?23 Temmuz 2018 - 11:07
Edebiyat dünyasında adı anılmaya başladığında pek de ciddiye alınmayan Karl Ove Knausgaard’ın ‘Kavgam’ serisi altıncı kitapla sona eriyor. Knausgaard’ın kişisel kavgasının mercek altına alındığı yazının tamamına Milliyet Sanat’ın temmuz sayısında erişilebilir.
Anı yaşamakla ilgili dertlerimiz bu kadar çok olmasaydı belki de hiçbir zaman ‘Carpe Diem’ lafına bu kadar kulak kabartmayacaktık. “Günü yakala”lar, “Şimdiyi ıskalama”lar, “Ne geçmiş ne gelecek: Şimdi!”ler kuşatmış durumda etrafımızı. Üç tarafı denizlerle çevrili bir yarımada gibiyiz her birimiz. Anı yaşamanın kıymetinin farkındayız. Ama hareket alanımız kısıtlı. Bu çılgın hayat akışında geçmişten geleceğe köprü kurmaktan vazgeçemiyoruz. Ya ‘beğen’iyoruz ya da es geçiyoruz. Anı yaşamaktan ziyade anı sadece şöyle bir ucundan yakalıyoruz...
 
Norveçli yazar Karl Ove Knausgaard’ın altı ciltlik ‘Kavgam’ serisinin ilk kitabı bundan tam 9 yıl önce yayımlandığında ne kendisi ne de çevresi onun kısa zaman içerisinde bir edebiyat fenomeni haline dönüşeceğini tahmin edemedi. Her şey bir anda oldu. ‘Kavgam’ serisinin ilk kitabı basıldığında 41 yaşında olan yazar beş milyon nüfuslu ülkesi Norveç’te tam yarım milyonluk bir satış başarısı yakaladı. Şaşkındı. Yapmak istediği tek şey sadece satır satır kendi hayatını anlatmak, sadece ‘o an’ları yakalamaktı!
 
 
Dalga dalga büyüdü bu nicel başarı. Önce İskandinavya ve Avrupa’da, sonra ise tüm dünyada fenomen hâline dönüştü ‘Kavgam’ serisi. Türkçe de dahil olmak üzere 30 küsur dile çevrildi. Geçtiğimiz günlerde serinin beşinci kitabına da kavuştuk. ‘Bahar Yağmurları’ MonoKL etiketi ve Haydar Şahin çevirisiyle yayımlandı. Serinin en can alıcı kitaplarından biri olan ‘Bahar Yağmurları’nda Knausgaard’ın yazar olma mücadelesine tanıklık ediyoruz.
 
Nicel başarı mı?
 
Son kitabı İngilizce yayımlanan (‘The End’) altı ciltlik serinin adıyla Adolf Hitler’in ‘Kavgam’ına göndermede bulunmasından ötürü ideolojik ve politik, Norveçli olmasından ötürü de otomatik olarak polisiye yazarı zannedildi. Halbuki o hiçbirisi değildi. Hitler’in ‘Kavgam’ındaki aşırılığa tezat bir şekilde önemsizi önemli kılma peşindeydi. Polisiye kitaplarındaki damıtılmış matematikle taban tabana zıt gevezeliği de onu yine farklı bir kategoriye dahil ediyordu.
 
Knausgaard’ın yakaladığı tek şey nicel başarı mıydı peki? The New York Times’tan Dwight Garner onun için “Sıradan şeylerin simyacısı” derken, Guardian gazetesi ‘Kavgam’ serisi için “Selfie çağının başyapıtı” gibi iddialı bir tanımı layık görüyor. “İnci Gibi Dişler”in harikulade yazarı Zadie Smith ise Knausgaard’ın çağdaş dünya edebiyatındaki yeri hakkında en doğru tespiti yapan isimlerin başında geliyor. Smith, Knausgaard için şunları söylüyor: “Karl Ove’un yeteneğinde dikkati çeken şey, ki bu yetenek bugünlerde ender bulunuyor, tamamen anda bulunması ve kendi varlığının farkında olması. Her detay süsleme ve gösterişten uzak bir biçimde ortaya konuyor, sanki yazmak ve yaşamak eşzamanlı meydana geliyormuş gibi hissediyorsunuz... Sizi tamamen içine çekiyor olması gerçeği dışında göze çarpan bir şey yok. Onun hayatını onunla birlikte yaşıyorsunuz... Ove’un kitabının pek kibirli başlığı, bir yetişkinden beklenen hayatı gözlerinizin önüne getirmeye çalışırken, sürekli olarak önünüze çıkan kötü bir şaka gibi. Nasıl daha şu anda olunur, nasıl daha duyarlı olunur? Kendimiz hakkında, başkaları hakkında? Başkaları için?”
 
 
Anı yakalıyor
 
Knausgaard’ın fırtınalar koparmasının en önemli sebebi elbette anı yakalamadaki usta becerisi. O, hayatındaki her bir ayrıntıyı altı ciltte toplayacak kadar disiplinli ama aynı ölçüde kırılgan, özgüvensiz, eleştirel, samimi ve hoşsohbet bir adam. Bu kadar çok kurguya boğulduğumuz bir devirde bir yazarın ‘edebi intihar’ı göze alarak, belki de bu saatten sonra hiçbir kitap yazamayacak olmasına rağmen bu riske girip sadece olanı, biteni, hayatını büyük bir cesaretle yazması ve bir de üstüne bunları edebi kaygılar gözeterek yapması takdiri hak ediyor, onun fenomen olma durumunu daha da anlaşılır kılıyor.