Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Romanla çizgi roman kardeş mi?
Nisan 2015

Romanla çizgi roman kardeş mi?

İhsan Oktay Anar'ın ilk romanı "Puslu Kıtalar Atlası"nın yayımlanışının 20. yılına bir armağan niteliğindeki çizgi romanın yaratıcısı İlban Ertem, beş yılda iki göz ameliyatı geçirerek romanı neredeyse birebir uyarlamış.
Serpil Gülgün
 
Prof. Dr. Birol Emil, yayına hazırladığı “Yaşadığım Gibi"de, denemelerinin yanı sıra Tanpınar’la yapılan söyleşilere de yer verir. Söyleşilerden biri de 1960 Ekim’inde, dönemin en önemli edebiyat dergilerinden Varlık’ta, “Ahmet Hamdi Tanpınar Anlatıyor” başlığıyla yayımlanan söyleşisidir. Tanpınar, orada, şiirle roman nerede birleşiyor sorusunu şöyle yanıtlar:“Romancıyla şair bende aynı evde oturan ve birbirlerini az çok rahatsız eden, bazen de yardım eden, birbirleriyle geçinmeye mecbur iki kardeş gibidir.” 
 
Peki, çizgi romanla roman?  Evet, bildiğimiz çizgi romanla bildiğimiz roman... Onlar da birbirleriyle geçinmeye mecbur iki kardeş midir? Doğrusunu isterseniz, İlban Ertem’in, İhsan Oktay Anar’ın yayımlandığı ilk günden başlayarak ve geçen onca yıla rağmen ne değerinden ne de etkisinden hiçbir şey kaybetmeyen; dahası Evliya Çelebi’yi hatırlatan, insana o lezzeti, o dokuyu, o ince mizahı yeniden ve yeniden yakalatan “Puslu Kıtalar Atlası"ndan uyarladığı çizgi romanı okumaya koyulduğunuzda Tanpınar’ın bu cümlesi akla geliyor.
 
Darısı diğerlerinin başına
Bu kadar da değil. Her yeni sayfa, çizgi romana dudak bükmeye yeltenecek en Ortodoks edebiyat okuruna dahi, "Keşke İlban Ertem, Tanpınar’ın 'Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü de uyarlayarak çizgi romana dönüştürse," dedirtecek ustalıkta. Yalnızca o mu? İlban Ertem’in “Puslu Kıtalar Atlası”, insana şu duyguyu da veriyor: Keşke yurdum çizgi romancısı ve yayıncısı İlban Ertem’in açtığı bu kapıdan geçse, "Huzur"dan "Kürk Mantolu Madonna"ya, "Çamlıca'daki Eniştemiz"den "Bir Tereddüdün Romanı"na, "Yalan"dan "Beyaz Kale"ye, burada adını anamayacağımız pek çok romanın çizgi halini görsek, görebilsek duygusunu. 
 
Ulema, cühela ve ehli dubara
Aslına bakarsanız hiç sözü uzatmaya gerek yok. İlban Ertem’in beş yılda hazırladığı “Puslu Kıtalar Atlası"na ne kadar teşekkür edilse az. Tabii, yayıncısına da. “Puslu Kıtalar Atlası"nın çizgiye dönüşme hikayesine gelince: İlban Ertem, 314 sayfalık kitabın son üç sayfasını bu serüvene ayırmış. Ertem, binlerce resmi nasıl çizdiğini teknik olarak açıklamanın yanında, hangi tarihi kaynaklardan beslendiğine de değiniyor. İhsan Oktay Anar’la tanıştığını, Anar’a ne yapmak istediğini anlattığını, böylelikle yazarın desturunu aldığını da ekliyor. Bu arada hemen söyleyelim: Bu beş yıla iki göz ameliyatını da sığdırmış Ertem.
 
Uzun sözün kısası: Görünen o ki, Ertem’in “Puslu Kıtalar Atlası” da tıpkı İhsan Oktay Anar’ın “Puslu Kıtalar Atlası” gibi yıllar, yıllar geçtikçe değerine değer katacak, okuyanını hiçbir zaman pişman etmeyecek. Okurunu her seferinde, Uzun İhsan Efendi’nin yedi iklimde, dört bucakta, yeraltında ve yerüstünde gezinen dünya atlasına, İhsan Efendi’yle oğlu Bünyamin’in hiçlikten ve karanlıktan gelen efsunlu ve esrarlı diyarına götürecek. İlk durak ise her zaman ulema, cühela ve ehli dubara, ehli namus, ehli işret ve erbab-ı livatanın, rivayet ve ilan, hikayet ve beyan ettiği gibi, kun-i kainattan 7079 yıl, İsa Mesih’ten 1681 ve Hicretten dahi 1092 yıl sonra, adına Kostantiniye derler tarrakası meşhur kenti olacak...