Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Hocaların hocası 100 yaşında!
Eylül 2015

Hocaların hocası 100 yaşında!

Hayatını tarihe adamış ve tarihçilerin şeyhi olarak bilinen Halil İnalcık'ın Osmanlı ve Türkiye tarihi üzerine yaptığı konuşmalar; gazete ve dergilere verdiği röportajlar iki ciltlik "Tarihe Düşülen Notlar"da bir araya geliyor
M. Ezgi Memiş
 
"Şikago’da şeb-i hasrette nâlân olduğum demler / İniltim gözyaşım hem ağlıyan şem’-i şebistânım / Nice sevmiş nice öğmüş Süleyman Hurrem’i candan / Meded hey Hurrem-i devran ne şair ne Süleymânım (Inalcik,Chicago 1990 )"
 
Aslına sadık kalınarak
 
Süleyman ve Hürrem adlarıyla kelamıma başlayarak ilgi çekmeyi başardıysam ne mutlu bana. Hani ‘Hocaların hocası’ tarihçimiz var, tarih ile özellikle de Osmanlı tarihi ile ucundan kıyısından ilgilenmiş herhangi birinin bile kütüphanesinde en az bir kitabı bulunan... Bildiniz mi? Evet, işte yukarıdaki dizelerin de şairi olan o insandan, Halil İnalcık’tan bahsediyorum. 66 kitap ve yaklaşık 500 makalenin yazarı, bir diğer dünyaca ünlü tarihçi Bernard Lewis tarafından ‘tüm zamanların büyük alimi’ olarak nitelendirilen İnalcık geride bıraktığımız günlerde 100. yaşına girdi. Timaş Yayınları da 100. yaşı şerefine özel bir eser hazırladı. Adı "Tarihe Düşülen Notlar" olan bu iki ciltlik derleme, İnalcık’ın 1947-2014 yılları arasında muhtelif zamanlarda ve mekânlarda yaptığı konuşmalar ve bu yıllar arasında verdiği ropörtajlardan oluşuyor. İkinci cildin sonundaki şiir derlemeleri ve öğrencilerinin Halil Hoca hakkındaki düşünceleri de eserin sürprizi olmuş. Zira İnalcık’ın şiir yazdığını bu kitaptan öğreniyoruz. Ya da sigara içmediğini, içki sevdiğini ama çok içmediğini, dedikoduyu sevdiğini ama nefret ettiğini de... Kişisel hayatına merakımı lütfen bağışlayınız. 
 
Bazı okurları özellikle birinci ciltteki konuşmalar kısmını okurken zorlanabilir. Kendisinin de önsöz kısmında belirttiği gibi konuşma metinleri edebi Türkçe ile yazılmış metinler değil ve editörler de konuşmaların aslına sadık kalarak düzenlemiş bu bölümü. 1947 ila 2014 yılları arasında Türkçedeki değişimler göz önünde bulundurulursa, bazı kısımları okurken bir sözlüğe ihtiyaç duyabilirsiniz. Fakat, Osmanlı tarihi çalışmalarında çığır açmış, Almanca, Fransızca, İngilizce, Farsça konuşabilen ve Arapçayı da okuyabilen bir araştırmacının derlenmiş konuşmalarını okurken dil konusunda şikayet etme hakkımız olmalı mı sizce?  
 
"Hep çalışırım"
 
İnaılcık’ın bir kitabını okurken aklınıza gelmiş ve kendisinin Boğazlar meselesiyle ilgili görüşlerini merak etmiş ya da Türkiye-Polonya ilişkilerini ondan dinlemek istemiş olabilirsiniz. İşte "Tarihe Düşülen Notlar" onun bu alandaki görüşlerine de yer veriyor. Yine de kitapta bulamadığınız sorularınız olursa, cevaplar için beklemeye devam etmek en doğrusu. Çünkü 100 yaşına gelmiş de olsa İnalcık, halen Bilkent Üniversitesi tarih bölümünde doktora ve yüksek lisans öğrencilerine ders veriyor ve kitaplaştırmadığı araştırmalarını bir taraftan yayına hazırlıyor. Bu başarısının sırrını da 95 yaşındayken vermiş olduğu bir ropörtajda açıklıyor: “Cumartesi, pazar tatilim yoktur. Hep çalışırım. Sabahleyin en geç 09.00’da çalışmaya otururum, 13.00’e kadar çalışırım. 13.00’ten sonra iki saat uzanırım, klasik müzik dinlerim. Eğer çok yorgunsam hiç çalışmam, iyiysem, öğleden sonra bir-iki saat daha çalışırım.”
 
Tarihçilerin şeyhi
 
İber Ortaylı, İnalcık'la ilgili verdiği bir söyleşide şöyle diyor: “O bize talebesi olarak bakıyor, biz de ona hoca olarak bakmaktan başka şey düşünemeyiz. Bilgisi açısından zaten bizim aramızda hocanın lakabı; Şeyhü'l-müverrihîn (tarihçilerin şeyhi)...” 7 Eylül'de Kadıköy Kızıltoprak'ta bir köşkte, kalabalık bir ailede dünyaya gelen tarihçi, babası tarafından İstanbul âşığı olarak büyütülüyor. Babası Kırım göçmenlerinden Seyit Osman Nuri Bey, oğlunu surlarda gezdiriyor, müzelere götürüyor. O da bu sayede Osmanlı'nın son dönemine, meraklı bir çocuğun gözlerinden bakabiliyor ve  tarih sevgisi de böyle yeşeriyor içinde. Osmanlı tarihine ilgi duymasını ise Hürriyet gazetesinden Güliz Arslan'a verdiği röportajda şöyle anlatıyor: "1935’ti sanıyorum, Balıkesir Muallim Mektebi’nde okurken kütüphaneden bir kitap aldım; Hasan Âli Yücel’in ‘Goethe’si. O bana çok tesir etti. Ben de bir misyon benimsedim. Arkadaşlarım Hititoloji, Sümeroloji gibi ilimlere önem veriyordu. Ben eskiçağa girmedim. 'Bizim asıl tarihimiz Osmanlı’dır, kendimi Osmanlı tarihine vereceğim' dedim." Ve böylece başlıyor İnalcık'ın tarihle 'resmi' olarak ilgilenme süreci. 
 
1945 yılında evlendiği karısı Şevkiye Işıl Hanım kariyeri boyunca İnalcık'ı hep desteklemiş: “Eşim beni her zaman destekledi, cesaretlendirdi. Bu sayede dünyaca tanınmış bir akademisyen olabildim. Oysa herkes bu kadar şanslı değildi."