Cem Şancı 

 

Teknoloji bir yandan insanın hayatını kolaylaştırırken bir yandan da ona karşı savunmasız yakalananların hayatında büyük yıkımlara neden olabiliyor. İnternet elbette dünyadaki yaşam düzenini kökünden değiştiren bir etkiyle son çeyrek yüzyılın en büyük fenomeni haline geldi. İnsanlık tarihini büyük olayların gelişimine göre çağlara böldüğümüzü düşünecek olursak, internetin keşfi kesinlikle bir çağ dönümü olacaktır. 

 

Dünyadaki iletişimi, ticareti, sosyal ve siyasi olayları hatta günlük yaşam döngülerini derinden etkileyen internet sayesinde, bugün 10 yıl öncesine göre çok farklı bir hayatımız var ve 10 sene sonrası da bugünlerden çok farklı olacaktır büyük ihtimalle. Bugün bile hayal etmemizin zor olacağı ilginç teknolojilerin bilim insanları tarafından günlük hayata adapte edilecek ürünlere dönüşmeyi beklediğini biliyoruz. 

 

 

Örneğin çok değil, sadece birkaç ay sonra, sanal gözlüklerin kullanımı yaygınlaşacak. Google gibi teknoloji şirketlerinin yıllardır testini yaptığı ve haberlerde okuyup gördüğümüz, hatta bazen sokakta da karşılaştığımız Google Glass da bunlardan biri. O gözlüklerin de aralarında olduğu sanal gerçeklik gözlüklerinde, son beş yıldır süren test aşamasının sonuna gelindi ve sonbahar aylarında gözlükler satışa çıkacak.

 

Facebook’un 2 milyar dolara satın alıp geliştirdiği bir diğer sanal gerçeklik gözlüğü olan Oculus Rift isimli 'oyun gözlüğü' sayesinde, artık çocuklarımız hatta oyun sever yetişkinlerimiz, TV  karşısında video oyunu oynama alışkanlıkarını terk edip, 350 dolarlık bu gözlük sayesinde, doğrudan oyun evreninin içine girerek sanal gerçeklik hissiyle oyun oynamaya devam edecek...

 

Dahası da var... Microsoft, bu teknolojiyi daha da ileri götürüp 'artırılmış gerçeklik' sunan Hololens isimli dijital gözlüğünü 2016 yılında piyasaya sürecek ve bu gözlük sayesinde, evimizde otururken salonumuzun duvarında sadece bizim görebildiğimiz ve evdeki diğer bireylerin görüp duyamadığı, dev bir TV ekranına sahip olacağız. Bu ekrandan, istediğimiz TV yayınını seyredebileceğiz, ya da yine evde kimsenin göremediği şekilde, salondaki halının ortasında bize saldıran kılıçlı Ortaçağ savaşçılarıyla kanlı bir dövüşe girişebileceğiz. Benzer şekilde telefonla konuştuğumuz arkadaşımızın avatarı veya gerçek görüntüsü, salonun ortasında belirecek ve onunla yüz yüze sohbet edeceğiz...

 

 

İşte bu garip ama gerçek olmak üzere bulunan teknolojik gelişmeler biz yetişkinlerden çok, çocuklarımızı derinden etkileyecek. Onların dünyaya bakışını, dünyayı tanıyışını, dünya ile başa çıkma yöntemlerini kökünden etkileyecek bu teknolojiler, zaten son 10 yıldır hayatımızı adım adım ele geçirdi. Bugün internet olmaksızın yaşayabilen, işlerini sürdürebilen çocukların sayısı çok az. Öyle ki Uzak Doğu’da, yedi gün 24 saat bilgisayarın başında ve internete bağlı şekilde video oyunlarıyla oynayan çocukların 10'lu yaşlarının başında, kalp krizi geçirerek öldüklerini haber almak bir süredir çok olağan hale gelmeye başladı... Uzak Doğu’daki devletlerin liderleri, bu ölümleri engelleyebilmek için birkaç sene önce yeni yasalar çıkardı. Bu bağlamda, oyun salonlarına belli bir çalışma sınırı getirildi ve işletme sahiplerine, müşterilerinin internet başında geçirdikleri saatleri kontrol etme yükümlülüğü koyuldu.

İşte Doç. Dr. Tolga Arıcak’ın uzun yıllara dayanan araştırmaları ve deneyimleri sonucunda oluşan birikimini aktardığı "Siber Âlemin Avatar Çocukları" isimli kitabı, çocukların internetle yoğrulan yeni hayatlarını mercek altına alıyor ve ebevenynlerin bu yeni 'gerçekle' nasıl başa çıkabileceğini anlamalarını sağlıyor. 

Avatar kelimesi, siber alemde gerçek kişilerin kullandığı temsili karakterleri ifade ediyor. "Siber Âlemin Avatar Çocukları" da, teknolojiyle beraber gerçeğin ve hayalin birbirine karışacağı, sanal/dijital dünyanın gerçek dünyanın yerini alacağı bir gelecekte çocukları ve insanları hem gerçek kimlikleriyle hem de avatarlarıyla anlayabilmemizi sağlayacak önemli bir kaynak kitap özelliği taşıyor.