Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Osmanlı'da geçen bir polisiye
Temmuz 2016

Osmanlı'da geçen bir polisiye

Jason Goodwin'in Türkçeye çevrilen romanı "Yeniçeri Ağacı", 19.YY. İstanbul'unun toplumunu merkeze alıyor.
Dicle Deniz Bulut
 
Araştırmacı yazar Jason Goodwin, "Adım adım asırların kemeraltı yolundan insana sanki bir karnavaldaymış hissi veren" sözleriyle tanımladığı İstanbul’un bir gün Kapalıçarşı'sına ulaşır ve gözlerinde bir ışık belirir. Çarşıdaki yüzlerce dükkanı gezen Türkler ve yabancı turistlerden oluşan kalabalığı anlamaya çalışırken, bu ortamın bir cinayet için kusursuz olduğuna karar verir.  
"Ticaretle filizlenen bu mekanın bir anda donmak zorunda olduğunu hayal edin," diyor Goodwin New York Times'a verdiği söyleşisinde.
Kapalıçarşı, Goodwin'in hayal gücünü besleyen tek yer değil. Bir önceki kitabı "The Snake Stone"da akşam ezanını, şehrin çarpıcı ufuk çizgisini oluşturan gün batımında kubbeli camilerden ve minarelerden püsküren can sıkıcı bir ilahi şeklinde tanımlıyor ve ezan vaktinin bir adamı sokakta öldüresiye tekmelemek için güzel bir zaman olduğunu söylüyor.
Eğer  tüm bu tanımlar kötü bir sezi gibi duruyorsa, Goodwin'in yazdığı İstanbul'un günümüzdeki o meşhur metropol olmadığını hatırlamakta fayda var. Yazar bunun yerine şehri sanki 19. YY.'da Osmanlı Devleti'nin başkentiymiş gibi hayal ediyor. Burası, kitabı "Yeniçeri Ağacı"nda tanımladığı gibi, 'camilerin, kiliselerin, sinagogların, pazarların ve ticarethanelerin, esnafların, askerlerin, dilencilerin açgözlü ve çok kalabalık ama diğer bütün şehirleri alt edebilecek olan şehri'.
 
Cinayet izleme izni
Goodwin'in "Yeniçeri Ağacında" 19. YY. İstanbul'unda yaşayan karakterleri; yavaşça kendini ölüme götürecek şekilde içen bir sultandan, ülkesi Almanya ve Rusya tarafından parçalanmış olan Polonyalı bir büyükelçiden ve okumayı bilmeyen düzenbaz Yunan bir kitap satıcısından oluşuyor. 
Bu grup içerisindeki ana kahraman, hadım olan Yaşim adında bir saray detektifi. Goodwin bu karakteri kitabında, "Toplumu teğet geçen,  görevini yaparken toplumun bir parçası fakat aynı zamanda da toplumdan farklı olan biri" olarak tanımlıyor. Henüz açıklanmamış olan alışılmadık durumu yüzünden Yaşim,  Sultan'ın haremi gibi İstanbul'un en gizli yerlerindeki cinayetleri incelemeye izni olan tek kişi. “Oldukça gelenekçi ve gerçekten Müslüman olan 19. YY. İstanbul toplumu ile ilgileniyorum. Ancak bir hadım her yere girip çıkabilir," diyor Goodwin dedektifi ile ilgili.
 
Yerebatan Sarnıcı'ndan Mısır Çarşısı'na
Yaşim'in maceralarının geçtiği  yerlerin çoğu bugün de hâlâ yaşayan yerler. Bizans döneminde su deposu olarak kullanılan ve bir yeraltı yapısı olan Yerebatan Sarnıcı kitabın ana mekanlarından. Başkarkterimiz hadım dedektifin ölüm saçan düşmanıyla kendini savaşırken bulduğu yer de işte burası. Serin 6. YY. sarnıcı. Sarnıçtan birkaç dakikalık yürüyüş sonrası Goodwin, İstanbuldaki bir başka favori noktası olan, muhtemelen bir yüzyıldan fazla bir süredir, satıcıların gelip geçen ziyaretçilere egzotik tatlar satmaya çalıştığı meşhur Mısır Çarşısı'nı seçmiş. Suçları çözemediği zamanda Yaşim, yemek yaparak çok zaman geçiriyor. Goodwin'in kahramanının yemek yapmak konusundaki büyük tutkusunun bir başka sebebi de, yazarın yemekler sayesinde okura Osmanlı dünyası ile ilgili daha çok şey verebiliyor olması. 
Goodwin'e göre, "Bir kültürle ilgili en önemli şeylerden biri yedikleri yemekler ve yemeklerin tatlarıdır." Bu yüzden Goodwin, Osmanlı mutfağına ait olan patlıcanlı, sarımsaklı ve bol yağlı bir imam bayıldı hazırlarken, yazmış olduğu kurgusunda yemeğin öneminin altını çiziyor. 19. YY. İstanbul'unda geçen bir polisiyeyi yabancı bir yazarın kaleminden okumak ve anlattığı yemekleri tatmış olmak, bu kenti yakından tanıyan bir okur için bir ayrıcalık...