Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Üç noktadan bir roman
Şubat 2015

Üç noktadan bir roman

Yeni kitabı "Üç Nokta"da hayatta para pulu çok da dert etmeyen, kafası rahat, tuzu kuru üç kişinin hikayesini anlatan Baki Can Ediboğlu, yalnızlığın kıymetinin altını çiziyor.
Levent Özata
 
Haydi söyleyin, bu sayfaların birinde kapağında kendi adınız olan bir kitabın yazıldığını görmeyi çok isterdiniz değil mi? Kim bilir kaç kere kırtasiyelerden gidip mavi, kırmızı, yeşil, sarı renkli bir defter aldınız. Masanızı topladınız. Kalemlerinizi dizdiniz. Bilgisayarınızı temizlediniz. Belki düşüncelerinizi ayıklamaya bile giriştiniz. Yazma egzersizleri yaptınız. Kitabınızın başlığını bile buldunuz demek. Ama yine de henüz yazmaya başlamadınız. Başladınız, bitiremediniz. Bitirdiniz de çekmecenizin bir köşesinde öyle bıraktınız. Siz hayatınızın romanını yazmayı bekleyenlerdensiniz.
 
Siz, 1987 doğumlu yazar Baki Can Ediboğlu ikinci kitabını bu ay yayımlatırken hâlâ bekleyedurun. İlk kitabı "Karaköy'de Günbatımı"nı 2013 yılında çıkaran Ediboğlu arayı çok soğutmadan ikinci kitabı "Üç Nokta" ile üretken bir yazar olacağını müjdeliyor daha yirmi sekiz yaşındayken.
 
Yalnızlığın dostu: Kitaplar
1987 yılında Londra’da doğan Ediboğlu İstanbul’da Saint Joseph Lisesi’nde okuduktan sonra ABD'ye doğru yelken açmış ve University of Pennysilvania’da Sistem Mühendisliği okuyarak altın bileziğini koluna takmış. Kendi deyişiyle kitaplarla pek de ilgili değilmiş ABD’ye gidene kadar. Lisedeyken hem Türkçe hem de Fransızca dersi zayıfmış. Dil derslerini pek de kıvırabileceğine inanmazmış. Sonra üniversitenin ikinci yılında çok yalnız hissettiği bir günde eline "Kürk Mantolu Madonna" geçmiş. Sabahattin Ali’ye olan aşkı onu kitapların peşinden sürüklemiş. Yusuf Atılgan’ın tespitlerinden de etkilenmiş, Dostoyevski’nin sosyolojik çıkarımlarından da. Yaşar Kemal’in insanı içine çeken diline hayran kalmış. Sait Faik’in duru gözlemlerini kimi zaman şaşkınlıkla okumuş. Artık günde yüz sayfa okumadan gözüne uyku girmiyormuş. Neticesinde bütün bu yazarların üzerine etkilerinden bir Baki Can Ediboğlu kalemi yaratmış. 
 
‘Gerçek’ bir roman
Hayatta para pulu çok da dert etmeyen, kafası rahat, tuzu kuru üç kişinin hikayesini anlatıyor "Üç Nokta". Kendileri için yarattıkları ya da başkalarının elinden çıkan dünyalarda sıkışık, çoğulmuş gibi görünüp de tekil yaşayan insanların yaşadıklarını kaleme almış Ediboğlu. Mahallelerinden, kentlerinden, habitus'larından çok da uzaklaşmayan insanların iç sesleri okuduklarımız. Belki az önce Valikonağı Caddesi'nde yanınızdan geçen orta boylu adamın hikayesi. Her gün masanıza oturduğunuzda karşınızdaki masaya kurulan kumral kadın var ya; işte onu okuyacaksınız bu kitapta.
Ediboğlu’nun karakterleri fazlasıyla sosyal gibi görünse de aslında konuşmadan sosyalleşiyorlar. Biraz ketumlar. Genellikle iç sesler halinde sürüyor kitap. Karakterler kendi kendine konuşuyor. Hani sokakta böyle insanlar görseniz deli zannedersiniz ya, onlardan. İç dünyadan kaçışın moda olduğu, herkesin her anını boy boy fotoğraflarla paylaştığı bir zaman diliminde yalnız kalmanın, içe dönmenin hikayesi "Üç Nokta". Roman sanatının zamanın ruhuna yenik düştüğü, kitabın bir ‘ürün’ olduğu ve önemli olanın ‘hasılat’ olduğu devirde Ediboğlu sadece ‘gerçek’ bir roman yazmayı tercih etmiş.