Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » M Treni’nde geçmişi hatırlamak
Kasım 2015

M Treni’nde geçmişi hatırlamak

Patti Smith yeni kitabı "M Treni"nde, Detroit günlerinden şimdiye, ünlü bir punk şarkıcısı olarak kalabalıkların önüne çıkmaktan kimsenin onu tanımadığı kafelere çekilip saatlerce yazı yazmaya kadar çeşitli şekillerde kendini hatırlıyor. İçinde kenara not alınması elzem kafe, insan, kitap, yer, müzisyen, yazar isimleri olan ilham verici bir kitap bu
ELİF TÜRKÖLMEZ
 
 
Patti Smith, fotoğraf sanatçısı Robert Mappletorphe ile New York'ta geçirdiği iyi, kötü, yoksul gençlik günlerini anlattığı "Çoluk Çocuk"u yazıp üstelik bir de o kitapla National Book Award'u (Ulusal Kitap Ödülü) alınca millet, "A bu kadın yazar mıydı?" demişti. Kendisi ise asıl şarkıcılığına şaşırır dururmuş meğer: "Arada şarkı da söylüyorum işte," dermiş. Sanki, Glastonbury'de 110 bin kişinin önünde şakıyan o değilmiş gibi. Yazarlık meselesiyle ilgili lafı da şuymuş: "Yazmadan duramam. Çocuklar uyuduğunda, herkes gittiğinde, işler bittiğinde ben hep yazdım." Yeni Patti Smith kitabı, "M Treni", müzisyenin aynı zamanda yazar da olduğuna inanmak istemeyenleri ikna etmeye gelmiş gibi duruyor.
 
 
"Çoluk Çocuk"tan sonra biraz daha az tutkulu ve edebi anlamda yavan bulunsa da, Smith'in şair yanını açıkça ortaya koyması ve içindeki anılar başkasına da ait olsa, ellerini geçmişin tozlu raflarında gezdirmiş gibi bir his bırakmasıyla şahane bir kitap bu.
 
 
Güzel bir rüya gibi
 
 
Cafe Ino, bir zamanlar kendi kafesini açmak isteyen herkesin içinde Patti Smith'inkine benzer bir his yaratacak bir mekan, eminim. Bir de sadece kızarmış esmer ekmek, zeytinyağı ve kahve sunan, menüsüz, müziksiz o şahane kafenin hayali mutluluk verecek herkese. Sadece bu öykü / anıda yer alan Fransız Guyanası anlatımlarındaki örtük Batılı dili sevmediğimi söyleyeyim. Otantik köyleri, yoksul güneylileri adeta egzotik bir hayvan görmüşçesine anlatan ancak oradaki genç Patti olabilir. Hatırlayan Patti'den başka bir şey bekliyor insan. Bir "Alfred Wegener Hayali", muazzam güzel bir metin. Berlin, hayvanat bahçesi durağı, öğlen votkası, camdan silinen harfler, Londra kaçamağı, otelden çıkmamak... Her şey, Smith size bir rüyasını anlatıyormuş gibi... Hayır olsun.
 
 
Fenomen adayı bir kitap
 
 
Okumaya çok düşkün olan, müziğe ise pek o kadar gönül vermeyen Patricia, çocukluğunda bir yazar olacağını biliyormuş. Daha doğrusu bir gün anlamış. Onu şöyle tarif ediyor: "'Küçük Kadınlar'ı okuduğum zaman ben de yazabileceğime inandım. Kadınların da yazabileceğine, küçük bir kız olan  Jo’nun yazdığını görünce ikna oldum. Yoksulduk ve eve kitap alınmazdı. Ancak ailem pazarları kilise pazarına giderdi ve orada ölümünden sonra kütüphanesini kiliseye bağışlamış insanların kitapları satılırdı. İşte onları çok ucuza alır okurduk. Bu sayede çok okudum. Hep okudum." 
 
 
"M Treni", içindeki yollar, kitaplar, müzikler ve tuhaf tuhaf anılarla fenomene dönüşecek bir kitap. Patti Smith'i sevdiğiniz yazarlar listesine koyabilirsiniz. Tren demişken, tüm kitabı içimde bulanık bir hisle okumama sebep olan Haydarpaşa Garı'ndaki Kahve Festivali'ni de anmama izin verin. Haydarpaşa bir tren garıdır, içinden trenler kalkmalıdır. Tabii ki kahve festivali de yapılabilir ama içinden tren kalkmayan bir garda değil. Çünkü o zaman, içinden tren kalkmayan garlarda festival yaparsak, "Yaa Patti Smith'in kitabı ne güzeel" deriz ama kendi geçmişimizle ilgili hiçbir şey hatırlamayız. 
 
 
Kitap, kendimizle ilgili şeyleri hatırlamalara da vesile olur umarım...
 
 
 
 
Kitaptan tadımlık: "Cafe Ino"
 
 
"Tepede dört tavan pervanesi dönüyor. Cafe Ino Meksikalı aşçı ve bana her zamanki siparişim olan kızarmış esmer ekmek, zeytinyağı ve sade kahve getiren Zak adındaki çocuk dışında boş. Paltomu ve beremi çıkarmadan köşeme kuruluyorum. Saat sabahın dokuzu. İlk müşteri benim. Şehir uyanırken Bedford Sokağı. Kahve makinesi ve ön cepheye bakan pencereyle çevrelenen masam bana bir tür mahremiyet sunuyor; kendi kabuğuma çekiliyorum.
 
 
Sonbahar sonu. Küçük kafenin içi serin. Öyleyse pervaneler neden çalışıyor? Belki onlara yeterince uzun süre bakarsam zihnim de dönmeye başlar. Hiçlik hakkında yazmak o kadar da kolay değildir. Kovboyun yavaş ve buyurgan konuşmasını duyabiliyorum. 
 
 
Cümlesini peçeteme karalıyorum. Nasıl olur da bir arkadaşınız rüyada sizi sinir edip sonra da bunu sürdürme azmini gösterebilir? Onu yalanlama ihtiyacı hissediyorum, öyle basit ve çabuk bir cevapla değil de bir eylemle. Ellerime bakıyorum. Eminim hiçlik üzerine durmaksızın yazabilirdim. Söyleyecek hiçbir şeyim olmasaydı eğer."