Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Beyoğluluk müessesesi
Nisan 2015

Beyoğluluk müessesesi

Beyoğlu Tomtom Mahallesi'ndeki Eski Çiçekçi Sokağı'nı ve Galata, Beyazıt gibi 'gerçek' İstanbul’u odağına alan kitap o semtin sakinlerini konu ediniyor.
Cihan Işık
 
1960’lı yılların başında Beyoğlu Tomtom Mahallesi, Eski Çiçekçi Sokak’ta bir grup gencin hayat verdiği bir sanat atölyesinin öyküsü “Eski Çiçekçi Sokağı”. Sanatçı ve yazar Gürol Sözen’in biyografi ile öykücülük arasındaki ince bir çizgide kaleme aldığı kitabı o yılların Beyoğlu’sunu sevda, hüzün, curcuna eşiliğinde resmediyor. Sözen kitabında atölye “Müessese”nin müdavimleriyle, Beyoğlu’nun karakteristik sokaklarından 'Eski Çiçekçi'nin sakinlerinin öykülerini aktarıyor.
 
“Eski Çiçekçi Sokağı”, ceplerindeki son parayla bir gayret kendilerine bir alan yaratmaya niyetlenmiş, sanata da meraklı bir avuç gencin hikayesiyle açılıyor. Henüz fakülte öğrencisi olan bu gençler '60’lı yılların Beyoğlu’nda, şimdilerin gözde mekanlarından Tomtom Mahallesi’nde içi is ve rutubet kokan bir kat kiralayıp burayı bir resim atölyesine çevirmeye koyuluyor.
 
Tabii o Tomtom’a şimdinin mutenalaştırma çalışmalarının gelmesine daha neredeyse yarım yüzyıl var. O zamanlar sokağın en gözde mekanı köşedeki kahvehane, izbelik otantiklik adına aranan bir nitelik değil, günlük hayatın bir gerçeği. 'Müessese'nin komşuları da birebir değilse bile Yeşilçam’ın dönem filmlerinden tanıdığımız karakterlerin asılları. Allı pullu giysiler, ağızlıklı sigarasıyla pavyon emekçisi Türkan; sessiz, iyi kalpli arabacı Yakup ve atı Boncuk; belinden beyaz bezi sarkan sarı bıyıklı seyyar yoğurtçu Arnavut, mahallenin bıçkın delikanlıları, ayakkabı boyacısı, sokakta oynayan çocukları ve tabii ki mahallenin büyükannesi asır devirmiş Madam Berta. Her şey yerli yerinde. Gürol Sözen, Eski Çiçekçi’de geçirdiği 10 yıllık süre boyunca komşuluk ettiği bu insanların öykülerini bol grenli, sonradan renklendirilmiş film karelerine koymuş. Kendisinin de dediği gibi öyküler kimi zaman hüzün kimi zaman sevinçle dolu. Curcuna ise Beyoğlu’nun olmazsa olmazlarından zaten. Öykülerde de kendine yer bulmakta hiç zorlanmamış. 
 
1960'ların öyküleri
Beyoğlu, insanlar kadar mekanların da öykülerinin anlatıldığı bir yer olmuştur her zaman. “Eski Çiçekçi Sokağı” da en başta mevzu bahsi sokağı ve tabii ki Beyoğlu, Galata, Beyazıt gibi 'gerçek' İstanbul’u odağına almış. Beyazıt’ın kurufasülyecileri, Boğazkesen’in eşek anırtan yokuşları, kışın isin çöktüğü, dört mevsim rutubetin eksik olmadığı Beyoğlu sokakları, Hacopulo, Aynalı, Aznavur pasajları, Beyoğlu’nun tadı Baylan ve Pelit pastaneleri gibi yakın tarihimizin abideleri fonda öykülere ev sahipliği ediyor. Saint Antuan’ın çanları, Çiçek Pasajı’ndaki kadeh çınlamalarına karışırken, akşamcının dostu çorbacıyla, yareni Arjantin bardaklar öykülere sık sık konuk oluyor. Biralar Atlantik ya da Çiçek’te, rakı Asmalıçeşme meyhanelerinde, şarap genelde atölyede içiliyor. Markası da illa ya Güzel Marmara ya Dimitrakopulo. 'Degustasyon' çok pahallı, kapısından bakmaya bile çekiniliyor. Zaten içerde oturan Haldun Taner’in, Necatigil’in yanına hangi cesaretle oturacaksın ki... Yani kısacası öyküler mis gibi '60’lı yıllar kokuyor. Tabii diyaloglarda kullanılan jargon da o yıllardan; diyaloğun yoğun kısımlarını okurken birden, o yıllarda geçen bir filmin içine çekiyor okurunu Gürol Sözen.
 
Otantik bir tur
Sözen, sanat tarihimizin önemli aktörlerinden. Resim ve heykel konusunda eserler vermiş aynı zamanda sanat tarihi çalışmaları olan, unvan bulmanın çok da kolay olmadığı bir sanatçı /yazar / tarihçi / gazeteci... “Eski Çiçek Sokağı”ndaki öykülerini muzip bir dille anlatmayı seçmiş yazar. Özellikle 'Müessese' müdavimlerinin sohbetlerinde bu muziplik tavan yaparken, mahalle sakinlerinin yoksulluk, yokluk ve sıkışmıklıkla çevreli öyküleri başka bir tonda çalıyor. Yüzünüzde bir gülümseme ile bitirdiğiniz bir bölüme, trajik hikayesiyle kitaba konuk olan bir karakterin öyküsü eşlik edebiliyor. Sözen, okuyucusunu camdan cama çamaşır ipiyle mesajların gönderildiği, seyyar satıcıların sokakları inlettiği, tüm sokakta tek evde telefonun olduğu otantik bir Beyoğlu turuna davet ediyor. Bir yandan çok tanıdık bir yandan da yaşanmış öykülere ev sahipliği yapan bir Beyoğlu’na...