Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Edebiyat » Sömürgelerin portresini çizen yazara veda

Sömürgelerin portresini çizen yazara veda

Sömürgelerin portresini çizen yazara veda13 Ağustos 2018 - 10:08
2001 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülen ve 20. yüzyılın en önemli edebiyatçılarından kabul edilen Trinidad doğumlu yazar V. S. Naipaul dün 85 yaşında hayatını kaybetti.
Nobel Edebiyat Ödülü sahibi yazar Sir V. S. Naipaul, dün 85 yaşında hayatını kaybetti. Eserlerinde sömürgeciliğin portresini sunan yazarın eşi Naipaul’un Londra’da huzur içinde hayatını kaybettiğini açıkladı: “Başardıklarıyla bir devdi. Sevdiği insanlarla çevrelenmişken, harika bir yaratıcılıkla dolu bir yaşam sonlandı.” Ünlü yazar Salman Rushdie, Naipaul’un ardından “Hayatımız boyunca edebiyat ve politika konusunda farklı fikirleri savunduk. Çok sevdiğim bir abimi kaybetmişcesine üzgünüm” dedi. Naipaul, hem kurmaca hem de kurmaca olmayan yapıtlarında gelişmemiş ülkelerin anlatımıyla 20. yüzyılın en önemli edebiyatçılarından biri olarak kabul ediliyordu.
 
 
17 Ağustos 1932’de Trinidad’da dünyaya gelen Naipaul, Hindistan göçmeni bir ailede gazeteci bir babanın çocuğuydu. Naipaul ileride babasının edebiyata merakının ve yazmaya duyduğu sevginin erken yaşta onu da yazarlığa yönlendiğini anlatacaktı.
 
Trinidad’da bir İngiliz kolejinde eğitim gören Naipaul, ardından Oxford’da üniversite eğitimi aldı. Londra’da yaşamaya başlayan Naipaul, 1955’te BBC’de çalışırken aklına gelen bir fikir üzerine kısa sürede birçok öykü kaleme aldı.
 
Çocukluk anıları
 
Bir yayıncının teşvikinin ardından ilk romanı ‘Mistik Masör’ü tamamladı. Roman 1957’de yayımlandı ve  John Llewellyn Rhys Ödülü’ne layık görüldü. 1961’de yayımlanan ‘A House for Mr. Biswas’ için babasından ve çocukluk anılarında ilham aldı. Naipaul sonradan bu kitabı yazdığı zorlu üç yıllık sürecin çocukluğuna dair anıları yerle bir ettiğini aktaracaktı. Naipaul, 1961’de taslağını teslim ettiği kitabı bir daha hiç okumadığını da 1983’te yazdı. Bu eser, yazarın başyapıtlarından biri olarak kabul ediliyor. 
 
Ardından Batı Hint Adaları ve Güney Amerika’da uzun bir yolculuğa çıkan Naipaul, gezi yazıları ve romanlarla bu yolculuklardaki izlenimlerini yazıya döktü. ‘The Middle Passage’, ‘Taklitçiler’ ve ‘An Area of Darkness’ın da aralarında olduğu bu dönemki eserleri Naipaul’un sömürgecilik tarihini ve etkilerini anlatan bir yazar olarak ünlenmesine vesile oldu.
 
Hindistan kökenli bir politikacının Londra’daki sürgün günlerini konu alan ‘Taklitçiler’, WH Ödülü’ne layık görüldü. Soyutlanmanın karanlık bir portresini sunduğu ‘In A Free State’ ise ona prestijli Man Booker Ödülü’nü kazandırdı.
 
Naipaul, 2001 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görüldü. İsveç Akademisi gerekçesinde yazarın “Zekice bir anlatımla yozlaştırılamaz bir incelemeyi birleştirerek okuyucuyu bastılmış geçmişlerin varlığını görmeye davet ettiğini” ifade etti.
 
Tartışmaların odağında
 
Naipaul edebiyat hayatı boyunca tartışmaların da odağında yer aldı. Edward Said, yazarın Batılı bir gözle sömürülen ülkelere baktığını düşünüyordu. Said ayrıca yazarın “beyaz olmayanların kendi sorunlarının nedeni” olarak çizmesini de eleştirip Naipaul’un üçüncü dünyayla hiç ilgilenmediğini yazıp bakışını “cahil ve klişelerle dolu” bulunuyordu. Terry Eagleton ise yazarın kaleminin gücünü kabul ederken politik bakışını korkunç bulduğunu ifade etmişti. Naipaul’un birkaç paragraftan yazarın bir kadın olup olmadığını anladığını ifade etmesi de tepki toplamıştı.