Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Bir öğretmenin içsel dili
Ağustos 2015

Bir öğretmenin içsel dili

Necmiye Alpay
Betül Tarıman'ın "Zer"i bir okul ortamını anlatıyor. Ancak, bir sınıflandırmanın akla getirebileceği bütün kalıplardan, özellikle de kodlardan azade.
"Zer"
Betül Tarıman
Heyamola Yayınları
Fiyatı: 10 TL
ŞİİR
 
Betül Tarıman tanınmış bir şair. Şiir yayımlama serüveninin 20. yılında, “Hadde” adını verdiği “Toplu Şiirler”i çıkmıştı (2012). Bu yıl ise iki kitabı birden yayımlandı. Bunlardan “Rüzgârın Azabı”nın tartışılmaz bir biçimde şiir kitabı olmasına bakılırsa, Tarıman’ın şiire devam ettiğini söyleyebiliriz. Ancak ben bu yazıda diğer kitap “Zer”e odaklanmak, “Rüzgârın Azabı” ve daha önceki şiirlere ise yeri geldikçe değinmek istiyorum.
 
Yazar her ne kadar “Zer” konusunda, “Anlatı dedim ama öykü olarak da okunabilir” notunu düşmüşse de, bu önemli yapıt için iki türden birini ya da ikisini seçmekten çok, türlerarası demek daha yerinde görünüyor bana, akla getirdikleri arasında şiirin de bulunması kaydıyla. Tarıman’ın şiirleriyle bu metin arasında önemli benzerlikler var ve biçim koşullarını alaşağı etmesi açısından şiiri akla getiriyor. Ne de olsa şiir, sınır ihlalleri dedik mi en başta gelen türdür.
 
“Zer” bir okul ortamını anlatıyor. Ancak, böyle bir sınıflandırmanın akla getirebileceği bütün kalıplardan, özellikle de kodlardan azade. Belli ki o kalıpları berhava etmek, birer kod olarak sözcüklerin dayatmalarından kurtulmak istenciyle yazılmış bütün metin; buna 'okul' ve 'öğretmen' sözcükleri de dahil. Diyebilirim ki “Zer” bir ‘başka türlü adlandırmalar' kitabıdır. Sözgelimi, okulların gündelik dilde 'sınıf' sözcüğüyle kodladığımız bölmeleri bu yapıtta “Kendini derde kapatma odaları” olarak adlandırılabiliyor: “Kendini derde [yola, hayata, zamana] kapatma odaları”. Bu da bize ‘sınıf’ dediğimiz odaları, belki ayrıca ‘büro, ofis’ vb. dediklerimizi, başka türlü algılama olanağını veriyor.
 
Anlatıcı kişimiz hayli tanıdık
 
Kendini derde kapatan anlatıcımız, Tarıman okurlarının yabancısı değil aslında; güçlü bir biçimde, şiirlerindeki anlatıcı kişiyi çağrıştırıyor. Alıntıda 'kapatma odaları' biçimini alan adlandırma bu açıdan özellikle önemli, çünkü Tarıman’ın şiirlerinde konuşan kişi, aynı zamanda hem gayet sosyal hem de kendi iç odalarından kolay kolay ayrılmayan, çekinik bir kadındır. Yarı ‘bilinç akışı’ diyebileceğim, içsel bir temelde konuşur. Örneğin, “Rüzgârın Azabı”ndaki en güzel ve anlatıcısı açısından en tipik şiirlerden biri olan “kinyas” şöyle başlar: “bu hangi benden olma ben ile / eylemiş gibi kendini kenar ile / dün bir var idim bir yoğ idim / noktalar koydum dert ile / ihtimal şehir uçurumdu / korkar idim sesimden / yokluk diye."
 
Bölünmüş bir 'ben'lik, dışarıdan bile görülen bir çekiniklik ("eğilmiş bir bulutun gölgesine/ çalışıyor diyorlar”), yer yer humorla yoğrulsa da tutulu, ancak yüksek özbilinç belirtilerinin de eksikliği hissedilmeyen, çekici bir dil. Bütünlüklü, şiirli, Leylâ Erbil’den bu yana günümüz kadın yazarlarının çok iyi kullandıkları bir format söz konusu.
 
Bakış açısını değiştiren dil
 
Yukarıda 'adlandırmalar kitabı' diyerek “Zer”in belirleyici özelliklerinden, başlıca dilsel anahtarlarından birine işaret etmiş oldum. Yine de ‘katilin kim olduğunu’ tam olarak söylemiş sayılmam, çünkü gündelik dildeki bildik kodların yerini nelerin almış olduğunu, daha doğrusu bize bilimkurgu yapıtlardaki benzerleri gibi yabancı gelen adlandırmaların gündelik dildeki hangi sözcüklerle yer paylaştığını bulmak, “Zer” ve Tarıman okurluğumuzun en hoş ve kolay tükenmeyen poetik olanaklarından biri. Okul odaklı yapıtlar arasında eşi benzeri bulunduğunu hiç sanmadığım “Zer”deki içsel dilin özellikleri ve diğer edebi sınır ihlalleri, verili eğitim sistemine başka bir açıdan bakmamızı sağlıyor.