Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Müzik » Müzik tek gerçek özgürlük

Müzik tek gerçek özgürlük

Müzik tek gerçek özgürlük14 Kasım 2018 - 10:11 | Fotoğraf: Patrick Principe
Mario Batkovic kendisini akordeon aracılığıyla kendisini ifade eden bir müzisyen olarak tanımlıyor. Bosna doğumlu müzisyen, 17 Kasım akşamı Salon İKSV'de ilk defa İstanbullu müzikseverlerin karşısına çıkacak. Belgesel ve film müziklerinin yanı sıra bilgisayar oyunları için de müzikler yapan Mario Batkovic'e İstanbul konseri öncesi sorularımızı yönelttik.

İhsan Dindar - İstanbul

 

Belgesel ve film müzikleriyle bir bilinirlik elde ettiniz. Bu yapımlara müzik üretirken herhangi bir kritere sahip misiniz?

Hayır. Belki sadece işin içindeki sanatçılara bakarım. Çünkü benim işimin bir parçası da soundtrack bestelemek. Beste yapacağım yapım konusunda bugüne kadar bir seçim yapmadım.  Ben sadece, müzik yapmama müsaade eden insanlarla çalışıyorum. Kopyala-yapıştır besteler yapmak istemiyorum.

 

Anladığım kadarıyla bu konuda özgür hareket edebilmek istiyorsunuz…

Evet, kesinlikle.  Soundtrack yaparken aslında zamanınız kısıtlıdır ve sadece o film için çalışmanız gerekir. Romantik bir filme heavy metal müzik yapamazsınız. Tek sınır budur. Ama öte yandan film için önemli olan neyse onu yaparsınız. Bu noktada patron olan filmin kendisidir.

 

Aynı toprakların insanlarıyız. Yugoslavya’da akordeon oldukça popüler bir enstruman. Sizin akordeonla tanışmanız nasıl gerçekleşti?

Dört yaşındayken amcam bana ilk akordeonumu hediye etti. Bosna’da doğduğum köyde radyo veya televizyon yoktu. Her gece insanlar toplanıp şarkı söylerdi ve bunu çok gürültülü bir o kadar da güçlü bir şekilde yapardı. Bu benim rock’n’roll ile de ilk temasımdı. Bu bir çeşit anarşiydi benim için. Düşünsenize birçok adam bütün gece durmadan bağırıyor. Mizah yeteneğinin yüksek olduğu  bir coğrafyada büyüdüm.

 

Bosna’da çok popüler olan akordeonu çalmakla beraber tarzınız Balkan müziğinin biraz dışında. Daha batılı gibi. Bu görüşe katılır mısınız?

Hayır. Ben bir stile sahip değilim bu konuda. Elbette bestelerimde Balkanlara ait duygulara rastlayabilirsiniz. Ama aynı zamanda Bach’tan esintiler de bulabilirsiniz veya 7/8’lik Arap ritimleri. Öte yandan elektronik altyapılar da mevcut. Tek bir parçaya ait olacak zamanım yok. Birbirinden çok farklı insanlarla tanıştım. Punk dinleyen arkadaşlarım vardı. Bu türleri dinleyenlerin sınırları vardı. Metal dinleyen klasik müzik dinlemiyordu. Ama ben böyle sınırlarım olsun istemedim.  Çünkü bence müzik tek gerçek özgürlük ve evrensel bir dil.

 

Müziğinizi minimal olarak tanımlayanlara katılır mısınız peki?

“Tekrarlayıcı” diyebiliriz. Çünkü minimal diye tanımlarsak insanlar yapılan şeyin daha minimal olduğunu düşünebilir. Ama benim müziğim bunun için oldukça dinamik. Dolayısıyla benim müziğim minimal değil daha çok tekrarlayıcı müzik olarak nitelendirilebilir.

 

Bir müzikal kahramanınız var mı?

Hayır, yok. Bir idolüm yok. Etrafımdaki tüm arkadaşlarımın bir kahramanı vardı. Ben fakir bir ailede büyüdüm. Müzisyenlerin albümlerini dinlemek için ne zamanım ne de param vardı. Dolayısıyla benim hikayem radyoda duyduklarımla ve kendi çaldıklarımla gelişti.

 

Bugüne kadar hem grup çalışması içinde yer aldınız hem de bir solo kariyeriniz var. İkisini kıyasladığınızda hangisiyle kendinizi daha iyi hissettiniz?

Benim birkaç müzikal yüzüm var. İlk grubum elektronik müzik ağırlıklı bir oluşumdu. Sonrasında bir rock grubum oldu. 14 kişilik bir ekiple sahnede rock’n’roll kutlaması yapıyorduk. Benim müziğim özü gerçek müziğe olan inanç. Ben akordeon çalan biri değilim akordeon çalmayı tercih eden bir müzisyenim. İnsanlar bana genellikle akordeoncu demeyi tercih ediyor ama ben bir müzisyenim. Bu müzisyen olmak için kullandığım bir enstruman.

 

İstanbul’da ilk defa sahne alacaksınız. Dinleyicilere iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?

Çok heyecanlıyım, büyük bir sabırsızlıkla bekliyorum.  İstanbul’a ilk defa geliyorum. İnsanlar da beni ilk defa dinlemeye gelecek.

 

ihsan.dindar@milliyet.com.tr

http://instagram.com/ihsandinovski