Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Bir İstanbul romanı hakkında
Ekim 2014

Bir İstanbul romanı hakkında

Televizyon programcısı, tiyatrocu ve yazar Enver Aysever, yeni romanı “Bu Roman O Kız Okusun Diye Yazıldı"da aşkı, ilişkileri, ölümü ve İstanbul’u ve hatta en çok da İstanbul’u anlatıyor. Yazar bir taraftan da Cemal Süreya’ya saygı duruşunda bulunuyor.
Ekrem Buğra Büte
 
1971 İstanbul doğumlu olan Enver Aysever, Mimar Sinan Üniversitesi sosyoloji mezunu. Uzun yıllardır tiyatroyla uğraşıyor. 1992 yılında Tiyatro Çisenti’yi kurmuş. Çok sayıda oyun yazmış, yönetmiş. Kendi yazıp yönettiği “Aykırı Kumpanya” sahnelenmeye devam ediyor. Ayrıca yazdığı çocuk oyunlarının metinlerinden oluşan “Çocuk Oyunları 1 / Renkler Cumhuriyeti” adlı bir kitabı da bulunuyor. Ciddi bir yazarlık geçmişi de olan Aysever, çok sayıda deneme, öykü ve romanın da sahibi. 2007 Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazanan “Bir An Bin Parça” adlı romanı bunlar arasında en dikkat çekeni. Diğer yandan da CNN Türk kanalında hazırlayıp sunduğu ve yakın zamanda yayından kaldırılmasıyla gündeme gelen “Aykırı Sorular” programıyla tanınıyor. 
 
“Bu Roman O Kız Okusun Diye Yazıldı” ise Aysever'in yeni romanı. Genel olarak, roman boyunca ismi verilmeyen 'genç adam'ın 'bal renkli gözlü' bir kıza âşık olması ve tanışmalarının ardından yaşadıkları anlatılıyor. Diğer yandan roman, biçimsel olarak ikili bir anlatıyı takip ediyor. 'Genç adam'ın hikayesinin yanında paralel olarak 'kahverengi pardösülü adam'ın kısa bir süre sonra ölecek olmasını öğrenmesinin ardından yaşadıklarını da takip ediyoruz. Örtük seyreden karakterlerin kimlikleri iki ayrı koldan ilerliyor ve yükselen bir finalle buluşuyor. Genç adamın âşık olması ve yaşadıklarıyla büyümesini takip ederken diğer yandan öleceğini öğrenen bir adamın kendi hayatına ve yaşamın doğasına dair sorgulamalarını izliyoruz. 
 
Şehrine âşık bir roman
Kitap, ilk satırlarından finaline kadar iki temel unsura sahip: İstanbul ve Cemal Süreya. İstanbul, romanın hemen her noktasında görünür durumda ve bir mekândan çok daha ağır bir yüke sahip, anlatıda kritik bir önem taşıyor. Hem şehrin genel yaşamına dair, hem de pek çok semtin kendi özellikleriyle alakalı uzun ve detaylı tasvirler mevcut. Kesinlikle şehrine âşık bir roman yazmış Aysever. Öte yandan hayranlığın saklanmadığı diğer unsur ise büyük şair Cemal Süreya. Romanın her açıdan üzerine oturduğu, bir tür rehber olarak belirlenmiş. Çok sayıda şiirinden alıntıyı romanın içerisinde bizzat okuyoruz.
 
Romanda kullanılan anlatıcı tekniğine ise ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Zira edebî olarak en dikkat çekici kısım burası. Aysever, romanında üçüncü tekil şahıs anlatıcı yöntemini kullanıyor. Ancak karakter(ler)inin görüş açısını terk etmeden, tekil bir anlatımı tercih ediyor. Bu anlamda biçimsel olarak olmasa da anlatısal olarak birinci tekil şahısa çok yaklaştığını söylemek mümkün. Tabii bir açıdan ikisinin arasında kaldığı da söylenebilir. Bu da okuma deneyiminde fazlasıyla etki bırakan bir durum.
 
Unutulmaya yüz tutmuş özellikler
Öte yandan edebî bir tercih olan bu durumu anlatı açısından kısırlaştıran şey ise anlatıcı kişisinin zaman zaman karakterleşerek romanda yer alıyor olması. Zira romanın ilk satırlarından itibaren anlatıcının romanla konuştuğuna ya da karakterler hakkında bizzat fikir belirttiğine tanık oluyoruz. Öyle ki, 'romancı' veya 'yazar' şeklinde kendine hitap ettiği de oluyor. Dolayısıyla okur, anlatıcı ve yapıt arasındaki zincirde bir tür kırılma yaşanıyor. Bunun da yazarla anlatıcı kişisi arasında farkındalık uyandırıcı bir geçirgenlik hissi yarattığını (hatta sınırın kaybolduğunu) söylemek gerek. Okurken yazardan ve benliğinden kaçmakta zorlanıyoruz başka bir ifadeyle.
Diğer yandan romanın her daim şiirsel dili kullanma gayretinde, biçimsel, aforizmik ve biraz da yargı sahibi bir üslubu var. Bununla birlikte bilhassa İstanbul’a âşık ve şehrin artık unutulmaya yüz tutmuş olumlu özelliklerini yücelten bir roman yazmış Enver Aysever.