Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Polisiyenin ferah sularında
Temmuz 2014

Polisiyenin ferah sularında

Rita Falk'ın "Hamur Tatlısı Cinayetleri", bir okul müdürünün öldürülmesinin ardından bu cinayeti çözmeye çalışan Franz'ın maceralarını aktarıyor okuruna.
"Hamur Tatlısı Cinayetleri"
Rita Falk
Çev: İhsan Yabantaş
Pegasus Yayınları
Fiyatı: 20 TL
POLİSİYE
 
EKREM BUĞRA BÜTE
 
Polisiye, muhtemelen edebiyat tarihinin en popüler ve en üretken 'tür'lerinden birisi. Birçok benzer türe göre sınırları çok daha belirgin olan, merak unsurunun ana taşıyıcı olduğu bu anlatı tarzı, 'tür' denilince dahi ilk akla gelecek edebiyat unsurlarından birisi. Batı geleneğinde Voltaire, Godwin ve Edgar Allan Poe gibi yazarlarda ilk izlerine rastlanan polisiye edebiyat, Sir Arthur Conan Doyle’ın Sherlock Holmes’üyle altın çağını yaşamış. O dönemlerden beri de polisiye, tür olarak kendini devam ettirmeyi beceriyor. Tüm dünya üzerinde uzun sürelerdir polisiye kitapları yazılıyor ve muhtemelen yazılmaya da devam edecek.
 
Pegasus Yayınları tarafından yayımlanan “Hamur Tatlısı Cinayeti” de Almanca yazılmış polisiye örneklerinden birisi. Alman yazar Rita Falk’ın, Franz Eberhofer adlı ana kahramanının peşinde giden serisinin ikinci kitabı. Bu serinin ilk kitabı yine Pegasus tarafından, “Kış Patatesi Köftesi” başlığıyla yayımlanmıştı. “Hamur Tatlısı Cinayeti”, ilk kitabın bıraktığı yerden devam etmekle birlikte polisiye serilerinde alışık olduğumuz biçimde kendi başına bir anlam bütünlüğü de taşıyor. 
Serinin bu romanı, bir okul müdürünün ölümüyle alakalı. Duvarına “GEBER DOMUZ” yazılmasından bir süre sonra tren rayları üzerinde ölü bulunan Höpfl’ün ölümünü çözmeye çalışan Franz’ı takip ediyoruz. Bu sırada Franz’ın diğer karakterle olan temasları da en az 'polisiye' vaka kadar konu ediliyor. Franz’ın büyükannesiyle, abisi Leopold’la, Susi’yle, köpeği Ludwig’le kurduğu ilişkiler yer yer hikayenin ana taşıyıcısı konumuna geliveriyor. Aslında klasik polisiye romanlarında çok sık görülmeyen biçimde 'vaka'dan sık sık uzaklaşıyor, karakterler arası ilişkileri izliyoruz.
 
Kurgusal Bavyera köyü
 
Serinin yazarı Rita Falk, 1964’te Oberammergau’da doğmuş ve hayatını Bavyera’da, kitaplarında sıklıkla kullandığı Landshut da dahil olmak üzere eyaletin farklı şehirlerinde geçirmiş. Başarısız bir evlilik deneyiminin ardından bir polis memuruyla evlenmiş, ki muhtemelen polisiye romanlar yazmasında eşinin büyük payı var. İlk kitabın yayımlandığı 2010 yılından bu yana Almancada yayımlanmış beş farklı Franz Eberhofer kitabı bulunuyor. “Hamur Tatlısı Cinayeti” ise Türkçeye çevrilen ikinci kitap. Bu kitap da ilki gibi İlhan Yabantaş çevirisiyle Türkçeye kazandırılmış. Temiz, herhangi bir okuma sorunu yaşatmayan işler çıkarmış Yabantaş.
 
Falk’ın romanları genel olarak Niederkaltenkirchen adlı kurgusal bir köyde geçiyor. Bavyera’da bulunan bu köy, Franz’ın yaşadığı yer olmanın ötesinde, bir mekân olarak başlı başına bir karakter niteliğine sahip. Romanda sürekli görünen bu mekânsal ilişki, yazarın domestik unsurları fazlaca kullanması ve her şey bir yana 'Bavyeralı' romanlar yazıyor olmasıyla daha da görünür hale geliyor. Romanların kapaklarından karakterlerin yaşam biçimlerine hatta kitapların sonunda bulunan yöresel yemek tariflerine kadar her şey 'Bavyeralı' Falk’ın romanlarında.
 
Bir yandan romanın taşrada geçiyor olması, pek çok unsuru dikkat çekici hale getiriyor. Taşra yaşamı ve polisiye vakalar arasında yer yer beliren kontrast, bir tür dinamizmi de ortaya çıkarıyor ki bu çoğu zaman eğlenceli durumlar yaratan bir özellik. Büyük şehirlerin anonimliğinden uzakta, daha kısıtlı bir sosyal yapının geçerli olduğu ortamda gerçekleşen bir cinayet vakası epey keskin yaşanıyor şüphesiz. Burada romanın başında Franz’ın ifade ettiklerini hatırlıyoruz tabii ister istemez: “Nüfusu bini geçmeyen bir köyde her gün dörtlü bir cinayet vakası yaşanmasını bekleyemezsiniz. Öyle olsa kaç kişi kalırdık ki?”
 
Sinema uyarlaması
 
Kitabın ve serinin ana kahramanı Franz Eberhofer, polisiye romanlarda görmeye aşina olduğumuz fazlaca 'erkek' dedektif karakterlerden birisi. Önceki görev yeri Münih’ten disiplinsizlik nedeniyle memleketine gönderilmiş. Esprili bir zihnî dünyaya sahip, ukala, yalnız, insanlardan pek de hoşlanmayan bir tip. Karakterin bu sarkastik tavrı da iğneleyici diyalogları epeyce mümkün kılıyor. Zaten yazarın kullanmaya gayret ettiği mizahi üslup da çoğunlukla Franz karakteri üzerinden şekilleniyor. Diğer yandan Falk’ın kitaplarını enteresan kılan ana unsurlardan birisi ise böyle 'erkek' bir karakterin bir kadın tarafından kaleme alınıyor olması.
 
“Hamur Tatlısı Cinayeti” serinin ilk kitabına paralel şekilde, yorucu olmayan bir üslupla yazılmış. Genel olarak kolay okunan, merak duygusunu tetikleme gayretinde, hikayenin yanına karakterlerin arka planlarını eklemlemeye niyetli bir yapısı var. Birinci ağızdan takip ettiğimiz romanda karakterin iç dünyasında pek görmediğimiz çelişkileri ikili ilişkilerde, fark edilir nüanslar şeklinde yaşıyoruz. 
Kitap, geçtiğimiz yıl Ed Herzog’un yönetmenliğinde sinemaya aktarılmış, filmde Franz rolünü Sebastian Bezzel üstlenmişti. Sinemada çok büyük bir başarı yaklayamasa da uzun yıllardır sıkı bir ilişkisi olan polisiye romanlar ve sinemanın başka bir birlikteliğe imza attığını söyleyebiliriz. Aynı şekilde ilk kitabın da sinemaya uyarlanacağı söylentiler arasında yer alıyor.
 
“Hamur Tatlısı Cinayeti”, okurken iyi vakit geçirtmesi niyetiyle yazılmış bir polisiye. Okuru yormayan, sarih bir üslubu var. Polisiyenin ferah sularında gezinen bu kitap, yalnızca türün meraklılarına değil, ilginç hikayelerin peşindeki her çeşit okura dikkate değer bir alternatif sunuyor.