Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Tam Aziz Nesinlik yıl: 2015
Ocak 2015

Tam Aziz Nesinlik yıl: 2015

Yalnızca edebiyatımızın değil, siyaset ve düşünce yaşamımızın da her dem muhalif, sözünü esirgemeyen kalemi Aziz Nesin'in bu yıl 100. yaşı kutlanıyor. Nesin Vakfı öncülüğünde yıl boyunca çeşitli etkinliklerle hatırlanacak olan Aziz Nesin'i anarken mizahın nerede başlayıp nerede biteceğini de sorgulayacağımız bir yıl olacak 2015...
SÜREYYYA EVREN
 
Alabildiğine gerçekçi, bir o kadar da fantastik gözükmek, Aziz Nesin göz kırpmalarının şanındandır. Yaşananlara birebir sadık olmaya ne kadar titizlenirse durumu o kadar abartıyormuş hissi uyandırmak ve durumu abarttıkça da aynı kuvvetle gerçeği birebir temsil ediyormuş etkisi yapmak, sorgulayıcı bir bakışı uyandırabilmek için erken bir formül olarak orada, Aziz Nesin külliyatında demlenmektedir. Fakat neden tozlu bir öneri olarak arşivlerde değil de her gün, özellikle de bugün, 2015'te, bir başka diri?
 
Neden kurşunlar, bombalar, suikast, rehine, öfke, kamplaşma, savaş, aptallık, direniş, Charlie Hebdo, Şeria Hebdo sözcükleri gözümüzün önünden geçip de görüşü bulanıklaştırırken 'tam Aziz Nesinlik' olayın nerede başlayıp nerede bittiğinin, mizahın nerede bitip gerçeğin nerede başladığının eskiden olduğu gibi şimdi de bir türlü net kestirilemediğini görüyoruz? Evet, biliyorum, 2015'te Aziz Nesin'in 100. yaşı kutlanacak; 2015, Aziz Nesin Yılı olacak. Bu yıl daha çok geriye dönüp zaten bakacağız ustaya.
 
Ancak sadece 100. yılı olduğu için değil, büyük emek verdiği mizah, eleştirellik ve ifade özgürlüğü gene benzer güçlerce hedef alındığı için de gereksinim duyacağız hem kalemine hem kararlılıklarına. Muhtemeldir ki Aziz Nesin sakin sakin anılamayacak Aziz Nesin Yılı'nda; kendisini yitirişimizin ardından geçen 20 yılda kitapları hakkında serin kanlı akademik değerlendirmelerle yetinebileceğimiz denli soğumadı meseleleri. Aziz Nesin'in biyografisinin üzerinden geçerken Markopaşa dergisine ve derginin uğradığı baskılara karşın verdiği mücadeleye veya 1993 Sivas Katliamı'na bu yıl değinmeye kalkacak olan herkes, Charlie Hebdo katliamı hakkında da bir şeyler söylemek zorunluluğu hissedecek. Aziz Nesin'in bir hukuksuzluk fantezisi neticesinde 6-7 Eylül olayları dolayısıyla dokuz ay içeride tutuluşu gibi absürdlüklerden 50 yıl öncesinin akla hayale sığmaz tuhaflıkları gibi söz edilememesi gerginlik yaratacak. Laf dönüp dolaşıp Salman Rushdie'ye ve "Şeytan Ayetleri" adlı 'fetvalanan' romanına da gelecek. Yeri gelince Salman Rushdie'ye rağmen Rushdie'yi, romanını ve de ifade özgürlüğünü savunan Nesin'den, İstanbul sokaklarında açılmış derme çatma tezgahlarda imzaladığı 'Şeytan Ayetli' gazetelerden söz edilecek. Ve tabii ünlü yazar Salman Rushdie'nin "Şeytan Ayetleri" romanının hâlâ Türkçede olmadığı akla gelecek. Her ne kadar birilerinin Türkçeye çevirdiği veya çevirmekte olduğu söylentileri hep dolaşsa da bu kitabın açık tabu statüsü ile baş başa kalınacak. Kimbilir belki Rushdie'nin Charlie Hebdo katliamı ardından yaptığı açıklama alıntılanacak. Aziz Nesin'den söz ederken bir türlü Aziz Nesin'de kalınamayacak, sürekli bugün taze bir meseleye dair tavır almak gerekecek. Kahkahanın başının üzerindeki elmaya ok atılacak diye nefesler tutulduğunda ya boğuntu hakim gelirse diye endişeye kapılanlar "Damdan deli nasıl indirilir?" sorusu üzerine çalışacaklar ve "Damda Deli Var!" öyküsüne bakarak "İmparator hazretleri acaba altıncı kata inmek arzu buyururlar mı?" diyebilecekler en iyi anlarında. Malum, 1956 yılında Akbaba Yayınları'ndan çıkan "Damda Deli Var!" adlı kitabının ilk öyküsünde bir deli dama çıkar ve bir türlü indirilemez. İnmek için taleplerde bulunur; "Beni belediye reisi yapın ineyim," der. Yaparlar, nazır yapın ineyim der yaparlar, kral yapın ineyim der, yaparlar, yetmedi imparator yapın ineyim der imparator da yaparlar ancak deli gene de inmez. "Deliyi imparator yapan sizin gibi sersemlerin arasında ne işim var?" der, inmez. Sonunda yıllarını politikayla uğraşarak geçirmiş deneyimli biri, "Ben hallederim der," ve zatı haşmetpenahileri, muhterem imparatorumuz, gibi seslenişlerle bir kat daha inmek arzu ederler mi diye diye deliyi önce çatıdan altıncı kata, sonra beşinci kata, sonra dördüncü kata sonunda da aşağı indirir. Şimdi bu küçücük öykü nasıl 1956'dan bir hikaye gibi okunsun diye kara kara düşünmeyecek mi bugün Aziz Nesin Yılı'nı kutlayacak kişi?  
Ve bütün bu kıskaçlara Aziz Nesinvari yanıtlar bulamamak, aksine bir Aziz Nesin öyküsünün içinde ne yapacağını bilmez halde kalakalmak duygusu da hissedilecek.  
 
"Zübüklerden biri..."
 
Aziz Nesin bir yerde Avrupalı dostlarının "Siz Türk mizahçıları da cennette yaşıyorsunuz yahu," dediğini anımsatır. Aynı Türkiye'de gazetecilerin işi kolay, "Ortalık haberden yıkılıyor, sırt üstü yatıp gökyüzüne bakayım desen Türk gökyüzünde köpek ısıran adamdan yıldızlar kaymakta," deyip durmaları gibi zamanında. Hollanda'da gazetecilik öyle mi ya, yaprak aşağı düşerken dala takıldı diye haber yapmak zorunda kalıyoruz, diye şakayla karışık laf kondurdukları günler. Sonra tabii zamanla Türk gazetecilere sizin işiniz kolay canım demenin abesliği ayyuka çıkacaktır, o ayrı mesele. Mizahta da kimse artık Türk mizahçısına "Sizin işiniz de kolay canım, ülke ülke değil saçma üretim tesisi, her gün başka bir abukluk," diyemez. Ama gerçekten 'artık' mı diyememektedir? Zamanında Aziz Nesin "Sizin işiniz de iş," diyen yabancı dostlarına şu anımsatmayı yapıyordu "Rıfat Bey Neden Kaşınıyor"da: "Türkiye'de mizahçılığın kolay olduğunu sananlar, mizahın nelerle, nasıl kısıtlanmış olduğunu da hesaplıyorlar mı? Zübük'lerden biri çıkar bir nutuk atar, herkes bunu ciddi ciddi dinler, alkışlar. Bir mizahçı, virgülünü bile değiştirmeden bu nutku yazsa başı derde girer." 
Yıl 2015. "Zübüklerden biri çıkmış gene nutuk atmış," demeniz bile yeterli olabilir dert için. Kimi tam Aziz Nesinlik 'zübük'lerin ifadelerini sosyal medyada paylaşırken bugünün gençleri yanına uyarı koymadan edemiyorlar - 'Dikkat Zaytung haberi değildir!' 
 
Nesin ve Zaytung
 
Yılların pekiştirici ifadesi 'tam Aziz Nesinlik olay' oldu size 'tam Zaytungluk olay'. Zaytung esprilerinin önemli bir özelliği de sıklıkla bütün esprinin bir tweet boyutunda olması. Sıklıkla, bir tümce hepi topu. Her bir Aziz Nesin öyküsünü tek bir tweet ile ifade etmek gibi projeleri var mıdır acaba Zaytung ekibinin Aziz Nesin Yılı'nda?
 
Az değil, doğumunun 100. yılı. Aramızdan ayrılışının üzerinden de tamı tamına 20 yıl geçmiş. İki on yıl devrilmiş. Çok şeyler değişmiş hesapta. Pek değişmeyen bir varlığı ise daha acı görülmüş. Aziz Nesin haklı olduğu için üzgün bir mizah gibidir de. Kıs kıs gülmez. Mesafesini korur. Çok ciddi olup olmadığını da bir yanımızla bilemeyiz. Belki bir tür büyülü ironik gerçekçilik kullanmaktadır. Aziz Nesin Yılı dört koldan tüm diriliğiyle, ümidiyle, vaatleriyle ve kabuk değiştiren yoğrulmalarla süregiden belalar ortasında direncin yıkılmamasıyla, yeniden doğuşlara gebeliğiyle başlamakta. Azıcık boşluk bulunabilirse Aziz Nesin edebiyatındaki gülme ile sosyal medya çağındaki gülme de karşılaştırılabilir belki. Olağanüstü hiciv romanı "Gol Kralı"ndaki gülme ile endüstriyel futbol çağındaki 'iddaa'lı gülme karşılaştırılsa fena mı olur? Gerçeğin yeri sürekli değişiyor sonuçta. Hem Aziz Nesin bugün mizah yazarı olduğu kadar, gerçeğin inadı olarak da akıllarda. Dahası, kendini sonsuzca suçlu hissetmek üzerine kurulu bir sahte hoşgörü halkası içinden konuşmayan, özür diler tavırlar dolayımıyla kimlik arayışında olmayan bir söz alma pratiğinin örneklenmesi olarak orada. Hep güzel gözükmeye çalışan, sürekli rüzgarı kollayan, 'hepbanacı' politik doğruculukları etik olarak baştan reddetmiş bir tavır, kendini belli ediyor. O yüzden galiba bugünün düşünürü Slavoj Zizek'in Charlie Hebdo katliamı ardından Batı'da takınılabilen İslamofobik gözükmeme paniğinin hallerini eleştirmesini okurken bir an Aziz Nesin'den alıntı yapıyor sandım geçtiğimiz günlerde...
 
Herkese güç veren bir isim
 
Şahsen belki 50, belki 100 Aziz Nesin kitabı okumuşumdur. Ama kitaplığımdaki Aziz Nesin kitaplarının sayısı az. Çünkü ben hep başkalarının Aziz Nesin'lerini okudum. Nesin seven birinin, bir yere giderken yanında kitap taşımasına gerek yoktu o zamanlar. Misafirliğe gittiğimiz ve hiç kitabın olmadığı evler dahi dün gibi gözümün önünde. Tek bir raf kitapla dolu olurdu. Bir Aziz Nesin rafı. O rafta hem bir mizahçının binbir derde giren başını nasıl hayatın kılcal damarlarından geri çıkarttığını görüyorduk hem de halkın nasıl 'tam Aziz Nesinlik olay'lara bütünüyle teslim olmadığının simgesi olarak Aziz Nesin kitaplarını başköşede tuttuğunu. O gittiğim evlerde geçirdiğimiz zamanlarda henüz okumadığım Aziz Nesin'leri de devirirdim.
 
Bu sene umalım ki daha az 'tam Aziz Nesinlik olay' olsun, daha çok Aziz Nesin okunsun, konuşulsun. Gelgelelim kara bir başlangıç yapıldı 2015'e, hele mizah dünyası olabilecek en kara başlangıcı yaptı herhalde. Charlie Hebdo katliamı gibi berbat bir olaydan sonra dahi ayakta durmak gerektiğinde akla gelecek, mizahçısından okuruna herkese güç verecek bir isim Aziz Nesin. Mizahın gür konuşabildiği toplumların, anların, toplumsal momentlerin toplumun tüm bileşenleri için bambaşka bir tadı var.
 
Aziz Nesin'lik olay
 
Gezi olayları ile birlikte en çok vurgulanan, tüm kentlerin sokaklarını ve ıssız internet evrenini bir anda kaplayan pırıl pırıl bir mizah olmuştu. İroninin binbir imkanıyla yeniden gündeme geldiği günler yaşadık. Asık suratlı politikacılar ve asık suratlı eleştirmenlerinin arasına masaya oturmayan ve de sandalyeleri hınzırca çeken sesler girdi. Doğal olarak düşen düşene. O yüzden güncellemeye, yeniden ve karşılaştırarak bakmaya da vesile olur diye umalım Aziz Nesin Yılı'nı. İroninin eleştiri gücünün kitlelerce benimsendiği dinamik günlerde, hakim gülme biçimi bir tür Aziz Nesin gülmesi miydi diye araştırılabilir örneğin. Veya daha damardan 2015'ten 1915'e doğru nasıl bir gülme mümkün olabilir, diye sorulabilir. Bugün nasıl bir hiciv var?
 
Anlaşılan 2015'te "Tam Aziz Nesin'lik olay" ifadesini kimse yandan yandan gülümseyerek keyifle anamayacak; çünkü, bugün bu ifadenin yerini kısmen tutan 'tam Zaytungluk olay' sözünün ifade ettiği absürd olayların sürmediğini söyleyemeyecek. 20 yılda çok az şey değişti demek yetersiz bir kez daha. Çok şey daha da Aziz Nesin'lik olurken hele. Aziz Nesin, "Bu millet bir tane olsun kavram üretemeyecek mi?" diye isyanla soruyordu. "Tam-Aziz-Nesin'lik" kavramdan sayılır mı?
 
Bir Aziz Nesin filmi de yakışır aslında bu yıla. En erken zamanından itibaren onun maceralarla dolu hayatı... Askeriyede geçirdiği günleri mi öne alır Sultanahmet'te elden Markopaşa sattığı günü mü böyle bir senaryonun yazarı bilmem, ancak şunu yansıtabilmeli derim: Elimde yazarın çarpıcı romanı "Tatlı Betüş"ün 1977 tarihli bir edisyonu var. Kitabın arka kapağında okuru cezbedecek roman tanıtımlarından yok. Açıkçası, romandan söz edilmiyor bile. Arka kapakta Nesin Vakfı'nın tanıtımı var. Ve çok erken tarihli bir fotoğraf. Nesin Vakfı bir hayal görünümünde. Hatta inşa edilecek bir ütopyanın ilanı gibi duruyor. Bu kapağın hazırlanışındaki ruh halinden başlayabilir hikaye...
 
Dolu dolu bir Aziz Nesin yılı
 
Aziz Nesin'in 100 yaşı bu yıl bir dizi etkinlikle kutlanacak. Nesin Vakfı öncülüğünde gerçekleştirilecek etkinliklerden ilki "Aziz Nesin Sergisi" olacak. Nesin'in çalışma masasından Sivas’ta giydiği tişörte, daktilosuna, arşivindeki yazılı belgelerden video ve fotoğraflara, Aziz Nesin’i anlatan bir dönem sergisi. Mayıs ayı sonu ya da haziran ayının başlarında gerçekleştirilmesi planlanan serginin mekanı DEPO olacak. Planlanan etkinliklerden bir diğeri de Fazıl Say'ın Aziz Nesin için vereceği bir konser. Konserin henüz tarihi ve mekanı belli değil.
 
Nesin Vakfı'nın geleneksel etkinlikleri de bu yıl ayrı bir coşku ile yapılacak. Nesin Vakfı bahçesinde her yıl yapılan 23 Nisan kutlaması, geçen sene 2 bin 500 çocuğun katıldığı bir etkinlikti. Kutlamanın bu sene tam bir festival havasına büründürülmesi planlanıyor. Herkese açık olan, yetişkinlerin de büyük ilgi gösterdiği Nesin Vakfı 23 Nisan kutlamasında, çocuklar için vakfın bahçesinde çok sayıda aktivite düzenlenecek: Çamurdan heykel yapımı, müzik atölyeleri, çimlerin üzerinde resim çalışması, masal çadırı, yüz boyama çalışması, tavşan yuvalarının duvarlarını boyama, satranç, dans...
 
Mayıs pikniği
 
Kutlamaların yasak olduğu yıllarda, 1 Mayıs'ta Aziz Nesin, vakıfta dostlarına bir yemek verirdi. Ölümünden sonra bu gelenek bir şenlik haline getirildi. Kutlamalar yasal olduktan sonra ise, her yıl Mayıs'ın 1 Mayıs'a rastlamayan ilk Cumartesi günü (yani 2-8 Mayıs arasındaki Cumartesi) yapıldı. Vakıfta düzenlenen, türkü söylenip dans edilen, yeme-içme ve eğlenceyle geçen, geceyarılarına dek süren bu piknik bu yıl 2 Mayıs Cumartesi günü gerçekleştirilecek.