Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Müzik » "Kendimize ait bir lehçemiz var"

"Kendimize ait bir lehçemiz var"

"Kendimize ait bir lehçemiz var"17 Aralık 2018 - 09:12
Borusan Quartet kurulduğu 2005 yılından bu yana hem Türkiye'de hem de dünyada pek çok ilke ve başarıya imza attı. Süreyya Operası'nın yanı sıra bu yıldan itibaren ENKA'da da sezon konserleri vermeye başlayan Borusan Quartet ile müzik yolculukları üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

İhsan Dindar - İstanbul

En baştan, Borusan Quartet’in kurulduğu yıl olan 2005’ten başlamak istiyorum. Yanılmıyorsam bu aynı zamanda bir ilkti de. Borusan Quartet’in hikayesi nasıl başladı?

Esen Kıvrak:Borusan Quartet, Türkiye Cumhuriyeti’ndeki ilk kurumsal oda müziği topluluğudur. Bahsettiğiniz gibi 2005 yılında Şef Gürer Aykal’ın öncülüğünde kuruldu. O sıralarda hepimiz orkestra içerisinde grup şefleriydik. Orkestra faaliyetlerimizin yanı sıra ülkemizde oda müziği topluluğu konusundaki boşluğu doldurmak ve örnek teşkil etmesi açısında kurulmuştur. Üç sene önce bir Beethoven sezonu yaptık ve hem üzülerek hem de gururla söylemek zorundayım ki bazı Beethoven dörtlüleleri ilk kez bizim tarafımızdan seslendirildi. Bazı Beethoven dörtlülerinin ilk seslendirilişi 2000’li yıllar olmamalıydı ülkemizde. Böyle bir açığı doldurmak için Borusan Quartet kuruldu. 2010 yılına kadar orkestrayla birlikte yürüttük faaliyetlerimizi. Fakat özellikle de ABD’de kazandığımız yarışmadan sonra ödül konserlerimiz oldu. Ses getiren bir şey oldu bu durum. Konserler yoğunlaşınca orkestradaki görevlerimizle birlikte yürütmekte zorlanmaya başladık. Son 7-8 senedir neredeyse tamamen quartet olarak çalışmaktayız. İstisnalar da var tabii. 2010’da bizim Süreyya Operası’nda sezon konserlerimiz başlıyor. Bu da yılda en az dört ya da beş farklı program çalmamız anlamına gelmekte.

 

 

Bu bahsettiğiniz süreçte 2010 yılına kadar Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası ile bir birliktelik söz konusu. Sonrasında da dünyanın pek çok yerinde konserler verdiniz. Şimdi bununla bağlı olarak şunu sormak istiyorum. Borusan Quartet’in bundan sonrası için belirlediği bir hedef var mı onu öğrenmek isterim?


Efdal Altun:Yurt dışında birçok önemli konser verdik. Mozart Festivali’nde çalmak ayrı bir heyecandı. Unutulmaz bir konserdi. Schloss Elmau’da birkaç konserimiz oldu. Capuçon Kardeşler gündüz çaldı. Biz de o günün akşamında çaldık. O gün Gidon Kremer de çaldı. Önümüzdeki Temmuz ayında geçtiğimiz yıllarda da gittiğimiz İrlanda’nın Cork kentindeki festivale katılacağız. Burada katılacağımız festival, çok önemli bir oda müziği festivalidir. Festival boyunca da farklı sanatçılarla düzenli konserlerimiz olacak. Schloss Elmau’ya bir kez daha davet edildik. Bu sefer Ferhan-Ferzan Önder kardeşlerle birlikte çaldık. Aleksey İgudesman’ın, Ferhan-Ferzan Önder Kardeşler ve bizim için yazdığı “Edirne’den Kars’a” bestesini seslendirdik. Bizim açımızdan unutulmaz konserlerden biri de Nemrut Dağı’nın zirvesinde verdiğimiz konser oldu.

 

 

Borusan Quartet’e yeni bir katılım oldu. Kemanda Özgür Baskın. Öncelikle Borusan Quartet’in bir üyesi olmak nasıl bir duygu? Geçen süre zarfındaki deneyimlerinizden yola çıkarak bunu öğrenebilir miyiz?

Özgür Baskın:Borusan Quartet’in benim için yeri özeldir. Ben, onların önemli bir seyircisiyim diye düşünüyorum. Ankara’da yaşadığım için oradaki her konserlerine gidiyordum. Şu anda onlarla birlikte çalışıyorum ve bunun çok özel bir şey olduğun düşünüyorum. Bir müzisyen olarak söyleyebilirim ki çok derin bir iş yapıyorlar. Burada yüksek seviyede bir iş yapılıyor. İçinde bulunduğum için bunu ben de hissediyorum. Onlar belki farkında değil ama ben sonradan geldiğim için bunu hissediyorum.

 

 

Peki provalar nasıl geçiyor? Tabiri caizse bu işin mutfağı orası. Oradaki çalışmalarınız nasıl geçiyor? Bu denli yoğun bir tempo, bir dörtlü için normal midir?

Çağ Erçağ:Normaldir. Ama aramıza yeni bir katılımın olması nedeniyle daha fazla çalışmamız söz konusu.

Esen Kıvrak:Yeni bir süreç olduğu için bu normal. Buna ek olarak az önce de bahsettiğim gibi Süreyya Operası’nda gerçekleştirdiğimiz sezon performansları da bunda önemli bir etken. Biri bitiyor, diğeri başlıyor. Dinlenmeye pek vaktimiz olmuyor.

 

 

“Provalarda mümkün olduğunca hata aramak zorundayız”

Peki bu provalar esnasında çalarken sizi en çok mutlu eden ya da rahatlatan hangi besteciler eserleri oluyor? Albümlerinize baktığımızda Verdi ve Mozart biraz öne çıkıyor gibi. “Yağ gibi akıyor” derler ya, var mı öyle isimler?

Çağ Erçağ:Pek yağ gibi aktığı söylenemez. Provada hep kesik kesik gitmemiz gerekir. Provanın amacı da odur zaten. Akıyorsa bir sorun var demektir. Provalarda mümkün olduğunca hata aramak zorundayız biz. Yoksa sadece kendimizi kandırırız. O zaman da işin altından kalkamayız.

Efdal Altun:Hem kendimize hem de birbirimize karşı çok acımasız biz. Gerçekten her bünyenin kaldırabileceği şey değildir bu. Her müzisyende egolar vardır tabii. Belki de olmalıdır. Belki de sanatçıyı geliştiren bir şeydir. Özgür’ün de dediği gibi başka bir boyutta çalışma var burada. Sunu çok önemlidir. Yani o yemek çok iyi olmayabilir ama siz onu öyle bir sunarsınız ki onun içinde tadan kişinin hoşuna gidebilir. Psikolojik olarak onu etkilersiniz. İşte her besteye de biz öyle yaklaşıyoruz. Ama her esere yapılmaz bu. Bazı eserler kanun gibidir. Onu hiçbir şekilde değiştiremezsiniz. Mesela Beethoven. Ama bunun dışında hep kendi içimizden bir şeyler katmaya çalışırız. Kendi imzamızı atmaya çalışırız. Ama tüm bunları yaparken de bu süreçte gerçekten çok acımasızız. Dayanıklı değilseniz o çalgıyı orada bırakıp kaçarsınız.

Esen Kıvrak:Haftanın altı günü, dört duvar arasına giriyorsunuz ve sürekli olarak birbirinizin neyi daha kötü yaptığını veya neyi daha iyi yapmanız gerektiğini söylüyorsunuz. O yüzden tabii ki konuşmalarınıza dikkat etmek zorundasınız. Dışarıdan çok çekici geldiğinin farkındayım. Ama aslında iş kritik etmek üzerine kuruludur. Kritik etmek başka bir deyişle daha iyiyi aramak. Şu an buraya provadan geldik. Bu işin sonu yok yani.

 

 

Konu eleştirmekten açılmışken Özgür Baskın’a bir soru yöneltmek istiyorum. Ekibe sonradan katılmış biri olarak bu durum sizi zorladı mı?

Özgür Baskın:O eleştirilerin sonunda daha iyi çaldığımı görüyorsam hiç rahatsız etmiyor. Açıkçası beni rahatsız etmiyor. Çok yakınız, ama iş başka arkadaşlık çok başka. Bu ayrımı çok iyi yapıyorlar.

Efdal Altun: Bizim kendimize ait bir lehçemiz var. Yıllar içinde oturmuş bir şey bu. O da bunu öğreniyor şimdi.

 

 

Konserler, turneler çok önemli elbette. Geleceğe de bir şey bırakmak adına dört albümün yanı yenilerini eklemeyi düşünüyor musunuz?

Esen Kıvrak: Evet gelecekte böyle bir niyetimiz var.

 

 

“Oda müziğini popülarite kazandırdık”

Klasik müziği sadece belli başlı yerlerde ve kitlelere değil de erişim konusunda dezavantajlı bölgelere de ulaştırmak adına farklı kentlerde konser veriyor musunuz?

Esen Kıvrak: Elbette. Türkiye’nin pek çok kentinde çaldık. Bu konserlerde birçok kişiye belki de ilk defa klasik müzik dinlettik. Bu bizim aslında çok sayıda yeni dinleyici kattığımız proje oldu.

Çağ Erçağ: Tabii burada çalarken biz de çok dikkat ediyoruz. Öyle eserler var ki insanı soğutabilirsiniz de…

Efdal Altun: Bu her yerde yazılıp çizildiği için rahat rahat söyleyebiliyorum. Oda müziğini popülarite kazandırdık. Klasik müziğe de belki de. Kıyafet tasarımından tutun fotoğraf çekimine kadar bu bize bir popüler müzik grubu havası vardı böylece gençliğin de ilgisini çekti. Çağ’ın dediği gibi Süreyya konserleri dışındaki konserlerde repertuarda bir klasik müzik bir türkü düzenlemesi şeklinde planlıyoruz.

 

 

Peki bir muhasebe açısından da sormak isterim; geride kalan 14 yıla bakınca Borusan Quartet sizce neleri başardı?

Efdal Altun: İlk internet canlı yayın konserini yaptık. Düzenli sezon konserleri de bir ilkti. Beethoven’ın yazdığı bütün dörtlüleri bir sezon içinde üç şehirde, Ankara, İstanbul ve İzmir’de seslendirdik. Onun dışında en önemlisi Türk bestecilerinin eser siparişleri oldu. 11 Türk besteci bizim için eser yazdı. Onun dışında Aleksey İgudesman’ın bizim için bestelediği iki eseri var. Zeynep Tanbay ile Beethoven dörtlülerine bir saat süren bir dans projemiz oldu.

Esen Kıvrak: İncesaz ile de ortak bir çalışmamız oldu. İncesaz’ın tamamen başka bir kitlesi var. Onları da yakaladığımıza inanıyoruz. ICMEC (International Chamber Music Ensemble Competition) yani Uluslar arası Oda Müziği Grupları Yarışması’nda altın madalya kazandık.

 

 

Son olarak yakın dönemde sizi hangi konserlerde göreceğiz?

Esen Kıvrak: Süreyya Operası’ndaki sezon konserlerine bu yıl ENKA İbrahil Betil Salonu’nu da ekledik. Yani Süreyya Operası’ndaki konserin ertesi günü aynı repertuarla burada da çalacağız. Süreyya Operası’nda geçen sezon Nisan biletleri Kasım ayında tükenince izleyiciler sitem etmişti. Yani artık her iki kıtada da sezon konseri veriyoruz.

 

ihsan.dindar@milliyet.com.tr
http://instagram.com/ihsandinovski