Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Bazı yalanlar güzel, bütün hayatlar kısaymış
Haziran 2015

Bazı yalanlar güzel, bütün hayatlar kısaymış

Yazar / psikoterapist Irvin Yalom’un yeni kitabı "Günübirlik Hayatlar"da Yalom yine terapi öyküleri anlatıyor. Ne kadar insan o kadar hikaye dedirtiyor.
"Günübirlik Hayatlar"
Irvin D. Yalom
Çev: Elif Okan Gezmiş
Pegasus Yayınları
Fiyatı: 20 TL
Psikoloji
 
ELİF TÜRKÖLMEZ
 
"Günübirlik Hayatlar", Irvin Yalom’un, hastalarıyla (Danışanları mı demeli? Hasta olmak kötü mü?) geçirdiği psikoterapi seanslarını hikayeleştirdiği yeni kitabı. Bu hiç şaşırtıcı değil. Yalom, kendisine terapiye gelen insanların ‘mahremlerini’ daha önce de ortaya saçmıştı. Tabii ki isim, yaş, cinsiyet ve pek çok başka bilgiyi değiştirerek. Yine de bunu yaptığı için ayıplandığı oldu. Tabii yine sırf bu yüzden çok da sevildi. Mahrem, tatlı geliyor tabii.
 
Bu seferki hikayelerde başka bir şey var fakat. Artık epey yaşlanan yazar / psikoterapist, hikayelerin hemen hepsini kendi faniliği üzerinden değerlendiriyor. Hatırlamak, son, ölüm ise en vurucu temalar. En çok da ölüm. Yalom, 13 Haziran 1931 doğumlu. Yani 81 yaşında. Eh, ölümü düşünmeden yaşamanın zor olduğu zamanlar muhtemelen. Ama ilginç bir biçimde ölümü düşünmenin yaşama daha çok bağladığı; daha çok demeyeyim de, daha iyi, daha güzel bağladığı, tatlı tatlı teğellediği bir yaş, bir hal, bir dönem. Yalom, kitapla ilgili yaptığı söyleşilerde de dile getirmiş bunu. Kendimi, zihinimi en açık, en oturmuş hissettiğim zamandayım demiş. Bu dönemin tadını çıkarmak istediğini anlatmış. Allah ömür versin.
 
Ulvi bir amaç uğruna
 
Irvin Yalom, Türkiye’de "Aşkın Celladı", "Divan" gibi kitaplarıyla, ama en çok "Nietzsche Ağladığında" adlı romanıyla ünlü olmuş biri. Bu kitabın neden, bir defada Nietzsche bile yazamayacak pek çok insanın kütüphanesinde bulunduğunu merak ederim. O da edermiş. Yani tam olarak bunu değil de, Türkiye’nin kendisine neden bu kadar ilgi gösterdiğini. Neden bu kadar sevildiğini, okunduğunu... Belki de işte o mahreme dalma meselesidir, bilemiyorum.
 
Bu kitapta yer alan öyküler için Yalom, sahiplerinden izin almış. Ölmüş olanların hikayelerini ise çok değiştirmiş. İnsanların mahremini anlatmanın ise kıymetli bir şey olduğunu düşünüyor. Çünkü bu neredeyse ulvi bir amaç. Başkalarına yol göstermek, benzer dertler içinde sıkışmış insanlara ışık tutmak, bir psikoterapi hikayesiyle de olsa birilerine kendini daha iyi hissettirmek Yalom’un motivasyonu. Eski bir balerin, elinde gençlik fotoğrafıyla giriyor odaya. Bir sürü şey anlatıyor. Burada, bu zamanda, bu yerde değilmişim gibi hissediyorum diyor. Sonra ortaya çıkıyor ki Natasha aslında kendi kalbinin içinde. Bitmeyen bir aşkta. Onun zamanı da, mekanı da başka. Alvin’in ise ilişkileri başlangıçta iyi gidiyor, ama kadınlar evine geldikten sonra onunla görüşmeyi kesiyor. Yalom haliyle Alvin’in evini görmek istiyor. Pek çok terapistin altına girmek istemeyeceği bir zahmetle bir sonraki buluşmayı Alvin’in evinde gerçekleştiriyor.
 
Cesaret vermek için
 
Yalom böyle bir insan. Kendisine danışan kişilerle yakınlık kurmayı seviyor. "Altı üstü bir saat göreceğim, hiç bulaşmayayım," demeden,onlarla kişisel bağ kuruyor. Onun tarzı bu. "Benim veya herhangi bir terapistin yapabileceği en önemli şey, hastaların, içinden her neye ihtiyaç duyuyorlarsa alabileceği, otantik, sağaltıcı bir ilişki sunmaktır. Bizim belli bir davranışımızın, yorumumuzun, telkinimizin, çerçevelendirmemizin veya teminatımızın başlı başına sağaltıcı bir unsur olduğunu düşünürsek büyük bir yanılsamaya düşmüş oluruz," diyor.
 
Hastaların ona ya da başka bir psikiyatra, aslında sorunlarına çare olsun, sevgilisini geri kazanmasına yardım etsin ya da işinde başarılı olsun diye gitmediğini söylüyor. Mesela hikayelerden birinde, bir hasta önemli bir insanın kendisine önem verdiğine şahitlik etsin diye gidiyor Yalom’a. Bir diğeri yeniden yazacak cesareti bulmak için. Bir hastanın parçalanmış gerçeklik algısı, terapistiyle cesaret gerektiren otantik bir karşılaşma vasıtasıyla oluyor. 
 
Yalom, insan ruhuna ilgi duyan herkesi onlara cesaret ve ışık vermesi için, bu insan hikayelerini okumaya davet ediyor. 
 
Bu arada Irvin Bey, kitabı eşi Marilyn’e ithaf etmiş. "Birlikte geçen 60 yıl bana az geliyor," demiş. Onu çok iyi anladığımı düşündüm. Bana da Marilyn Hanım'ın yazdıkları az geliyor çünkü. Keşke daha çok yazsa. Onun kitaplarıyla geçen zamanlar az gelmese... 
 
Bir kitap hakkında yazılmış bu yazının, yazarın kendisi ya da kitabına değil de eşine methiyeyle bitmesi de, varsın olsun. Marilyn Yalom’un yazdığı "Memenin Tarihi" de bir ara lütfen okunsun.