Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » İçimize gömdüğümüz ağıtlar
Haziran 2015

İçimize gömdüğümüz ağıtlar

Türk edebiyatının usta kalemi Adnan Binyazar'ın "Ağıt Toplumu"ndaki denemeleri bilginin, bilgeliğin, hoşgörünün, barışın ve okuma sevgisinin yüceltildiği konulardan mürekkep.
"Ağıt Toplumu"
Adnan Binyazar
Can Yayınları
Fiyatı: 25 TL
Deneme
 
DİDEM ATAYURT
 
İlk olarak 1979’da yayımlanan Adnan Binyazar’ın "Ağıt Toplumu", bu sefer üzerinde yaşadığımız coğrafyanın yakın tarihinde yaşanmış olaylara dair kaleme alınmış yeni denemelerle zenginleştirilmiş haliyle, Can Yayınları tarafından basıldı.
 
Yazarın yakın tarihe dair düşüncelerini, analizlerini kaleme aldığı yeni bir sunum yazısıyla başlayan "Ağıt Toplumu", Binyazar’ın toplumsal meseleler, eğitim ve sanat yorumlarını içeren geniş kapsamlı bir deneme kitabı.
 
Öğretmenlere düşen görev
 
Binyazar her denemenin içinde muhakkak yer alan alıntılarla metnini edebiyat ve halk kültürü süzgecinden geçiyor. Bunu yaparken unutulmaz anıları, onulmaz acıları ve dizeleri iç içe geçirerek sımsıkı bir metin örüyor ve yürüdüğü yolda edebiyatın, sanatın ve eğitimin toplumcu yorumunun izini sürüyor. 
 
Adnan Binyazar denemelerini dört başlık altında toplamış. "Bilgi" başlığı altında yer alan denemelerinde toplumun edebiyattan, sanattan neler beklediği, gerçeği arayan bir toplumun nasıl eserlerle 'aydınlatılması' gerektiği, 'aydınlanmanın', 'gelişimin' nasıl geleceği konusunda fikirlerini sunuyor.
 
“Işıkla Donatmak İnsanı” başlıklı yazıda geçmiş, şimdi ve geleceğin tümünü kavrayan bir bilgelikle şöyle söylüyor: “Savaşım, ışığı görenlerle ışığı gölgelemek isteyenler arasındadır.” Muhakkak bu doğrudur...
 
Hrant Dink, Ceylan Önkol, Uğur Kaymaz, Ali İsmail Korkmaz, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Ahmet Atakan, Medeni Yıldırım, Mehmet İstif, Uğur Kurt, Ayhan Yılmaz, İbrahim Aras, Berkin Elvan ve Berfo Ana’nın katilleri ışıkla savaşmaktadır. 1934 doğumlu Binyazar, halkın isyanının geç kalmayacağından emin bir şekilde şöyle devam ediyor: “Halkın (...) ‘Gayrık yeter!...’ demesi yakındır."
 
"Eğitim" başlığını taşıyan ikinci bölümde Binyazar öğretmeni aydınlığı elinde taşıyan bir ışık neferi olarak tarif ediyor ve “İnsanımız kendi kafasıyla düşünmeyi öğrenememiştir, bunu ona öğretememişlerdir,” diyor.
 
II. Dünya Savaşı’nda öğretmenlere yüklenen Fransız Başbakanı gibi o da 'insanlarımıza' kendi kafasıyla düşünmeyi öğretmesi gerekenin öğretmenler olduğunu düşünüyor. Adnan Binyazar’a göre toplum eğitilmeli. Ona göre Atatürkçü ilkelerle işlenecek beyinlere 'efendiliği' tattırma görevi 'aydınlar'a ve 'öğretmenler'e düşüyor. Ayrıca sanatı, edebiyatı, sinemayı; yaşamı keyifli hale getiren anlardan ve pencerelerden çok, toplumu eğitmenin araçlarından biri olarak görüyor.
 
'Aydınlar'ın katledilmesi
 
Binyazar başka bir denemesinde 'gerçek ulusçular', 'insanseverler' ve 'aydınlar' üzerine eğiliyor. Yazar, "Halkın gözünden düşen bir kesim" olarak tarif ettiği bu isimlerle ilgili Aziz Şeker’le yaptığı söyleşide şöyle bir özeleştiride bulunuyor: “Türkiye’de 'bilgeler' olsa böyle bir Türkiye’de mi yaşardık? Ekonomisi, politikası, kültürü başka ülkelerin güdümünde olan bir ülkede olsa olsa bilgeler değil, yalancı bilgelerden söz edilebilir.” 
 
Bir ağıtın ne olduğunun anlatısıyla başlayan kitabın son bölümü; Bedrettin Cömert, Hrant Dink ve Ümit Kaftancıoğlu'nun aralarında olduğu Türkiye’nin 'aydın' yazarlarının katledilmelerinin ve Edip Cansever, Cevdet Kudret gibi yazarların ölümlerinin ardından yakılan ağıtlarla kapanıyor. Bu denemeler edebiyat, sanat ve sinemanın toplumcu gerçekçi yorumundan hoşlananlar; Türkiye’nin tarihini, toplumsal meselelerini ve yaşanan olaylar karşında 'aydınlar'ın nasıl tavır aldığını merak eden okurların ilgisini çekecektir.