Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Larsson'un bayrağını Lagercrantz devralıyor
Eylül 2015

Larsson'un bayrağını Lagercrantz devralıyor

Stieg Larsson'un "Millenium" üçlemesi, yine İsveçli bir gazeteci ve yazar tarafından devam ettiriliyor. David Lagercrantz'ın kaleme aldığı devam kitabında Mikeal Blomkvist ve Lisabeth Salander ikilisi yıllar sonra tekrar kavuşuyor
İdil Cemre Öktem
 
Bundan 11 yıl önce hayatını kaybeden Stieg Larsson'un ölümünün ardından yayımlanan ve yazarın adını şöhrete kavuşturan "Millenium" serisinin dördüncü kitabı, bu kez başka bir yazarın kaleminden yayımlandı. "Örümcek Ağındaki Kız", David Lagercrantz tarafından yazıldı ve bu ay başında İngiliz okuruyla buluştu. Daha şimdiden 25 dile çevrilen ve Türkçede de bu ay sonunda Pegasus Yayınları etiketiyle yayımlanacak kitap, Lisabeth Salander'ın ABD Ulusal Güvenlik Dairesi NSA'in ağını hack'lemesiyle başlıyor. Çok önemli bazı bilgiler edinen Salander'in adaletsizliğe karşı duyduğu öfke devam ederken bu öfkenin ateşini harlayacak bazı devlet sırları da eline geçiyor.. 
 
Yıllar sonra kesişen yollar
 
Mikael Blomkvist de bir taraftan, gecenin bir yarısı yapay zekâ konusunda uzman Profesör Balder’den gizemli bir telefon alıyor. "Millennium"u içine düştüğü zor durumdan kurtaracak bir haberin kokusunu alan Mikael, profesörle görüşmeye gittiğinde örümceklerle dolu bir ağın içine düştüğünü fark ediyor. Ve işte böylece yıllar sonra Lisbeth’le yolları tekrardan kesişiyor. 
 
Bizde "Ejderha Dövmeli Kız" serisi olarak bilinen "Millenium" serisinin okurları, uzun zamandır Mikeal Blomkvist ve Lisabeth Salander ikilisinin kavuşmasını bekliyordu. 2004 yılında, 50 yaşındayken şeker komasından hayatını kaybeden ve kitaplarının getirdiği şöhrete kavuşamadan, hatta bundan hiç haberi olmadan hayatını kaybeden Stieg Larsson'un serisini, yine kendisi gibi bir gazeteci olan David Lagercrantz devam ettiriyor. Stieg Larsson'un feminist bir bakışla yazdığı "Millenium" üçlemesinin başka bir yazar tarafından kaleme alınacak olması ise, serinin bazı okurlarını bu anlamda endişelendiriyor, serinin yeni kitabının yine aynı feminist çizgide devam edip etmeyeceği de akıllarda soru işareti bırakıyordu. 
 
Stieg Larsson'un, çocukları ile sevgilisi Eva Gabrielsson arasında da serinin geleceği ile ilgili bazı anlaşmazlıklar yaşanıyordu. Larsson ile 32 yıl aynı yastığa baş koyan, ancak resmi nikahları olmadığı için çocukları tarafından ailenin bir 'üye'si olarak kabul görmeyen Gabrielsson, serinin devam ettirilmesine karşı çıkıyordu. Larsson ile resmi nikahı olmadığı için neredeyse yazarın çocukları karşısında hiçbir hak iddia edemeyen Gabrielsson'ın, görünen o ki devam kitabının başka bir yazar tarafından kaleme alınması konusunda da sözü geçmedi. 
 
Araştırmacı gazeteci
 
Seriyi devam ettiren İsveçli yazar ve suç araştırmaları yapan David Lagercrantz'a gelince, kendisi daha önce Alan Turing'in hayatından ve ölümünden esinlenerek bir kitap yazdı. "Fall of Man in Wilmslow" ismini taşıyan bu kitabın ardından ise "Ben Zlatan Ibrahimoviç" isimli kitabın da yardımcı yazarlığını yaptı. Tüm dünyada 80 milyonluk okur kitlesine sahip olan ve sinema uyarlamaları yine milyonlarca seyirciye ulaşan böylesine bir seriyi devam ettirmek Lagercrantz için oldukça sorumluluk yüklemiş. Kitap bu arada, özellikle Goodreads tarafından dört yıldıza değer görülürken Guardian'ın kitap eleştirmeni Mark Lawson tarafından da şu sözlerle taltif edilmiş: "Lagercrantz, Larsson'un anısına saygı ve hörmetle yaklaşıyor." 
 
Kadın ustaların bir harmanı
 
Stieg Larsson, "Millenium" serisini yazarken, Eva Gabrielsson hep yanı başındaymış. İlk karşılaştıkları günden Larsson'un ölümüne dek hiç ayrılmayan iki âşığın hayatları da Gabrielsson'un 2011'de çıkardığı "Stieg and Me: Memories of My Life with Stieg Larsson"da geniş bir şekilde yer alıyor. Larsson'un feminist bir bakışa sahip olmasında İsveç'in kuzeyinde yetişmiş olmasının önemini çizen Gabrielsson, Larsson'un lise yıllarında şahit bir olaydan dolayı yaşadığı suçululuk duygusunun da bu konuda etkin olduğunu söylüyor: "Stieg, henüz 15 yaşındayken arkadaşları bir kıza tacavüz ediyor ve o da olanlara hiçbir şekilde müdahale edemiyor. Bu olayın suçluluk duygusunu hiçbir zaman üzerinden atamadı."
 
İsveçte'ki kadınların yüzde 18'inin erkekler tarafından hor görüldüğünü ya da kötü davranıldığını da söyleyen Gabrielsson, bu durumun da Lisabeth Salander gibi asi bir karakterin doğmasında etkili olduğunun altını çiziyor. Anti-sosyal, dövmeli, piercingli bir baş karakter: Larsson'un Sue Grafton, Val McDermid ve Elizabeth George kitaplarından feyz alarak yarattığı bir fenomen...