Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Kötülüğe dair
Mart 2015
Kötülüğe dair
Yazdığı korku ve gerilim romanlarıyla tanınan Sally Spedding "Huzursuz"da, 1830'larda ve günümüzde geçen iki olay üzerinden insan doğasındaki kötülük tohumlarının büyüme şekillerini aktarıyor.
Buket Öktülmüş
İnsanlar iyi yaşamak, rahat etmek, değerli şeylere sahip olmak ister. Bunda yanlış yok. Yanlış, iyi yaşamak uğruna diğer insanların yaşamlarını hiçe saydığı ve onlara zarar verdiği anda başlar. Diğer insanlara türlü biçimde zarar vermek mümkündür. Basit suiistimal edimleri, hep kendisi için isteme ve yalnızca kendini düşünüp varlığını evrenin merkezine yerleştirme, hatta güven sarsıcı beyaz yalanlar bile zararlı olabilir. Suç, zarar verme ediminin palazlandığı noktada başlar. Diğerlerinin işine, gücüne, malına, canına kast edildiği zaman... Bu kasıt onların sevdikleri kişileri veya yakınlarını incitme biçimini de alabilir. Bazen suç örgütlenir. Çeteleşir. Mafyalaşır. İyiden iyiye acımasızlaşır. Bir çete vardır, bütün dünyevi arzuları aşırı derecede şişirilmiş ve tatmin edilmesi gereken; bir de diğer insanlar... İşi, gücü, malı, canı sevdikleri önemsiz insanlar... Onlar yalnıza çete için vardır. Çetenin otomobil filosuna bir araba daha mı lazım? Çalınır. Olur biter. Birileri zarar görürmüş, ne gam. Çete iyidir, güçlüdür; biraz daha zenginleşmiş, epeyce güçlenmiştir.
Etrafa saldığı korkunun dozu artar. Çete bir çiftliğe daha mı ihtiyaç duydu? Arzu edilen çiftliğin boşaltılması için kundaklama yapılır. İçinde özellikle insanlar olduğu zaman yapılır ki arazi sahipsiz kalsın. Kundaklanan mekânda hayvanlar var mı yok mu umursanmaz. İnsanlar diri diri yanar. Atlar kişneye kişneye can verir. Bazen işler umulduğu gibi gitmez. Öldürülmesi planlanan kişilerden biri sağ kalır. Arazi hâlâ o 'kahrolası' sağ kalan kişinindir; çete başka bir plan yapar ya da başka bir arazi için uğraşır. Bütün bu hikayeyi kafamdan uydurmadım. Sally Spedding’un "Huzursuz" romanı tam da bunları anlattığı için aktardım.
Zalim abi
Aslında roman iki farklı zamanda akıyor ve bir noktada buluşuyor: Cold Firton Köyü. Hikayeleri buluşturan tema ise kötülük... Bireysel kötülük ve organize suç... Bir yanda kötüler, diğer yanda kötülerden zarar gören masum, çaresiz insanlar.
Hikayelerden ilki 1830’un Şubat ayına tarihleniyor. Sürüsünü Londra’ya götürmek için yola çıkan Tomos Richards, 14 yaşındaki kız kardeşi Sian’ı da yanına almak zorunda kalır. Birkaç yıl önce bir sığır sürüsünün altında kalan Sian sakatlanmıştır; hareket yeteneği kısıtlanmış, ses telleri zarar görmüştür. Yaşadığı travma da bir yana tabii. Aile merhamet duygusu eksikliğinden mustariptir. Bakıma muhtaç durumdaki Sian, itilip kakılmaya başlar. Abisi Tomos, özellikle bu işte iyidir. Zalimliği neredeyse sınır tanımamaktadır.
Çete baskısı
Bir yanda Sian’ın geçmişte yaşanan hikayesi diğer yanda günümüze dair başka bir hikaye... Karıştığı bir kazanın ruhunda yarattığı çalkalanma nedeniyle yaşadığı kenti, Londra’yı terk eden Ivan Browning, Northamptonshire köylerinden birinde kendine yeni bir hayat kurmaya çalışır. Seramik yapımı dersleri verir ve kendine ait zamanlarında şiire sığınır. Günün birinde ıssız yolda arabayla giderken başka bir araba tarafından taciz edilir. Aracı yoldan çıkar. Yardım çağırmak zorundadır. Geri döndüğünde arabası yerinde yoktur. Gene kötülüğün kol gezdiği, fakat bu kez örgütlü ve neredeyse yörede ikamet edenlerin tümünün, suçlular dışında, zarar gördüğü başka bir hikaye gelişmeye başlar.
Bir de hayalet vardır... Bu hayaletin yardım talebi ve hayatını tehdit eden çetelerin baskısı sonucu yaşadığı ev ile çevresinin tarihini araştırma ihtiyacı hisseden Ivan, başına bela kesilen organize suç grubunun saklı kalmasını istediği bütün gizemleri bir bir ortaya çıkarmak üzeredir. Geçmişle günümüzde giden, tansiyonun düşmediği bu kitapta, Sally Spedding bir kez daha ustası olduğu suç-gerilim-gizem türünü taçlandırıyor.