Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Küçük Prens'in yeni yolculuğu
Ocak 2015

Küçük Prens'in yeni yolculuğu

20. YY’ın en önemli eserlerinden "Küçük Prens"in Türk edebiyatının iki efsane ismi Cemal Süreya ve Tomris Uyar imzasını taşıyan çevirisi, yıllar sonra Can Yayınları tarafından yeniden basıldı.
ÖZGE KARA
 
Edebiyat tarihinin en çok sevilen karakterlerinden biri Küçük Prens. Fransız edebiyatının sınırlarını aşarak tüm dünyayı kendine hayran etmiş sapsarı saçları ve yüzünden eksik olmayan şaşkın ifadesiyle zihinlerimize kazınmış; ölümsüzlüğünü çoktan ilan etmiş bir küçük kahraman... Yıllar içinde öyle sevdirdi ki kendini "Küçük Prens", kitap sayfalarında kalmakla yetinmedi evimizdeki kupalardan, takılarımıza, her an yanımızda taşıdığımız anahtarlıklarımıza kadar ulaştı. Hatta kimileri "Küçük Prens" dövmesi yaparak ona olan hayranlığını ölümsüzleştirmeyi tercih etti. Hem hayatımızı renklendirdi, hem de bakış açımızı. Yaratıcısı Antoine de Saint-Exupery kadar devleşti ve belki de bir adım önüne bile geçti. 
 
Peki ama neden sevdik onu bu kadar? 1943 yılında Antoine de Saint-Exupery tarafından kaleme alınan ve çocuklara hitap ettiği varsayılan bu masalı çıkarıp çıkarıp okuma ihtiyacımız nereden doğuyor? Hikayeye pek çoğumuz aşinayız ama yine kısaca bahsetmek gerekirse şöyle: Bir kaza sonucu kendini Sahra Çölü’nün ortasında yapayalnız bulan bir pilot ile kendine ait bir gezegenden kaçan Küçük Prens’in yollarının kesişmesiyle başlar her şey. Küçük Prens, bu kaçış sırasında yolunun düştüğü gezegenlerde yeni karakterlerle tanışır ve her biri sayesinde farklı bir yönünü sorgular hayatın. Prens’in yolculuğunu pilotun ağzından takip eden okur da kendini sorgulama fırsatı yakalar bu sayede. Kendimize ya da çevremize soramadığımız her soruyu en yalın haliyle dile getirir çünkü "Küçük Prens". En çok da bu özelliğiyle fetheder gönlümüzü. Dahası hayal gücünü zorlar okurun; farkında bile olmadan kabul ederiz gezegenlerde tek başına yaşayan insanları ya da prens ile gülü arasındaki o akıl almaz sevgi bağını ve hatta koca bir fili sindirmekte olan bir boa yılanını. Fakat bu başarıda yazar Saint-Exupery’nin hikayeye eşlik eden suluboya çizimlerinin de katkısı büyük. Mesela hiç düşündünüz mü bu çizimler olmasaydı Küçük Prens’i nasıl hayal edecektik diye?
 
“Olağanüstü bir ahlak dersi”
Prens’in küçük bir çocuk mu, kısa bir adam mı olduğunun kestirelememesi hikayenin her yaştan insana hitap etmesinin sebeplerinden biri olabilir elbette. Fakat en güçlü sebebi, kendisi de hikayenin anlatıcısı gibi bir pilot olan yazarın satır aralarına sıkıştırdığı yaşam felsefesidir. Yetişkinlere ait genel-geçer doğruların aslında ne kadar sığ ve sıkıcı olduğunu tekrar tekrar hatırlatan bu satırlar, insanlığa getirdiği eleştiri ve önerilerle dünya üzerindeki duruşumuzu gözden geçirmemizi sağlar. “Zaten yalnızca çocuklar ne aradıklarını bilirler,” deyişi bir tür kılavuz olur okura. Hatta bu yüzden kitabın en az iki kere okunması gerektiğini düşünür bazıları. Enis Batur’un deyişiyle “Olağanüstü bir ahlak dersidir,” "Küçük Prens": “Kızışmış bir çağa, baştan uca kana boyanacak bir döneme gönderilmiş yumuşak, derin, hiçbir kolaycı yargıya yer vermeyen bir edebiyat göktaşı.”
 
Hal böyle olunca kitabın çevirileri de en az metnin orijinali kadar önem taşıyor. Şimdiye dek 140 milyon civarında okura ulaşan "Küçük Prens"in 250’den fazla dilde çevirisi bulunuyor. Hatta kutsal kitaplardan sonra en fazla dile çevrilmiş kitap olduğu söyleniyor. Üstelik 2015 yılı içinde bu sayılarda ciddi bir artış bekleniyor. Nitekim yazar Antoine de Saint-Exupery’nin telif hakları, ölümünün üzerinden 70 yıl geçtiği için 1 Ocak’tan itibaren serbest kaldı. Dolayısıyla artık kitabı herkes basmakta özgür; talep de bir hayli fazla. 
 
Türkiye’de ilk olarak 1953 yılında bir Çocuk Esirgeme Kurumu yayını olan Çocuk ve Yuva Dergisi’nde Ahmet Muhip Dıranas çevirisiyle tefrika edilen "Küçük Prens"in yayın hakları 1987’den itibaren Mavi Bulut Yayınları’na aitti ve Sumru Ağıryürüyen’in çevirisiyle okurlarla buluşuyordu. Ancak telif haklarının düşmesiyle aralarında Can Çocuk, Remzi Kitabevi, İthaki Yayınları, Kırmızı Kedi Yayınevi, Notos Kitap’ın da bulunduğu 20’ye yakın yayınevi kitabın yepyeni basımlarını piyasaya çıkardı. 
 
Heyecan uyandıran ikili
Bu çevirilerden bir tanesi var ki diğerlerinden farkını iddialı bir şekilde ortaya koyuyor. Nitekim Can Çocuk etiketiyle raflardaki yerini alan çeviri, Türk edebiyatının iki usta yazarını bir araya getiriyor: Cemal Süreya ve Tomris Uyar. İkili, kapaktaki isimleriyle bile en az hikayenin kendisi kadar heyecan uyandırıyor. Tüm dünyada böylesi sevilen bir başyapıtın bu denli iddialı iki isme emanet edilmesi çok sık rastladığımız bir şey değil nihayetinde. İkilinin çevirisi ilk kez 1965 yılında Bilgi Yayınevi tarafından basıldı. Bir süre yalnızca Cemal Süreya imzasıyla yoluna devam etse de 1981 yılında Can Yayınları tarafından tekrardan çift imza ile basıldı. 1990’lı yıllara kadar da piyasada kaldı. Bu yıllardan sonra uzunca bir süre telif hakları sebebiyle raflardan uzak kalsa da şimdilerde yeniden kütüphanelerdeki yerini almaya başladı. 
 
Her çevirinin farklı bir tadı vardır elbet. Dolayısıyla Cemal Süreya ve Tomris Uyar’ın çevirisi de "Küçük Prens"i daha önce farklı çevirilerden okuyanlara bambaşka bir deneyim vaadediyor. Üstelik kitabı tekrar okumak için tek bahaneniz bu değil. “İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez,” sözleri için bile defalarca kez okunabilir "Küçük Prens".