Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Mars’ın tünellerinden gerçeğe
Nisan 2015

Mars’ın tünellerinden gerçeğe

“Kızıl Yükseliş” üçlemesinin ilk cildi “Kızıl İsyan”, gelecekteki bir zamanda Mars’taki koloniler arasındaki savaşa ve insanın varoluş mücadelesine, umudu elden bırakmayan distopik bir tasavvurla yaklaşıyor.
Kerem Atsu
 
 
Bilimkurgu ve fantastik eserlerde, distopya daha çok yer kaplar oldu. Dünyanın savaşlarla, katliamlarla, salgın hastalıklarla ve ekonomik krizlerle kuşatıldığını düşününce, geleceğe dair karamsarlığı doğal karşılamak gerek belki de. Pierce Brown’ın ilk romanı olmasına rağmen New York Times’ın çok satan listesinde üst sıralara tırmanan “Kızıl Yükseliş” üçlemesinin ilk cildi “Kızıl İsyan”, gelecekteki bir zamanda Mars’taki koloniler arasındaki savaşı ve insanın varoluş mücadelesini, umudu elden bırakmayan distopik bir tasavvurla anlatıyor. Bu anlamda, sinemaya uyarlandıktan sonra ülkemizde de yoğun ilgi gören Suzanne Colins’in “Açlık Oyunları”nı, ya da distopik eserler içerisinde en tepede yer alan klasiklerden Golding’in “Sineklerin Tanrısı”nı çağrıştırıyor.
 
Yaşanılabilir bir dünya
Romanın başkarakteri Darrow, 16 yaşında, Mars gezegenindeki tünellerde en tehlikeli işleri yapan bir 'cehennem dalgıcı'dır. Renk koduna göre sınıflara ayrılmış Toplum’un en alt sınıfı olan, gerçekte bir tür köle hayatı süren ama bunu kabul etmeyen Kızıllar'dan biridir Darrow, bir tür beşik kertmesi olarak görülebilecek karısı Eo’ya da fena halde âşıktır. Mars’ı yeni kuşaklar için yaşanılır bir gezegen haline getirmek için çalışan klanlardan oluşan Kızıllar içinde Eo, en üst düzeyde yer alan Altınlar'ın propagandasından etkilenmemiş tek Kızıl’dır belki de. Darrow, 'cehennem dalıcısı' olarak büyük tehlikeler atlatarak madenden 'helyum-3' çıkaracaktır. Çıkardığı miktara göre, kendi klanını bolca yiyecek-içecek, battaniye gibi yaşamsal önemi yüksek ihtiyaç ürünlerine kavuşturacaktır. Bu yaşamsal ihtiyaç ürünlerine, toplum arasında 'Defne' ödülü denir. Ama yer altında çalışan 24 klan arasında 'Defne' ödülü, adaletsizce hep Gama klanına verilir. Darrow, hayatını riske atarak en yüksek miktarda 'helyum-3' çıkarır. Ancak buna rağmen, 'Defne' her zamanki gibi Gamalara verilince Eo, daha fazla dayanamayıp kocası Darrow’dan bu adaletsizliği gidermesi için bir şeyler yapmasını ister. Kocası Darrow’u, gizli bir geçitten masmavi gök ve çeşitli canlılarla dolu dünyaya benzeyen, özel olarak Griler için Mars’ta yapılmış gizli bir yere götürür. Ona orada, neden isyan etmesi gerektiğini anlatır. Ama âşıkların bu saadetleri kısa sürer ve Griler tarafından kıskıvrak yakalanırlar. Halka açık büyük bir 'şölen' olarak düzenlenen infaz alanında kırbaç cezasına çarptırılırlar. Eo, yasak olan bir şarkıyı söyleyerek kırbaç darbeleriyle hayata veda edince, Toplum’un kurallarına uyan, ailesinden ve kendisinden başka bir şeyi düşünmeyen Darrow, bu adaletsiz düzeni değiştirmek isteyen 'Ares’in Oğulları'na katılır. Daha sonra ise Altın hükümdarların güç için mücadele ettiği Enstitü’ye sızmanın yollarını arar. Bunun için de bir Kızıl olarak Altın’a dönüşmesi, onlar gibi davranmayı ve yaşamayı öğrenmesi gerekmektedir. 
 
Alternatif gerçeklik
Karısının ölürken söylediği şarkıyı, Yeşiller’in yardımıyla bütün gezegen dinlemiş ve Eo, halkın gözünde bir tanrıçaya dönüşmüştür. Darrow bu arada arkadaşı Dansçı aracılığıyla, yıllar boyunca nasıl büyük bir aldanmışlık içinde yaşadığını görmeye başlar. Mars, gördüğü gezegenden başka bir şeydir ve tanık olduğu şeyler onun yeniden doğmasına yardımcı olacaktır. 11 kilometre yüksekliğinde binalardan oluşan binlerce şehir, silah dolu devasa metal gemiler ve uzaya hükmeden büyük bir sistemin olağanüstü görkemi içinde, zevk kölesi Pembeler, bürokrat Bakırlar, teknolojiyi geliştiren Yeşiller, yıldızlarda dolaşan Maviler, adaleti sağlayan Beyazlar'ın ve diğer renklerin arasında Darrow, bir Altın’a dönüşüp imparatorluğun içine sızmaya çalışır.
 
Aslında buraya kadar, her şey tanıdık bir intikam ve adalet hikayesi olarak gelişse de Pierce Brown, Mars’ta yarattığı bu dünyayı o kadar başarılı bir biçimde kurgulamış ve anlatmış ki, okurken kendinizi gerçekten de Mars’ta bir kolonide tünellerin içinde geziyormuş gibi hissedebilirsiniz. Karakterler, toplum yapısının kurgulanışı ve tasvirler, alternatif bir gerçeklik duygusu veriyor. Bir noktadan sonra olayların nasıl gelişeceğini tahmin edemez hale gelmek de, romanını sürükleyiciliğini daha da arttırıyor. Romanın bir yerinde Darrow, şöyle konuşuyor içinden: “Benim gibi adamların zayıf olduğunu düşünüyordu. Onun gözünde aptaldım, beceriksizdim hatta yeterince insan bile değildim. Saraylarda büyümemiştim. Çayırlarda at sürmemiş, sinekkuşu dili yememiştim. Bu sert dünyanın bağırsaklarında işlenmiştim. Nefretle keskinleşmiştim. Sevgiyle güçlenmiştim. Yanılıyordu. Hiçbiri hayatta kalmayacaktı.” Bu cümleler, 'cehennem dalıcısı' Darrow’la keşifler ve tehlikelerle dolu bu maceranın devamını da merak ettiriyor.