Milliyet Sanat
Mart 2017

4 3 2 1

Şansın çizdiği dört yolYeni romanı “4 3 2 1”da Paul Auster bir karakterin şans sayesinde belirlenen dört farklı hayat istikametinin hikayesini anlatıyor.

KAYA GENÇ

Paul Auster yedi yıldır roman yayımlamıyordu. “Sunset Park“tan sonra geçmişine dönmüş ve yeni dünyalar yaratma işinden uzaklaşmıştı. "Kış Günlüğü" ve "İç Dünyamdan Notlar"da kendi hayat hikayesinin yaratıcı potansiyellerine odaklanıyordu, "Yalnızlığın Keşfi", "Cebi Delik" ve "Kırmızı Defter" gibi çok sevdiğim ve benzer bir işe girişen üç kitaptan sonra. Burada inşa ettiği sesi seviyordum ama kurmaca yeteneklerini kaybetmiş olduğundan şüphelendiğimde üzülüyordum da.

New York’un Strand kitapçısına dolaşırken Auster’ın yeni romanına rastladım. “4 3 2 1" koyu mavi kapaklı devasa bir kitap ve onu İstanbul’daki evime taşırken 100 sayfayı ideal kitap uzunluğu olarak gören biri olarak 866 sayfalık bir romanın bana neler düşündüreceğini merak ettim. “4 3 2 1“in daha ilk cümlesinde bu uzunluğu yazarın gerekli gördüğünü anladım. Auster daha önce hiç olmadığı kadar uzun cümlelerle, çok sayıda detayla, sonu gelmeyen karakterler galerisiyle en büyük kitabını yazmayı amaçlamış, bunu gördüm.

Avrupa'dan Amerika'ya

Hikaye Minsk’te açılıyor, Hamburg’a ve oradan da New York’a uzanıyor: Empress of China adlı gemide Ferguson ailesinin büyükbabası Amerika’ya göç ediyor. Fırtınaları aşan gemi 20. YY.'ın ilk gününe New York Limanı’na ulaştığında bu Yahudi adama arkadaşları görevlilerle konuşurken yalan söylemesini, kendisine havalı bir soyadı uydurmasını, hatta ‘benim soyadım Rockefeller’ diyebileceğini anlatıyorlar. Polisi görünce heyecanlanan ve Yiddiş konuşan adamımız ‘Ikh hob fargessen’ (unuttum) deyiveriyor soyadını soran memura. Memur da ‘Ferguson’ diye kaydediyor adını.

Rose ve Stanley Ferguson’a geçiyoruz sonra, kahramanımızın ebeveynlerine. Kadın fotoğraf sanatına meraklı, adam para kazanmaya; adam kadına çok âşık, kadın ise bir gün evleneceği adama âşık da olabileceğini umut ederek evlilik teklifini kabul ediyor. Tanışmaları, evlilikleri ve Archie’yi, yani kitabın kalbindeki kahramanı yaratmalarını, yaşamlarına dair her tür ufak ayrıntıyla birlikte okuyoruz. Auster için tuval ne kadar büyürse hikayede yapmaya çalıştığı şey de o kadar mümkün olacak, bunu derinden derine hissetmeye başlıyoruz..

Tek değil, çok

Ve böylece yazar değişik bir şey yapmayı deniyor. Ferguson’un hayatta gidebileceği dört farklı istikameti, bize dört farklı bölümde dört farklı Ferguson anlatarak göstereriyor. "2.1" başlıklı bir bölümde okuduğumuz bir numaralı Ferguson ilerki bölümlerde kendi hayat çizgisini sürdürürken iki, üç ve dört numaralı Ferguson’larda kendi yollarına düşüyor ve 20. YY.'lı yazar olmayı düşleyerek veya Avrupa’da yollara düşerek veya kendilerini keyfe veya çalışmaya vererek geçiriyorlar. Tanıştıkları her yeni karakter, okudukları her yeni kitap, gittikleri her yeni yer bir noktadan sonra insanı afallatan bir ayrıntı zenginliğiyle sunuluyor. Hikayesi olmayan kitaplardan bu, hayatı da hikayeden mahrum, sadece ayrıntılarla dolu bir şey olarak gördüğünden şüphelendiğim biri tarafından yazılmış.

Romanın sonunda geldiğimiz yer, şu fikirde kristalleşiyor: İnsan tek değil, çoktur. "4 3 2 1" bunu temsil etme yolunda iddialı ve ilginç bir girişim ama Auster’ın şehrin gizemlerini dedektif romanlarının teknikleriyle birleştirdiği kısa kitaplarını sevenleri mutlu etmeyebilir.

 

 

Etiketler: Paul Auster  4 3 2 1