Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Yaşamaktan vazgeçmeyen bir kadın
Eylül 2014

Yaşamaktan vazgeçmeyen bir kadın

Kaçırılarak 11 yıl boyunca bir evde esir tutulan Knight'ın kitabı "Beni Bulun", içerdiği bitmeyen umut ışığıyla etkileyici bir anlatı.
SELAY SARI
 
 
ABD'nin Ohio eyaletinde bulunan Cleveland şehrinde, 6 Mayıs 2013 tarihinde korkunç bir gerçek ortaya çıktı. Şehrin Tremont semtinde yer alan bir evde üç kadın ve bir çocuk rehin tutuluyordu. Daha sonra bu korkunç gerçeğin tabanını oluşturduğu daha da dehşet verici bilgiler üst üste gelmeye başladı: Evdeki üç kadından ilki 2002 yılında, ikincisi 2003, üçüncüsü ise 2004 yılında eve getirilmiş ve bir daha da terk edememişti; Amanda Berry 2003'te 17 yaşındayken, Gina DeJesus ise 2004'te 14 yaşındayken kaçırılmışlardı; evde bulunan çocuk ise kadınları eve hapseden Ariel Castro'nun Amanda Berry'ye tecavüz etmesi sonucu doğmuştu...
 
O üç kadından ilk kaçırılanı, hiç aranmayanı ve en korkunç muamele göreni, Michelle Knight, hayat hikayesini yazmaya karar verdi. Türkiye'de Nur Eren çevirisiyle Martı Yayınları'ndan çıkan "Beni Bulun Çünkü Bu Sizin de Hikayeniz Olabilir", Knight'ın ABD'nin başarılı 'hayalet yazar'larından Michelle Burford'un yardımıyla kaleme aldığı bir 'varoluş mücadelesi' kitabı.
 
Amerikan rüyası tersyüz
Knight'ın hayatının en aydınlık döneminin, 15 yaşındayken evden kaçıp bir köprü altında yaşadığı, daha sonra da iki uyuşturucu satıcısının 'koşucusu' (müşteriye malı verip parayı alan kurye) olarak onlarla aynı evde kaldığı birkaç ay olduğunu söylersek, sanırız yaşamının genel kalitesi hakkında yeterli bilgi vermiş oluruz. Son derece fakir bir ailenin büyük kızı olarak Cleveland'da geçirdiği çocukluğunu, ailesiyle elma bahçelerinden çaldığı elmaları; ebeveyni, ikiz erkek kardeşleri ve küçük kuzeni ile arabalarında yaşadıkları dönemi ve sonunda bir ev sahibi olduklarında tüm akrabalarının eve doluşmasını anlatırken Amerikan rüyasının tam tersi bir durum insanın gözünün önünde canlanıyor. İlk ve ortaokula giderken annesi tarafından haftanın iki üç günü çeşitli bahanelerle okuldan erken alınıp evdeki çocuklara bakmaya getirilen bir çocuk-genç kızdan bahsediyoruz. Çok fakir olduğu ve pis koktuğu için okulda herkesin kaçtığı, ancak arada birilerinin acıyıp para vermeye çalıştığı bir kız. Ve bu kadar fakirlik ve yalnızlık yetmiyormuş gibi, evde senelerce bir akrabasının tecavüz ve işkencesine uğrayan bir kız. Evden kaçarak başta anlattığımız şekilde bir köprü altındaki çöp tenekesini evi yapan, sonra bir evsizin geçinmek için tutacağı iki yoldan, seks ve uyuşturucudan ikincisini seçerek ilk kez gerçekten değer ve dostluk gördüğü bir yaşam biçimine sahip olan bir kız... Knight'ın bu dönemdeki huzuru satırlardan dökülüyor - öyle ki, babası tarafından bulunup zorla eve götürüldüğünde okur da kendisini Knight kadar çaresiz ve mutsuz hissediyor. Halbuki olayı bir gazete haberi olarak düşünsek? "Zorla uyuşturucu sattırılmaya çalışılan 15 yaşındaki genç kız, babası tarafından şans eseri bulunarak evine geri döndü..."
 
Sonrası, ABD ve hatta Türkiye'de dış haberleri takip edenlerin bile bildiği korkunç bir öykü: Oğlunun vesayeti için yetkililerle konuşmaya giderken, okul arkadaşı Emily'nin babası Ariel Castro tarafından kaçırılması, senelerce işkence ve tecavüze maruz kalması, kendisi için doğru düzgün bir arama bile yapılmaması, Berry ve DeJesus hakkında senelerce televizyonlarda programlar yapılırken kendisi hiç var olmamış gibi davranılması...
 
Gerçekçi bir anlatım
Michelle Knight'ın yaşamöyküsünde Michelle Burford ilginç ve yerinde seçimler yapmış: Oldukça kısıtlı bir eğitim görmüş olan Knight'ın kitabı, 13-14 yaşında bir kişi tarafından yazılmış gibi. Kısa cümleler, düşüncelerden ziyade hareketler ve olaylardan oluşan bir anlatım "Beni Bulun"a hakim. Birkaç ay önce yine Milliyet Kitap'ta değerlendirdiğimiz, Pakistan'da 15 yaşındayken Taliban tarafından silahlı saldırıya uğrayan öğrenci ve aktivist Malala Yousafzai'nin yine bir 'hayalet yazar'ın desteğiyle yazılmış yaşam öyküsü çok daha sofistike, hatta bazen inandırıcılığı azaltacak kadar edebi bir dil ve yoğun bir veri bombardımanı ile yazılmıştı. "Beni Bulun"u okurken ise gerçekten hayatta şansı hiç yaver gitmemiş, okul eğitimine teğet geçmiş, toplumun sınırlarının dışında yaşam sürdürmüş ve her şeye rağmen umudunu ve yaşama isteğini asla kaybetmemiş bir kadını dinlediğimizi hissediyoruz. Bu da kitabı en az yazarı kadar standart dışı bir hale getiriyor. Ayrıca hem yazara hem okura karşı duyarlı bir yaklaşım da mevcut: Knight'ın yaşadığı işkenceler tüm ayrıntılarıyla aktarılmıyor; anlatının bir 'işkence ve tecavüz pornosu' haline gelmesi başarılı bir şekilde engellenmiş. Evet, Knight'ın başına neler geldiğini tahmin edebiliyoruz (evden kurtarıldığında kırık çenesi için bir operasyon geçirmesi gerekti ve bir kulağı artık duymuyordu) ve hayır, tüm ayrıntılarını bilmememiz onun yaşam mücadelesinin etkileyiciliğini azaltmıyor.
 
Knight kendisine sıkça, başına gelen tüm felaketlere rağmen hayata tutunmayı nasıl başardığının sorulduğunu söylüyor. Bu soruya iki cevabı var: Birincisi, lisede yaşadığı bir ilişkiden dünyaya gelen ve kaçırılmadan önce vesayetini almak için mücadele ettiği oğlu Joey, ikincisi tutsaklığının önemli bir kısmını kendisine zincirlenerek geçirdiği 'kader arkadaşı' Gina DeJesus. 11 yıl hapis kaldığı ev, mahkeme kararıyla yıkılırken karşısında kayıp çocuklar ve kadınlar unutulmasın diye herkese sarı balonlar dağıtan, 1 metre 20 santim boyundaki bu genç kadının öyküsü, hem tüyler ürpertici hem de umut dolu bir anlatı olmayı başarıyor.