Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Heinrich Böll'ün balıkçısı
Mart 2015

Heinrich Böll'ün balıkçısı

1972 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan Heinrich Böll'ün kitabı "Balık Tutma Dersi", bir balıkçı ve bir turistin arasında başlayan sohbet üzerinden ilerliyor.
HÜLYA AVTAN
 
Yalnızca bir çocuk kitabı olmamakla birlikte bir çocuk kitabı olarak çok iyi tasarlanmış bir kitap çıktı. İsmi "Balık Tutma Dersi". Kitabın yazarı Heinrich Böll. Kitaptan evvel çok kısa yazarına değinmek gerekirse, 1972’de Nobel Edebiyat Ödülü'nü alan Böll’ü daha çok II. Dünya Savaşı dönemine dair yazdığı kitaplarla hatırlamak mümkün. Eserlerinde savaşın yıkıntılarını ve yarattığı yoksulluğu anlatmayı tercih eden yazar bu kez başka türlü bir kitabıyla Türkçede. Kendisi zamanında her ne kadar böyle bir dünyaya çocuk getirmek istemediğini söylemiş olsa da, elimizdeki yazarın kaleme aldığı bir çocuk kitabı. 
 
Tudem Yayınları Çocuk Kitapları Dizisi’nden çıkan "Balık Tutma Dersi", doğrudan bir çocuk kitabı olarak tasarlanmamış olsa da Bernard Friot’un çizgi roman uyarlaması ile bir çocuk kitabına dönüştürülmüş. ‘Çok kısa öykü’ diye tanımlanabilecek "Balık Tutma Dersleri" sadece çocukların okuması gereken bir kitap olmamakla beraber çocukların yanıtlamakta daha az güçlük çekeceği çok temel sorular içeriyor esasında. "İnsan neyle mutlu olur?", "Güneşli bir günde deniz kenarında oturup güzel havanın keyfini çıkarabilmek için paranız olması gerekli midir?" ya da "Huzurlu bir yaşam sürmek için çok paranız mı olması gerekir?" gibi sorular bunlar ve elbette soruları çoğaltmak mümkün. Buraya kadar söylenenlerden de anlaşılacağı üzere, bu balık tutmanın incelikleri üzerine bir kitap değil. Yani balık tutmaya giderken ne tür bir zoka tercih etmelisiniz ya da hangi mevsimde hangi balık avlanır gibi soruların cevapları yok bu kitapta.
 
Balıkçı ve turist
 
Peki, bu ‘çok kısa öykü’de neler oluyor? Güneşli bir günde sandalına uzanmış bir balıkçı hayal edin. Bir gün öncesinden kendisine günlerce yetecek sayıda balık tuttuğu için keyfi yerinde olsun. Bu yüzden denizin berraklığını fırsat bilip tekrar ava çıkmak yerine başını, ensesinde birleştirdiği ellerine yaslayıp keyif yapmayı tercih etsin. Balıkçımız böyle keyifli uzanmışken fotoğraf makinesinin ‘klik’ sesiyle gözlerini araladığında, tıpkı onun gibi güzel havayı fırsat bilip deniz kenarına inmiş bir turistle karşılaşır. Kafasında şapkası, üzerinde pembe çiçek desenli gömleğiyle sahili turlarken balıkçımızı gören turist ile balıkçı arasındaki tek ortak nokta budur. Bu iki çok farklı insanın birbirleriyle karşılaştıkları andaki kısa diyaloglarına şahit oluyoruz öyküde. İkilinin arasında başlayan bu kısa sohbet, adeta insanın aklının bir köşesine yerleşip asla unutulmayacak bir hayat dersi gibi... Üstelik bunu, işaret parmağı havada nasihat verir gibi değil de, çok günlük bir hikayenin içinde muzipçe yapıyor Heinrich Böll.
 
Yalın ve kısa cümleler
 
Önceki kısımda sorulan sorulardan da anlaşılacağı üzere sohbetin konusu bellidir. Turist elbette balıkçının neden böyle bir havada avlanmak yerine limana bağladığı sandalında uzanmayı tercih ettiğini anlayamaz ve bunu sorgular. Yapabileceği şeylere dair tüm fikirlerini ortaya heyecanla döker. Balıkçımızın vereceği yanıtlar, tüm bu soruları ortadan kaldıracak niteliktedir. Böll, bu çok kısa hikayesinde insanın açgözlülüğünü çok yalın ve kısa cümlelerle eleştirir. 
 
Gelelim kitabın bir diğer güzel yanına. Buraya kadar bilhassa bahsedilmeyen çizimlerine elbette. Fransız çizer Emile Bravo’nun kaleminden çıkan çizimler Böll’ün hikayesiyle hem çok uyumlu hem de çok canlı yer alıyor kitapta. Çocukluğunu "Ten Ten" ve "Asteriks" okuyarak geçiren Bravo’nun çizgilerinde bunların etkilerini gördükçe, kitap da kaçınılmaz olarak daha cazip geliyor. Son olarak kitabın şömizinde okurları için minik bir sürpriz olduğunu söylemeyi unutmamak gerek.