Cadının elmasını yememek için
GÖKHAN KARAKAŞ
Biliyoruz ki bugün ülkemizdeki her beş ölümden birinin nedeni kanser. Obezitenin artış hızı ürkütücü. Metabolik hastalıklar çığ gibi büyüyor. İnsanlık, ciddi bir hastalık tehdidi altında. Doktor kuyrukları, tahliller, tedaviler, ilaçlar... Tablo, her geçen gün daha da karanlık bir hal alıyor. Herkes hastalıklara karşı diken üstünde. Peki bu noktaya nasıl geldik? Milliyet Gazetesi Haber Araştırma Servisi Müdür Yardımcısı Gürkan Akgüneş’in araştırma kitabı “Organik Gerçeği”nde bu soruya bir yanıt var: “Artık marketler, yaz kış göz alıcı renk ve görünüşleriyle iştah kabartan sebze-meyvelerle dolu. Birçoğu, binlerce kilometre uzaktan günlerce yol kat ederek o raflara giriyor. Ama bu bolluk ve çeşitlilik, böcek ve ot ilaçları ile kimyasal gübreden bağımsız değil. Süpermarketlere girip egzotik meyveleri, mevsimi henüz gelmemiş sebzeleri torbaya koyabilmenin elbette bir bedeli var. Ve maalesef bu bedel kasada ödediğimiz birkaç liradan çok daha fazla… O bedel, değeri hiçbir para birimiyle ölçülemeyecek yaşamımız. Sağlığımız, bugün artık gıda ve ilaç endüstrisine yön veren firmaların tekelinde. Metabolizmalarımız kimyasal deposuna dönmüş durumda. Her gün içinde türlü katkı maddeleri barındıran onlarca ürün yiyoruz ve çoğumuz raflardan seçtiğimiz renkli paketlerin içeriğinden habersiziz...”
Beslenmenin peşinde
Bu satırlar Gürkan Akgüneş’in “Organik Gerçeği/Cadının Elmasını Yemeyin” kitabının tezi. Ekoloji kitaplarıyla tanınan Yeni İnsan Yayınevi’nden çıkan kitap, sağlıklı yaşamın bir trende dönüştürdüğü ‘organik’ kavramı ekseninden beslenme kültürüne odaklanıyor. Yemek yemekle beslenmenin aynı şey olmadığını savunan kitap, doğru beslenebilmek için gıda farkındalığı yaratma peşinde. Bu amaçla da kitabın omurgasını ise “İçindekiler” bölümü oluşturuyor. Bu bölüm paketli gıdaların içeriğini aktarıyor.
“İçindekiler”de yer alan gıda katkı maddelerinin, glikozun, fruktozun, antibiyotik ve hormonların metabolizmalarımıza sirayet ederek ‘içimizdekiler’e dönüştüğüne dikkat çeken Akgüneş, okuruna “Çocuklarımıza yedirdiğimiz cips ve gofretlerin; karaciğere hasar veren ve doyma hissini ortadan kaldıran glikoz şurubuyla yapıldığını bilenler azınlıkta kaldıkça endüstri bildiğini okumaya devam edecek. Sucuk ve sosiste; bozulmayı geciktirmesi için kullanılan katkı maddesinin kanserojen olduğu gerçeği; pazar kahvaltısı keyfini bozmadıkça şarküteri tehlike saçacak. Biz farkına varmazsak, biberdeki sayısız tarım ilacı kalıntısı da azalmayacak; yılın 12 ayı soframıza gelen domatesteki ‘hormon’ da” sözleriyle sesleniyor.
Beslenme paradigması
“Organik Gerçeği”ni okurken yedikleriniz ve içtikleriniz hakkında ciddi bir sorgulama yapmanız olası. Market alışverişlerinizde de tercihleriniz değişebilir. Özellikle de pestisit kalıntıları hakkındaki satırlar sizi rahatsız edecek. Ama kitabın kapağını kapattığınızda gıdanın yarar ve zararlarına dair pek çok bilgi edinmiş olacaksınız. Tarım ilacı olarak bilinen pestisitlerin insanı ve çevreyi nasıl etkilediğini; hayvan yetiştiriciliğinde kullanılan antibiyotiklerin olası sonuçlarını; balın, sucuğun, yumurtanın, kozmetik ve tekstil ürünlerinin ne gibi tehditler taşıdığını kitap sade ve açık bir dille anlatıyor. Ayrıca kitap, bu bilgileri uzmanların dağarcığından öğrenme imkanı sunuyor. Bu açıdan kitap okura, gerçek gıda ve gerçekten beslenmeye dair paradigma sunuyor. Masaldaki kötü kalpli cadının, Pamuk Prenses’i zehirlediği elmadan kaçınmak isteyenler için bu kitap biçilmiş kaftan. n