Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » İstanbul'u gezmek artık çok daha kolay
Ağustos 2014

İstanbul'u gezmek artık çok daha kolay

Daha önce İstanbul ile ilgili pek çok kitap yayımlayan Haldun Hürel, “İstanbul Nasıl Gezilir” isimli yeni kitabıyla okurlara bir İstanbul gezi rehberi sunuyor.
ÖZGE KARA
 
Dünyanın en büyülü şehirlerinden bir tanesi İstanbul... Her gün lanetler yağdırılmasına rağmen inatla ve hayranlıkla bağlanılan kaç şehir vardır ki bu dünyada? Üstelik sadece sakinlerinin değil, ziyaretçilerinin belleklerine de yerleşir bu büyüsüyle. Her seferinde farklı sürprizler hazırlar gezginleri için. Bu yüzden değil midir “İstanbul’u gezmeye, değil günler, bir ömür yetmez” deyişleri? Her gelen önce hayran olur, sonra panik. Akıllarda ise tek bir soru: Bu koca şehir nasıl gezilecek?
 
Daha önce İstanbul ile ilgili pek çok kitap kaleme alan Haldun Hürel, şimdilerde bu soruya cevap arayan okurları için hazırladığı yeni bir kitapla çıkıyor karşımıza. Hürel, “İstanbul Nasıl Gezilir” başlıklı kitabında önce İstanbul’u gezmek için en iyi metodu veriyor okuruna madde madde; daha sonra ise bölge bölge ve gün gün takip edilebilecek gezi güzergâhları çiziyor. Yazar, çizdiği güzergâhlarda ulaşım için tercih edilebilecek araçlardan fotoğraf için en uygun noktalar, yapılacak yürüyüşler arasında soluklanıp dinlenilebilecek mekânlara kadar gezi süresince lazım olacak pek çok bilgiye yer veriyor. Geziler esnasında görülebilecek tarihi eserlerin arka planına kısaca değinen Hürel, bu eserlerle ilgili detaylı araştırmayı ise okura bırakıyor. Bu araştırmaların okurun şehre duyduğu sevgi ve bağlılığını artıracağına inanıyor zira.
 
Not almayı unutmayın
Kitap, Haldun Hürel’in İstanbul’u, sıradan gezi programlarının dışında, daha bilinçle dolaşmak için okurlara önerdiği gezi yönteminin ana başlıklarıyla açılıyor. Hürel’in yöntemine göre yapılacaklar oldukça basit ve sistematik: Yazar, her şeyden önce mevsimine en uygun kıyafetlerin seçilmesini öneriyor. Daha da önemlisi ise 'ayakta olduğunu hiç hissettirmeyecek' bir spor ayakkabı. Küçük ve hafif bir fotoğraf makinesi, not defteri, kalemler, İstanbul haritası ise bu gezinin olmazsa olmazları. Bunlarla birlikte kuru ve ıslak mendiller, ufak bir şemsiye, güneş gözlüğü ve kremler koyulabilecek hafif bir sırt çantasıyla yola çıkılmasını tavsiye ediyor. Yola çıkmadan son bir önerisi daha var yazarın: Hangi semti veya güzergâh gezilecekse planlamasının önceden yapılması... Nitekim peş peşe gelen semt ve güzergâhların yine peş peşe günlerde gezilmesi, hem şehirde daha sistematik ilerlemeyi hem de bölgeyi derinlemesine irdelemeyi sağlayacaktır. Gezi esnasında ise sokaklardan, tarihi eserlere görülen her şeyin not edilmesini öneriyor yazar. Bu ufak kayıtları oldukça önemli bulan ve kitap boyunca sık sık hatırlatan Hürel, bunun gezi sonrası yapılacak veya yapmak istenilecek daha derin araştırmalarda gezginin işine yarayacağını söylüyor. Son olarak ise İstanbul’u en azından semt düzeyinde bilen birisiyseniz gezi esnasında daha rahat hareket edebilmek adına tek başınıza olmanızı öneriyor Haldun Hürel. İstanbul’a ilk defa gelen birisiyseniz de üç kişinin böyle bir gezi için fazla geleceğini, iki kişinin en uygunu olduğunu ekliyor. 
 
İlk durak: Tarihi Yarımada
Tüm hazırlıklar yapıldıktan sonra ise akla tek bir soru geliyor: Peki ama nereden başlamalı? Söz konusu İstanbul olunca belki de işin içinden çıkması en zor soru bu. Hürel, kitabında bu soruya da cevap vermeyi ihmal etmiyor ve öncelikle Tarihi Yarımada’ya yönlendiriyor okurunu: “Yarımada’dan gezilerinize başlamak, kente bağlılığınızı, keşfetme duygularınızı, heyecanınızı ve sevginizi şüphesiz ki kamçılayan bir girişim olacaktır.” Eminönü meydanından Sirkeci, Gülhane Parkı, Sultanahmet, Çemberlitaş, Beyazıt, Laleli, Aksaray, Fındıkzade ve Topkapı güzergâhlarından ilerleyerek gezilebilecek Tarihi Yarımada, toplam 15 etapta anlatılıyor Hürel’in kitabında. Marmara Denizi’nden Haliç’e uzanan surlardan, neredeyse her sokakta karşınıza çıkacak tarihi kapılara; Arkeoloji Müzesi’nden Aya Sofya’ya İstanbul’un en gözde tarihi eserleriyle karşılaşacağınız bu bölge kitapta geniş bir yer tutuyor. 
 
Yeşil özlemine son
Kitabın bir başka öne çıkan bölümü ise Üsküdar Beykoz güzergahı. Üsküdar iskele mevkisinden kuzeye doğru sırayla Kuzguncuk, Beylerbeyi, Çengelköy, Vaniköy, Küçüksu, Kandilli, Anadolu Hisarı, Kanlıca, Çubuklu, Paşabahçe ve Beykoz merkezin anlatıldığı bu güzergâh, gezeceğiniz yerlerde tarihi dokudan olduğu kadar yeşil ve denizden de vazgeçemeyen gezginler için tam bir huzur kaynağı. Kuzguncuk’un Perihan Abla, İnci Çayırlı, Bostan gibi karakteristik sokaklarından başlayıp Beylerbeyi Sarayı’na uzanan gezinizde Çengelköy Çınaraltı Kahvesi’nde soluklanabilirsiniz. Çengelköy’den sonra sizi karşılayacak Vaniköy Camisi’nin avlusunda ise sizi nefis bir Boğaziçi manzarası bekliyor olacak. Kandilli’yi takiben Küçüksu Kasrı da yine bu hat üzerinde görebileceğiniz en güzel yerlerden bir tanesi. Hemen ardından ise Hürel’in okurları için önemli bir önerisi var:  “Bence buralara kadar gelmişken Göksu Deresi içinde bir sandal kiralayıp gezinmeyi deneyin, o eski günlerin hatırasını yeniden yaşayın. Sonra da dere kıyısındaki kahvelerden birinde oturup yorumlarınızı yazın, çayınızı için.” 
 
İlerleyen etaplarda ise, pudra şekeri serpiştirilmiş yoğurduyla meşhur Kanlıca’dan, Çubuklu Kasrı’na; Paşabahçe’den de son olarak Beykoz’a geçiyor okurlar. Haldun Hürel, Beykoz’da vakit bulursanız Akbaba köyüne doğru yürümenizi öneriyor. “Buralarda, hepimizin içinde var olan yeşil doğa özlemi adamakıllı gideriliyor,” diye de bir müjdesi var kendisinin. Kıyıda ise mutlaka Ahmet Mithat Efendi’nin 1887 tarihli yalısını görmenizi tavsiye ediyor. Anadolukavağı’na çalışan Boğaziçi gezi vapurlarıyla da bu yörelere ulaşmanın mümkün olduğunu hatırlatan yazar, en son olarak Kavak iskelesindeki lokantalarda yenilen balığın keyfinize keyif katacağını söylüyor. 
 
Günlük hayatın koşuşturmasında nasıl da unutuyoruz etrafımızı saran tüm bu güzellikleri. En son ne zaman alıp haritamızı çıktık sokaklara? Üstelik alıştığımız İstanbul dışında keşfedilmeyi bekleyen yüzlerce sokak, tanışılabilecek binlerce yüz varken... Haldun Hürel’in kitabı tüm bu ertelediklerimizi gerçekleştirmek için bir fırsat belki de. “İstanbul Nasıl Gezilir”, yalnızca İstanbul’a gelecek gezginler için bir rehber niteliğinde değil; aynı zamanda İstanbul’da yaşayanlar için bir tür teşvik kaynağı. Bu şehri bir kez daha keşfedip tekrar hayran olmak için böyle bir teşvike ihtiyacımız vardı belki de...