Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Oscar’a giden yolu açan kitaplar
Şubat 2015

Oscar’a giden yolu açan kitaplar

Sinema dünyası için şubat ayı demek Oscar ayı demek. Bu yılın Oscar'ları 22 Şubat gecesi sahiplerini bulacak. Öte yandan her yıl olduğu gibi bu yıl da birçok filmin senaryosu kitaplara dayanıyor. Oscarlar sahiplerini bulmadan, kitaplardan uyarlanan Oscar adayı filmleri bir araya getirdik
EKREM BUĞRA BÜTE
 
Hollywood’un orijinal senaryo üretimi konusunda yaratıcı bir dönemden geçmediği büyük bir sır değil. Hollywood’a çalışan ve orijinal senaryo üreten 'büyük' yazarlara günümüzde pek rastlanmıyor. En azından senaryo üretenlerin senaristlikle yetindiklerine pek rastlamıyoruz. Bu durum da endüstriyi belli başlı üretim alanlarına yakınlaştırıyor doğal olarak. Bağımsız Amerikan yönetmenleri belki de hiç olmadığı kadar değer görüyor. Diğer yandan buna ek olarak iki temel kaynağın Hollywood tarafından fazlaca sahiplenildiğini görüyoruz: Yaşanmış hikayeler ve yayımlanmış kitaplar.
 
Yaşanmış hikayeler genelde ünlü şahsiyetlerin hayatları ya da tarihten kesitler şeklinde tezahür ediyor. Her sene Oscar törenlerinde önemli bir karakterin hayatının (bkz. "Invictus", "The Social Network", "Lincoln"), yakın tarihte yaşanmış ilgi çekici bir olayın (bkz. "Munich", "Milk") ya da tarihsel bir vakanın (bkz. tüm İkinci Dünya Savaşı filmleri) anlatıldığı filmlere mutlaka ki denk geliyoruz. Tabii bunlardan iki ya da daha fazlasının aynı anda yaşandığı filmler de yok değil.
 
Diğer yandan, film üretimi açısından Hollywood’un son yıllarda gerçek anlamda dayandığı en önemli kaynağı kitaplar sağlıyor. Son on yılda En İyi Film dalında aday olmuş filmlerin listesine şöyle bir baktığınızda bu sayının çok yüksek olduğunu kolayca fark ediyorsunuz. New York Times’ın 'best-seller' (çok satan kitaplar) listesini incelediğinizde, Hollywood’dan kaçabilen kitapların azınlıkta olduğunu görürsünüz. Kaldı ki, En İyi Uyarlama Senaryo dalında ödüle aday olan filmlerin çoğunun En İyi Film dalında da Oscar’a aday olması yeterli bir gösterge olsa gerek.
 
Bu yılın Oscar Ödülleri'ne aday gösterilen filmlerde de çok benzer bir durum söz konusu. Öne çıkan filmlerin büyük bir kısmı daha önceden yayımlanmış metinlerden uyarlanan senaryolara sahip. Başta edebiyat metinleri olmak üzere anıdan biyografiye, araştırmadan çocuk kitaplarına çok geniş bir liste var önümüzde. Bu sebepten, hazır Oscar zamanı da gelmişken bu yıl ödüle aday filmlerin kitaplardan uyarlanmış olanlarını toparladık, arka arkaya dizdik.
 
Kristen Stewart ve Julianne Moore, "Still Alice"de.
 
Alzheimer'lı Harvard profesörü
 
"Still Alice" (Unutma Beni)
 
"Still Alice" (Unutma Beni), Amerikalı yazar Lisa Genova’nın ilk romanı. Kitapta Alzheimer hastalığına yakalanan bir Harvard profesörünün hikayesi anlatılıyor. 2007 yılında yayımlanan ve bir anda tüm 'best-seller' listelerine yerleşen kitap, aslen bir nörobilimci olan Genova’ya da dünya çapında bir ün kazandırdı. Kitap, tabii ki Hollywood’un radarından da kaçamadı. Richard Glatzer, romanı senaryolaştırdı ve Wash Westmoreland ile birlikte yönetmenliğini üstlendi. Başrolü verdikleri Julianne Moore ise herkesi fazlasıyla etkilemeyi başardı ve bu yılın Oscar'ında En İyi Kadın Oyuncu ödülüne aday gösterildi. Hatta bu yıl ödülün en büyük favorisi olduğunu söylemek lazım. Filmin uyarlandığı Lisa Genova romanının Türkçe çevirisi de önümüzdeki günlerde yayımlanmış olacak. Bilge Gündüz'ün çevirmenliğini üstlendiği kitap Artemis Yayınları tarafından "Beni Unutma" ismiyle yayımlanıyor.
 
Benedict Cumberbatch, "The Imitation Game"de matematikçi Alan Turing'i canlandırıyor.
 
Binlerin hayatını kurtaran mucidin hayatı
 
"The Imitation Game" (Yapay Oyun)
 
Yönetmenliğini Morten Tyldum’un yaptığı, başrolleri Benedict Cumberbatch ve Keira Knightley’ye emanet olan film, bu yılın uyarlama senaryolarından bir diğeri. Bu daldaki ödüle de aday aynı zamanda. Film Britanyalı yazar Andrew Hodges’un "Alan Turing: The Enigma" adlı kitabından uyarlanmış. İkinci Dünya Savaşı’nın meşhur Nazi şifre makinesi Enigma’nın Britanyalı matematikçi Alan Turing’in başını çektiği bir grup İngiliz bilim insanı ve araştırmacısı tarafından nasıl kırıldığı anlatılıyor. Bu noktada hem kitapta hem de filmde Turing’in oldukça ilginç hayatının itici güç olduğunu söylemek mümkün. Zira Turing, dünya tarihinin hatrı sayılır matematikçilerinden birisi olarak biliniyor. Enigma’yı ancak ona yönelik tepkimelerle çalışabilecek başka bir makinenin kırabileceği iddiasından yola çıkarak geliştirdiği makinesi, günümüzdeki bilgisayarların öncülü olarak biliniyor. Zaten filmin vurgusu da fazlaca bu yönde. Diğer yandan Turing bu icadıyla savaşın süresini ciddi bir biçimde azalttığı için binlerce insanın hayatını kurtarmış bir kahraman olarak da tanınıyor. Ancak bunların yanında eşcinselliği nedeniyle dönemin İngiliz hükümeti ve mahkemeleri tarafından mecbur bırakıldığı trajik yaşam, Turing’i hayli dramatik bir pozisyona itiyor. "The Imitation Game", toplam 8 dalda Oscar’a aday olarak bu yılın dikkat çeken yapımları arasında yer alıyor. 
 
Eddie Redmayne, Stephen Hawking rolünde çok başarılı.
 
Hawking ile sonsuzluğa yolculuk
 
"The Theory of Everything" (Her Şeyin Teorisi)
 
"The Theory of Everything" (Her Şeyin Teorisi) ve "The Imitation Game" (Yapay Oyun) arasında birçok ortak nokta var. İkisi de dünya tarihinde önemli izler bırakmış ancak bireysel yaşamlarında dünyevi zorluklarla boğuşmuş dâhi bilim insanlarının hayatını anlatıyor. İkisi de çok sayıda dalda Oscar’a aday ve ikisi de kitaplardan uyarlanan senaryolara sahip. "The Theory of Everything", En İyi Film başta olmak üzere 5 dalda Oscar’a aday gösterildi. Filmde dünya tarihinin en popüler bilim insanlarından birisi olan Stephen Hawking’in hikayesi anlatılıyor. Senaryosu ise ünlü bilim insanının uzun yıllar birlikte olduğu ve hayatındaki önemli gelişmelere tanıklık etmiş eski eşi Jane Hawking’in kaleme aldığı ve Türkçeye Doğan Kitap etiketiyle çevrilen "Sonsuzluğa Yolculuk: Stephen’la Hayatım"  kitabına dayanıyor. Hawking’in meşhur motor nöron hastalığının öncesine, hastalıkla karşılaşma evresine ve sonrasına tanıklık ediyoruz. Tabii bunların yanında film açısından da önemli bir yere sahip olan Hawking’in başyapıtı "Zamanın Kısa Tarihi" çalışması da 'ek kaynak' olarak okunabilir. Bu kitabın da Türkçe çevirisi Alfa Yayınları tarafından yapıldı.
 
Bradley Cooper'ın başrolünde olduğu "American Sniper", adeta bir savaş propagandası filmi.
 
Eastwood klişeleri
 
"American Sniper" (Keskin Nişancı)
 
"American Sniper", 2015 Oscar töreninde iki ihtiyacı birden karşılamaya hazırlanıyor: Amerikan bayrağının rahatlıkla dalgalandığı, büyük kahramanlara saygı duruşu ihtiyacı ve Clint Eastwood’un mutlaka bir yerlerde görünüyor olması ihtiyacı (tabii aradaki farkı soranlar da olacaktır şüphesiz). Filmde son Irak Savaşı’nda Amerikan ordusunda görev yapmış ve 160 kişiyi öldürerek, başta ABD'li olmak üzere birçok kişiyi kurtardığı söylenen Chris Kyle’ın öyküsü anlatılıyor. Aynı zamanda “Ramadi Şeytanı” olarak da bilinen Kyle, ordudan ayrıldıktan sonra yaşadığı 'büyük' zorlukları da anlattığı bir otobiyografi yayımlamıştı. 2012 yılında yayımlanan otobiyografi de çok satan olma ve ardından Hollywood’a satılma işleyişini devam ettirdi. Politik duruşu herkesçe bilinen Clint Eastwood’un yönetmenliğini yaptığı film aynı adla sinemaya uyarlandı. Şimdi de En İyi Film dahil olmak üzere 6 dalda Oscar’a aday. Ortaya çıktığı günden bu yana büyük tartışma konusu olan ve Cumhuriyetçiler'in savaş propagandası olarak gördüğü filmde Kyle’ı Amerika’nın bir başka gözbebeği olan Bradley Cooper canlandırıyor.
 
Thomas Pynchon'ın son romanı "Inherent Vice", sinemaya ilk uyarlanan eseri.
 
Paul Thomas Anderson'dan geçmişin ağrılı hikayesi
 
"Inherent Vice"
 
Paul Thomas Anderson, Hollywood’un pek sevdiği ve aynı zamanda gerçekten de başarılı olan yönetmenlerden birisi. "Inherent Vice" da kendisinin son filmi. 1970’lerin Los Angeles’ında yaşayan Larry 'Doc' Sportello karakterinin üzerinden giden bir senaryoya sahip. Filmde Larry’yi Phillip Seymour Hoffman’ın ölümünün ardından Anderson’ın yeni prensi olacak gibi görünen Joaquin Phoenix canlandırıyor. Film, diğer Paul Thomas Anderson yapımlarına kıyasla bu yıl oldukça sönük bir Oscar beklentisiyle geliyor. Zira yalnızca En İyi Uyarlama Senaryo ve Kostüm Tasarımı dallarında aday. Filmin senaryosu ise ünlü Amerikalı romancı Thomas Pynchon’un 2009 yılında yayımladığı aynı adlı romana dayanıyor. Henüz "Inherent Vice"a değil ama yazarın bir diğer kitabı olan "49 Numaralı Parçanın Nidası"na İthaki Yayınları’ndan ulaşmak mümkün. Kitabın Türkçe çevirisini Feride Evren Sezer üstlenmişti. 
 
Fincher ve Flynn işbirliği
 
"Gone Girl" (Kayıp Kız)
 
"Gone Girl", geçtiğimiz yılın (ülkemizde de) en çok tartışma yaratan filmlerinden birisiydi. Çağımızın en önemli Amerikalı yönetmenlerinden olduğuna kimsenin şüphesinin olmadığı David Fincher’ın son filmi, aslında biraz sınırları zorlamış, kriminalize bir kadın-erkek ilişkisi hikayesiydi. Gergin bir havası, hesaplı bir sinema dili var. Bu da Fincher’ın "Fight Club"la birlikte başyapıtı olarak bahsedebileceğimiz "Se7en"ı fazlasıyla hatırlatıyor. Filmin en çok tartışma yaratan unsuru ise Rosamund Pike’ın canlandırdığı karakterin toplumsal cinsiyet üzerinden okunmasıyla alakalıydı. Bunlar bir yana, Pike’ın performansı dünya çapında ilgi gördü ve filmin beğeniliyor olmasında en önemli unsurlardan birisiydi. Pike, 2015 Oscar Töreni’ne En İyi Kadın Oyuncu Oscar adayı olarak gelecek. Diğer yandan filmin senaryosu ise Amerikalı yazar Gillian Flynn’in aynı adlı romanına dayanıyor. 2012 yılında yayımlanan roman da Hollywood tarafından fark edilmeden önce New York Times’ın 'best-seller' listesine uğramış romanlardan birisi oldu. Kitap Türkçeye "Kayıp Kız" ismiyle, Uğur Mehter çevirisi ile Artemis Yayınları tarafından kazandırıldı.
 
Reese Witherspoon'un başrolünde olduğu "Wild", bir otobiyografi uyarlaması.
 
Bir Nick Hornby uyarlaması
 
"Wild" (Yaban)
 
"Wild", bir kadının bin 100 mil boyunca tek başına yaptığı yolculuğu anlatıyor. "Dallas Buyers Club" ve "C.R.A.Z.Y." gibi çok sevilen filmlerin Kanadalı yönetmeni Jean-Marc Vallee’nin son filmi olma özelliğine sahip. Filmin oyuncuları arasında yer alan Reese Witherspoon ve Laura Dern biri En İyi Kadın Oyuncu, diğeri de En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu olmak üzere Oscar’a aday gösterildi. Ancak tüm bu özelliklere rağmen filmin en ilgi çeken yanlarından birisinin, senaryosu olduğunu söylemek mümkün. Özellikle edebiyat severler için. Zira filmin senaryosu sinemaya Nick Hornby tarafından uyarlandı. Hornby, sinemaya hep bir yerinden dahil olmuş, edebiyat-sinema ilişkisinin görünür olduğu yazarlardan birisi. Burada ise Cheryl Strayed’ın anı kitabını senaryolaştırmış. Strayed, daha çok Amerika’da bilinen, meşhur bir yazar. Çeşitli alanlarda kitapları, yazıları var. Ancak kendi başına, kendini bulmak için çıktığı yolculuğu anlattığı anı kitabı "Wild: From Lost to Found on the Pacific Crest Trail" ise Strayed’ın ülke çapında ünlü olmasını sağlamış. (Tabii ki) New York Times’ın 'best-seller' listesinde 1 numaraya yükselmiş, Oprah Winfrey kitabın tanıtımına katkı sağlamış. Ardından Nick Hornby’nin uyarladığı senaryosuyla Jean-Marc Vallee tarafından sinemaya aktarılmış, filmde rol alan iki karakter de Oscar’a aday olmuş. Böyle anlatınca pek fena duyulmuyor. 
 
Jolie'den İkinci Dünya Savaşı hikayesi
 
"Unbroken" (Boyun Eğmez)
 
"Unbroken" (Boyun Eğmez) afişiyle kendisi aynı ölçüde etki yaratamayan filmlerden birisi. Filmin yönetmenlik koltuğunda Angelina Jolie oturuyor oturmasına ama Coen Kardeşler’in senaryoda adının geçiyor olması filmi esas ilgi çekici kılan unsur. Coenler, filmin senaryoya uyarlama kısmını üstlenmiş. Hollywood’un epeyce bir süre önce tükettiği İkinci Dünya Savaşı hikayelerinden birisinin anlatıldığı "Unbroken", aslen Laura Hillenbrand’ın kaleme aldığı bir biyografi kitabı olma özelliği taşıyor. "Boyun Eğmez" ismiyle Türkçeye çevrilen kitabın yayıncısı April Yayıncılık.
 
Peter Jackson'dan zorlama bir uyarlama
 
"The Hobbit: The Battle of the Five Armies" (Hobbit: Beş Ordunun Savaşı)
 
Muhtemelen bundan 10 sene kadar önce böyle bir liste yapıyor olsaydık Peter Jackson ve yaptıkları bu listenin neredeyse tamamını kaplıyor olacaktı. Zira "Yüzüklerin Efendisi" üçlemesi sinema tarihinin en sevilen ve beğenilen edebiyat uyarlamaları arasında yer alıyor ve muhtemelen yer almaya da devam edecek. Hele ki "Hobbit" için benzer bir şeyi söylemek bu kadar imkânsızken. "Hobbit", bilindiği üzere J.R.R. Tolkien’in "Yüzüklerin Efendisi" serisinden önce yazdığı bir roman. Üçlemeye nazaran çok daha basit, tekil ve mütevazı bir akışa sahip. Üçlemenin çok katmanlı yapısından tamamen farklı olan bu romandan üçlemeyle aynı uzunlukta bir iş çıkarılmaya çalışılması çok da başarılı olmamış gibi görünüyor. Dokuz saatlik "Hobbit" üçlemesi, "Hobbit" kitabını yalnızca bir çıkış noktası olarak alıp Tolkien’in diğer Orta Dünya kitaplarından yardımlarla (ve biraz da aşk takviyesiyle) bu noktaya getirildi. Son film "The Hobbit: The Battle of the Five Armies" de - o da muhtemelen eski yılların hatrına- yalnızca Ses Kurgusu dalında Oscar’a aday gösterildi. 
 
Animasyonlar da yarışıyor
 
Hem küçüklere hem büyüklere
 
"The Boxtrolls" (Kutu Cüceleri: Yaratiklar Aramizda)
 
"The Boxtrolls" (Kutu Cüceleri: Yaratiklar Aramizda), En İyi Animasyon dalında Oscar’a aday filmlerden birisi. Alan Snow tarafından yazılmış ve çizilmiş "Here Be Monsters!" romanından uyarlanmış. Kitap sahip olduğu büyü ve yaratık unsurları nedeniyle ilk bakışta çocuk kitabı olarak algılansa da "Harry Potter" serisine benzer biçimde her yaştan okura yönelik hazırlanmış bir roman. Sinemaya ise Graham Annable ve Anthony Stacchi’nin yönetmenliğinde uyarlanmış. Seslendirme kadrosunda ise Ben Kingsley, Jared Harris ve Richard Ayoade gibi dikkat çekici isimler mevcut. 
 
Ejderhayı eğitme süreci devam ediyor
 
"How to Train Your Dragon 2" (Ejderhanı Nasıl Eğitirsin?)
 
Bir başka edebiyat uyarlaması olan "How to Train Your Dragon" (Ejderhanı Nasıl Eğitirsin?) serisinin ikinci filmi de En İyi Animasyon dalının favorilerinden birisi. İlk filmle dünya çapında ün kazanan ve bilhassa Amerika’da fazlasıyla sevilen seri, Cressida Cowell’ın aynı addaki romanından uyarlanıyor. Cowell’ın romanlarının Türkçelerine Günışığı Kitaplığı vesilesiyle ulaşmak mümkün.