Milliyet Sanat
Ekim 2016

Son

'Karanlığa teslim olma'Alexandra Oliva ilk romanı için doğal ortamda bir kampa katılıp orada yaşadıklarından yola çıkarak, yaşam mücadelesi tarzı televizyon gösterisini konu alan bir roman yaratmış.
Alexendra Oliva
Çev: Cumhur Mısrılıoğlu
Martı Yayınları
Fiyatı: 22 TL
Roman
 
Asude Yağmur
 
Alexandra Oliva'nın ilk kitabi olan "Son", 20'den fazla dile çevrilmiş, birçok ülkede en çok satanlar arasına girmiş ve kitabı okuduğunuzda anlayacağınız üzere kitabın yarattığı tüm bu ekti hiç de boşuna olmamış. Türkçeye Cumhur Mısırlıoğlu tarafından çevrilen kitabın düzenlemesinin çok başarılı olduğunu da eklemeliyiz. Sadece kitabın arka kapak yazısının bir bölümünün bile sizi tavlaması kuvvetle muhtemel: "Önce kanına girecekler. Hayali zorluklar yaratıp, olmadık ödüller vaat edecekler. Sırf güvenini kazanmak için. Güvenme. Sonra yanına tanımadığın insanlar katacak; en derin, en mahrem korkularınla yüzleştirecekler. Seni oyuna getirip vazgeçirmek için. Vazgeçme. En son rüyalarına göz dikecek, sınırlarını zorlayacak, ışığını çalacaklar. Ama sen, sonu ne olursa olsun, içindeki sese inan. Karanlığa teslim olma."
 
Gerçeğin kaybedilmesi
‘Survivor' tarzı bir televizyon programının içinde geçen ama sonunda gerçek ile kurgu arasındaki çizginin belirsizleşip gerçeklik algısının kaybedilme süreçlerini anlatan bir roman “Son”. Böyle bir romanın nasıl olmasını beklersiniz? İlginç? Heyecan verici? Orijinal? Eğer beklentiniz bu yöndeyse “Son” bunların tamamını karşılayacaktır.
 
Başta Amerika olmak üzere popüler kültüre bir eleştiri getiren kitap sık sık televizyon yapımlarında kullanılan sansür ve editleme teknikleri ile algımızın nasıl yönlendirildiğine değiniyor. Yapımcılar önce kâğıt üzerinde bir karakter yaratıyor, sonra da bu karakteri etten kemikten bir tiplemeye dönüştürüyor. Ve bu tiplemenin şov boyunca yaptıklarının program yapımcılarınca yayınlamaya layık buldukları ise bizim günlük yaşam akışımızı etkiliyor. Ancak dünyanın, insanlığın tükeniyor olduğu bir noktada yapımcıların elinden ne gelir? Ya da kurgusu için binlerce dolar harcadıkları sahneler gerçekten yaşansa bunun reytinglere etkisi nasıl olur? İşte bu roman yer yer okurun kafasını karıştıran gerçeklik ile kurgu arası geçişleriyle size kitap boyunca bu gibi soruları sorduracak.
 
Peşlerinde kameraman
 
Kitap "Karanlıkta" adlı hepimizin tanıdık olduğu “Survivor” konseptli bir yarışma. Kazanan bir milyon dolar alacak. İkinci ve üçüncü için de para ödülleri var ama bu üçünden biri olamıyorsanız en azından "Halkın en sevdiği yarışmacı" olmaya çalışın çünkü ona da büyükbir ödül var. Yani ya kameralara oynayın ya da gerçek bir savaşçı olun. Hayatta kalmanın iki yolunun simgeleştirildiği bu yarışmanın tabii ki devasa bir bütçesi ve çok ilginç yarışmacıları var. Haftada üç gün gösterilen, dolayısıyla yarışmacılardan, onlara bol bol malzeme vermeleri beklenen bu yarışmanın kurgu aşamasında birçok detay hem seyircilerden hem de yarışmacılardan gizleniyor. Yarışmacılar zaman zaman solo, zaman zamansa grup görevleri alıyor. Yarışmacılar ara sıra, çok uzun sürebilecek ve yalnız görevlere çıkabilecekleri bir bölümle ilgiliilgili sözleşmelerinde bir madde de imzalıyor. Her üç ağaçta bir kamera var ve bunun olmadığı zamanlarda ise orada yokmuş gibi davranmak zorunda oldukları bir kameraman peşlerinde dolanıyor. Sürekli izleniyorlar. Bir zaman sonra karşılarına çıkan güçlüklerin tamamının gerçek olmadığını kavrıyorlar. Tepeden yuvarlanan kayadan korkmamayı öğreniyorlar çünkü onun içinin köpük olduğunu artık biliyorlar. Yarışmadaki çoğu şeyin gerçek olmadığını bilseler dahi adrenalin salgılamaya devam ediyorlar çünkü yaban hayatta ne zaman gerçek ne zaman maket bir kurt ile karışılacaklarından tam da emin olamıyorlar... Ancak bir süre sonra, çevrelerinde olup biten her şeyin kurgu olduğuna ikna olduktan sonra ise korkusuz savaşçılara dönüşüyorlar ve yarışmayı kazanmak için ihtiyaçları olan gücü burada buluyorlar: "Nasılsa kurgu!" Peki, ya değilse? Ya yaşananlar gerçekten olup bitiyorsa? Doğal hayatta, bir kurgunun içinde haftalarca yaşadıktan sonra gerçeklik algınızı yeniden kazanmanız ne kadar sürer?
 
Kampta bir yazar
 
Hikaye bölüm bölüm, ana kahraman Zoo'nun ağzından, onun gözlem ve anıları olarak ve yer yer de üç hafta öncesine ait televizyon programı olarak anlatılıyor. Yarışmacılara hepsinin karakterlerine göre birer isim takılmış: Havacı, Garson Kız, Avcı, Bankacı, Siyahi Kız ve Zoo gibi. Ancak hikayeyi Zoo'dan dinlediğimiz bölümlerde görüyoruz ki yarışmacılar birbirlerine takılan isimlerle değil, gerçek isimleri ile hitap etmekte kararlılar. Yani bir bakıma kurguya direniyorlar, gönüllü katıldıkları bu televizyon programına aslında güle oynaya gelmediklerini, hepsinin kendince sebepleri olduğunu ise zamanla çözüyoruz. 
 
Zoo'nun ağzından yazılan bolümler genel olarak karakterin psikolojik çözümlemelerini kendi ağzından yapışı şeklinde ilerliyor. Kendi çocukluk ve yetişkinlik travmalarını, fiziksel dayanıklılığını ve "Bunun sadece bir televizyon programı olduğunu bilmenin verdiği gücü" ana karakterden dinliyoruz. Zoo için gerçek ile kurgu arasındaki çizgi bulanıklaştığında biz okurlar için de aynısı geçerli oluyor ve yer yer bizler de olayların hangisinin gerçek hangisinin konsept gereği kurgulanmış olduğunu karıştırabiliyoruz. Bu anlamda yazarın bu apokaliptik, distopya romanı oldukça kıvrak bir zeka ile kurguladığını söylemeliyiz. 
 
Zamanın ruhunu yakalamış olan yazar, bazı bölümlerde ise yarışma ile ilgili yapılan blog ve internet forumları yorumlarına yer veriyor, böylece ufak da olsa izleyicilerin yarışma ile ilgili görüşleri hakkında fikirler edinebiliyoruz. Yazar ayrıca bu kitabi yazabilmek için yeterli gözlemi yapabilmek amacıyla bizzat bir vahşi yaşam kampına katılmış. 
 
Etiketler: alexandra olivia