Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Asık suratlı olmayan bir tarih
Kasım 2015

Asık suratlı olmayan bir tarih

Murat Kutlu "Sıradışı Osmanlı" kitabında tarihin bütün renklerini, geçmiş zamanların insan merkezli çeşitliliğini ve resmi tarihin gölgesinde kalanları anlatıyor
CANAN HATİBOĞLU
 
 
Tarih, Türkiye’de ilgi hasreti çeken bir konu olmadı hiçbir zaman. Fakat özellikle son yıllarda televizyondaki tarih programlarının ve dizilerin sayısının artması, bununla paralel olarak sinemada ve edebiyatta konuya gösterilen alakanın fazlalaşması, konunun daha popüler bir noktaya gelmesine sebep oldu. Elbette bu konuda daha fazla ilgi gösterilen bir alan var; her zaman bilmediğimiz hikayeler daha fazla seviliyor. Bunun olması bir taraftan da çok doğal; nitekim bu ülkede yaşayan tüm nesiller, “Malazgirt Savaşı’yla Anadolu’nun kapıları Türklere açıldı,” cümlesini bir şekilde ezberlemek zorunda kaldığı için resmi tarih çok da sevilmez. Tarihi hikayelerin sevilmesine karşılık, temel öğretimdeki tarih dersi de pek sevilmez. Nitekim resmi tarihin anlayışı da ezber üzerinedir. Bir şekilde cazip hale getirip size zevk alma imkanı vermez; aynı cümleleri kalıp halinde her sene okuduğunuz için tarih dersi asık suratlıdır. Bu yüzden tarihin renkli, ışıltılı, pek bilinmeyen, hatta tabir-i caizse biraz daha dedikodulu tarafı, pek çoğu için daha cezbedici... Zaten tarihi dizileri de bu yüzden sevmiyor muyuz? Dün “Muhteşem Yüzyıl” dizisinin çok izlenmesinin, bugün “Kösem Sultan” dizisinin merakla beklenmesinin sebebi de bu değil mi? Murat Kutlu’nun Hayy Kitap’tan çıkan “Sıradışı Osmanlı” kitabı da popüler tarih kitaplarının ilginç örneklerinden biri...
 
 
Osmanlı'nın bilinmeyenleri
 
 
“Sıradışı Osmanlı”, tarihin ilginç sularında gezinse de klasik anlamda bir popüler tarih kitabı değil. Önsözde de dediği gibi, “Kitap, okura nostalji edebiyatıyla karışık fantastik bir dünya sunmuyor.” Objektif bir açıdan, yaşanan gerçek olayları anlatıyor. Bu sayede bir taraftan popüler olanın rahat okunurluğunu, diğer taraftan akademik bilginin kesinliğini veriyor. Ara sıra kaynakçasını verse de bunu okuru dipnota boğarak yapmıyor, zaman zaman yazının içinde geçirerek hatırlatıyor. Tabii ki kitapta çok ağır konuların olmadığı aşikar, fakat bunu belirli bir kalitenin altına düşmeden yapıyor. Evet, başladığınız gibi bitirebilirsiniz kitabı... Ama diğer taraftan, “Arada bir okumak istiyorum,” diyenlerdenseniz de sizi bu açıdan yoracak bir kitap değil.
 
 
Altı bölümden oluşan kitabın içinde Osmanlı siyasetinin enteresan notlarını da günlük yaşamın izlerini de bulmak mümkün... Mesela bugün, gündelik Türkçede kullanılan ve 'boş konuşma' anlamına gelen 'goygoy' kelimesinin nereden geldiğini pek çok kişi bilmez. Muharrem ayının ilk 10 gününde Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in şehadetleri ile ilgili kaside ve mersiyeler okuyarak gezen dilenci grubuna 'Goygoycular' denildiğini kitaptan öğreniyoruz. İşin enteresan tarafı, grubun parayı reddetmediği bilinse de genellikle aşure yapmak için erzak toplaması...
 
 
Kahvelerinden fırıncılara
 
 
Ya da Osmanlı Devleti’ne yaklaşık 250 sene hizmet veren Yeniçeri Ocağı’nın kendine ait bir anayasası yani nizamnamesi oluşu, yine kitapta anlatılanlardan... Hatta kitap, resmi tarihin üzerine bir basamak daha ekliyor: Yeniçeri Ocağı’nın bozulmasını, bu kurallara bağlıyor. Anlatılan olaylar arasında bir başka ilginç hikaye de V.Murat’ın neredeyse Kraliçe Victoria’nın torunlarından biriyle evlenecek olması... Dönemim padişahı Sultan Abdülaziz’in karşı çıkmasıyla gerçekleşmeyen vaka, pek de bilinmeyen bir ayrıntı... Ya da İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin eskiden bir hapishane oluşu da yine ilgi çeken hikayelerden...
 
 
Kitap bilinen ve bilinmeyen pek çok hikayenin üzerinde duruyor. Gündelik dilimize yerleşmiş olsa da kaynağını bilmediğimiz, kabaca duymuş olsak da hakim olmadığımız ya da şimdiye kadar duymadığımız olaylar var. Kaldı ki kendimizi, hakim olduğumuz ve hatta yıllarca okullarda okuduğumuz konuları da bunaltı duymadan okurken buluyoruz. Yine resmi tarihte adı sıkça anılan Goben ve Breslau gemilerinin Yavuz ve Midilli’ye dönüşmesi, resmi tarihte sık tekrarlanan bir konudur. Bununla beraber çok da ayrıntısı anlatılmaz. Kitapta bunun ayrıntısına değinilirken bazı hatıratlardan parçalara da yer verilmiş. 
 
 
Bütün hikayeleri teker teker anlatmanın, okuma zevkini zedeleyeceği kesin... Kısacası “Sıradışı Osmanlı”da, Osmanlı siyasetçilerine, siyasetin işleyişine, halka, kültürüne, gündelik yaşamına, geleneklerine, hatta mesleklerine dair pek çok ayrıntıyı bulmak mümkün... Altı bölüm kendi içinde, benzer bir kategorizasyonla ayrılıyor. 100'ün üzerinde vakanın anlatıldığı kitapta, hiçbir olay uzatılmadan anlatılıyor. Kitabı hareketli kılan ve okumayı zevkli hale getiren şeylerden biri de ilginç ayrıntıları anlatıyor olması... Çay üretiminden depreme, mahalle kahvehanelerinden fırıncılara dek, bir yanıyla bize çok da uzak değil aslında... Bazen bizim olduğumuzdan daha hoşgörülü bazen de yaşadığımızdan daha katı... Yüzyıllar önce sizin yaşadığınız topraklarda yaşayıp bazı ortak noktalarınız olduğunu bildiğiniz  insanların hikayelerini öğrenmek... Zaten tarihi de cazip yapan biraz da bu değil mi?