Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Gelenek ve Modernleşme
Temmuz 2016

Gelenek ve Modernleşme

Taha Akyol
Yücel Karadaş kitabında, Batı Avrupa ülke ordularının idari yapısı ve hiyerarşisinde, ordunun hareketi ile savaşma kabiliyeti arasında kurulan bağlantıda ve silahlanmasında yarattığı dönüşümü açıklıyor.
"Osmanlı Ordusunda Modernizasyon ve Demodernizasyon"
Yücel Karadaş 
Doğu Kitabevi
Fiyatı: 34 TL
TARİH
 
Modernleşme tarihimiz bakımından önemli, hatta öncü bir kitap: Yücel Karadaş’ın “Osmanlı Ordusunda Modernizasyon ve Demodernizasyon, 1826- 1918” adlı eseri... Yazarın doktora tezi olması akademik değeri hakkında bir referanstır. Benim 'öncü' dememin sebebi, Osmanlı’nın son yüzyılı hakkındaki bu araştırmanın tarihçi değil sosyolog gözüyle yazılmasıdır. Yazar, askeri modernleşme tarihimizdeki 'demodernizasyon' yani modernleşmeyle uyuşmayan geleneksel sosyolojik unsurları da incelemiş olmasıdır. Yazar, 'demodernizasyon' kavramını şu anlamda kullandığını belirtiyor: “Modernizasyon sürecini engelleyen, ona direniş gösteren ya da onun içine sızan bozan tüm geleneksel yapılar demodernizasyon kavramıyla açıklanmaya çalışılmıştır.” Konuyu anlamak için basit örnek, ordudaki ‘modern’ mektepli ve ‘demodern’ alaylı subaylar arasındaki çatışmadır.
 
Önce şunu belirtmeliyim: Modernite öncesi bütün geleneksel toplumlar hiyerarşiktir, eşitlik fikri yoktur. Batı’da aristokrasi, bizde yüksek devlet görevlileri, âyan ve eşraf imtiyazlıdır, önceliklidir, güç sahibidir. Halkın görevi itaattir. Klasik literatürde bu sosyolojik yapı 'avam' (ahali) ve 'havas' (yüksek sınıflar) olarak ifade edilir. Ali Seydi’nin "Kamusu Osmani"sinde 'havas' kelimesi 'haslar, muhterem olanlar' diye tanımlanıyor. Şimdi bu geleneksel yapının Osmanlı modernleşmesindeki etkilerini Karadaş’ın kitabından okuyalım: “Paşalar ilk zamanlardan itibaren çocuklarını modern okullara göndermişlerdir. Ancak buradaki amaçları çocuklarının modern bilimi öğrenmelerinden çok, iktidarın yolunun bu okullardan geçtiğinin farkına varmalarıdır. Bilgi ve insanlar için tali bir olgudur... 19. YY. sonunda Harbiye’de okuyan çocukların en çok yakındıkları şeylerden biri zadegan çocuklarına verilen kopyalar, hak etmeden aldıkları fazla puanlar ve onların kayrılmalarıdır... Mektepli subay kökenli bir hareket olan İttihat ve Terakki’nin en önemli motivasyon kaynaklarından birinin mektepte kayırılan zadeganlara duyulan kin olduğu söylenebilir.”
 
Eski âdetler
 
Modernite soy, sosyal köken ve siyasi hiyerarşiden bağımsız olarak 'liyakat' sistemini gerektiriyor. Zadegan çocuklarının Harbiye’de imtiyazlı olması orduda olması gereken disiplini ve eğitimin iyi olmasını zorlaştırdığı gibi ordu içinde çatışan hizipler yaratıyordu. Karadaş şunlarıyazıyor: "Farklı etkin kişiler tarafından himaye edilen farklı subay ve komutanların varlığı ordunun tek bir komuta tarafından yönlendirilen tek bir makineye dönmesini engeller. Çünkü himaye eden etkin kişiler arasındaki çatışma, himaye edilenler üzerinden orduya taşınır.”
 
II. Mahmut zamanında imparatorluk ordusunun Mısır eyalet ordusuna yenilmesinin bir sebebi, Serasker Hüsrev Paşa’nın ordudaki adamlarıyla Suriye’deki Osmanlı kumandanı Ağa Hüseyin Paşa arasındaki çekişmelerdi. “Ordu içinde varolan bu kumanda hizipleri ordudaki koordinasyonu felç etmişti.” Modernite 'gelişmiş ve iyi koordine olmuş bir bürokrasiye, silah kullanımı tekeline, eğitilmiş bir subay kadrosuna, ulaşım ve iletişim ağlarına' sahip olmayı gerektiriyordu fakat Osmanlı modernleşmesi böyle 'premodern' engellerle karşılaşıyordu. 
 
Tarihe bakış
 
Karadaş, padişahların kendilerinde de 'premodern' davranışları olmakla birlikte daima modernleşme yönünde ağırlık koyduklarını belirtiyor. Karadaş, kitabında '93 Harbi, Balkan Harbi ve Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı idaresinin ve ordusunun bu tür 'demodernizasyon' faktörleri yüzünden uğradığı sıkıntıları anlatıyor. Mesela bürokrasi, ulaştırma, istatistik, merkezi yönetim gibi 'modern' faktörler yeterince gelişmediği için Balkan Harbi’nde Anadolu’dan asker getirilememiş, Mahmut Muhtar Paşa’nın kumandasındaki Doğu (Trakya) ordusu olması gerekenin yarısı kadar bir mevcutla savaşa girmiş ve tabii Bulgar ilerleyişini durduramamıştı. Tarihe bakışı şematik 'ilerici-gerici' şablonundan kurtararak sosyolojik faktörleri vurgulayan çok önemli bir eser.