Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Bizden ama öteki olanların romanı
Aralık 2017

Bizden ama öteki olanların romanı

İlk kitabıyla İzmir St. Joseph Lisesi’nin okuma günlerinde Yılın En İyi Romanı Ödülü’nü alan Gökçek, yeni romanı “Ve Yokmuş”u okuruyla buluşturdu.

BETÜL BAŞAK

 

2010 yılında yayımlanan “Ah Mana Mu”da mübadillerin, 2014 yılında yayımlanan “Elenika”da Rumların yaşadığı trajediye ve dışlanmaya odak­lanan Handan Gökçek, Yakın Kitabe­vi’nden çıkan “Ve Yokmuş” isimli yeni romanında önceki kitaplarında işlemiş olduğu ‘öteki’ olma kavramını toplum­saldan bireysele dönüştürüyor. ‘Bizden’ oluşu aynı dili konuşmak ve aynı din ol­gusunu paylaşmaktan çıkarıyor, oyuna dahil olabilmek için daha fazlasına ih­tiyacımız olduğunu vurgulayarak daha içsel ve kişisel bir alana taşıyor. Bununla birlikte Handan Gökçek’in bu üç roma­nının da ortak bir yönü var. Karakterle­rinin yaşamları ve iç dünyaları ülkenin durumunun etkisiyle şekilleniyor. Gök­çek bu sefer, ailesini ve dolayısıyla ya­şamını ülkenin karmaşık politik yapısı sebebiyle yitirmiş olan Bilgin üzerinden 12 Eylül askeri darbesinin insanlar üze­rindeki etkisini irdeliyor.

Hayali arkadaşlar

Kahramanımız Bilgin yaşamı lüks bir otelin döner kapısının önünde geçen te­dirgin, yalnız ve silik; çemberin dışında yaşayarak saf kalabilmiş bir adam. Hâli­hazırda yenik başlayan yaşamı darbeyle birlikte engel olamadığı ve olamayacağı türden bir enkaza dönüşen Bilgin, Bilgin oluşundan uzaklaşarak kitapların son­suz yaşamlar sunan büyülü dünyasında kendini ve çevresini yeniden var etmeye koyuluyor. Kendi imkansızlıklarının esi­ri olmayı reddederek hayal dünyasında özgürleşiyor.

Kitapları ve kahramanları gerçek in­sanlardan daha çok sevdiğini söylüyor Bilgin. Tek arkadaşı roman kahramanla­rı değil tabii, bir de kedisi Anton var. Bir arkadaştan ya da evcil hayvandan daha fazlası Anton, bir nevi iç sesi Bilgin’in.

Otele girip çıkan müşterileri izle­mekten başka, otele ve oradaki yaşama dair hiçbir şey bilmiyor oluşu; hayatın karşısında yalnızca dikilip izlemekle geçen ömrünün yansıması niteliğinde. Hayat akıp giderken ona kalan yalnız­ca izlemek… Dahil olmuyor. Belki de bu dahil olma isteğinin etkisiyle yazma­ya başlıyor Bilgin. Kelimelerin güvenli kıvrımlarına sığınıyor. Gördüklerine ve yaşadıklarına sesini çıkarmaya gücü yetmiyor ama ikiyüzlülüğe, yalanlara, sahtekarlıklara kalemiyle karşı koymaya çalışıyor.

Matruşka misali

Romanın kendisi de tıpkı Bilgin gibi içten içe kendi hikayesini yazıyor. Okura matruşka misali, asıl hikayede saklı, bü­yük yazarlara ve düşünürlere göz kırpan başka hikayeler sunuyor. Handan Gök­çek, romanını yalnızca Bilgin’in kendi iç dünyası ve sıkıntılarıyla sınırlı tutmu­yor. Yıkıcı siyasi olayların, haksızlıkla­rın, toplum baskısının insan ruhunda bıraktığı dikiş tutmaz yaraların acısını da duymamızı sağlıyor