Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Evde bir süper kahraman mı var?
Şubat 2015

Evde bir süper kahraman mı var?

Aybike Ertürk yeni romanı "Bayan Hiçbiri"nde kadına dayatılan annelik, eş, bakıcılık, iş kadınlığı ve sevgililik görevlerini sorguluyor.
Buket Öktülmüş
 
“Ne zaman ki ‘hiçbiri’ olmayı kabul edip ruhumu özgür bıraktım, sanırım o gün ‘hepsi’ olmayı başardım,” diyor Aybike Ertürk, "Bayan Hiçbiri" adlı romanında. Az buz değil, neredeyse 300 sayfa, hacimli bir kitap bu; üstelik de yazarın ilk romanı. Daha öncesinde "Düşler ve Gerçekler", "Balıketi", "Emret Komutanım: Şah Mat", "Kızlar Yurdu" gibi televizyon dizilerinde senaryo ekibine dâhil olarak senaryo yazarlığına uzanan bir yazı serüvenine sahip Ertürk. Bir tür maraton koşucusu gibi... Uzun mesafeler ise tam ona göre. Romanın da üstesinden gelmiş. Tam kıvamını tutturmuş. 
 
'Süper kadın'a dönüşme süreci
Düz anlatımlı, inişsiz çıkışsız, neredeyse olaysız bir evliliğin gündelik hali içinde Ela’ya odaklanan Ertürk, roman kişilerini psikolojik derinlikleriyle karakter kılmak yerine onların gündelik hayatlarını eğlenceli bir dille anlatmayı seçmiş. Roman, evliliklerinin henüz başında bebek uyarısı ile rotası değişen ve bebeğin aileye katılımı sonucu yıkılmanın eşiğine gelen bir evliliğe odaklanıyor. 
Murat-Ela çiftinin Zeyno ile sotelendiği bir tür evlilik güncesi gibi, ama Ela’nın tuttuğu bir günce... Belki bu yüzden Ela çok tanıdık geliyor. O içimizden biri. Modern zamanların ilişki, evlilik ve bebek üçgenine bakıyor ve kadınların süper kadınlara dönüşmesini dayatan sistemi sorguluyor. Okur, Murat-Ela ateşli âşık, taze evli, yıllanmış sevgili bileşimine bebek faktörünün eklenmesi ile işlerin çığırından çıktığına şahit oluyor.
 
Annelik ve kadınlık beklentileri
Bir bebek, yani masum ve çaresiz o minik varlık günümüzün modern evliliklerini nasıl da sallıyor. Bir tür deprem etkisi yaratıyor adeta, bu iki kişiden oluşan birimlerde. Öncü sarsıntılar hamilelikte başlıyor. Bebeğin doğumu ana sarsıntı gibi. İlk aylar ve sonrasında da zemin artı şoklarla devamlı sallanmaya devam ediyor. Kadınların şefkatli anneler, ateşli sevgililer, evi çekip çeviren hizmetliler, dört başı mamur yemekler kotaran aşçılar, acil durumlarda gerekli teşhisi koyup tedaviye geçen ilk yardım görevlileri, işlerinde başarıdan başarıya koşan varlıklar olmalarının beklendiği modern zamanları yaşıyoruz. Peki, bu mümkün mü? Bir kadın bütün bu işleri üstlenip -zaten üstleniyor- mükemmel biçimde icrasını gerçekleştirebilir mi? Elbette hayır. Öyleyse, bu ağır beklentinin sebepleri nelerdir? Ne ara kadınlar süper kahramanlar gibi iş görür oldu da toplum bunu kanıksadı? Normali buymuş gibi, 'kanıksadı'... Peki, ya bir kadın bu beklentilere cevap verme uğruna yaşamını kararttığında ne olur?
 
Aybike Ertürk bu tür sorular ekseninde kurguladığı romanında süper kadın işkencesine son verdiren cevapların peşine düşmüyormuş gibi görünse de Ela’nın tüm içtenliği ve sevecenliği ile asıldığı yaşamı, eşine ve bebeğine sahip çıkma kararlılığı onu, ihtiyaç duyduğu cevapları içeren yaşam bilgeliğine götürüyor. Sonuçta, o kendi cevaplarını bulmuş, modern zamanların evlilik biçimleri üstüne gerçekleştirdiği derin tefekkürünü sade, anlaşılır, eğlenceli bir dille bizlerle paylaşmış. O aynı zamanda, eserlerinden ilham alan günümüzün 'lanetli' nesline mensup her kadını kendi çözümünü üretmesi noktasına ilerletmeye çalışıyor.