Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Deneyselin eleştirisi
Mart 2014

Deneyselin eleştirisi

Necmiye Alpay
Erhan Altan’ın Türkiye'de yayımlanan deneysel şiir kitapları ve şairleri üzerine yazılarının yer aldığı son kitabı "Sıfırlı Yıllarda Şiirimizde Deney/im", şiirle yeni tanışan okurlar için bu alanın kapılarını aralıyor.
"Sıfırlı Yıllarda Şiirimizde Deney/im"
Erhan Altan
160. Kilometre Yayınları
Fiyatı: 8 TL
ELEŞTİRİ
 
Erhan Altan, günümüz şiirinin en dinamik kesimlerinden biri olan deneysel şiirin önde gelen eleştirmenlerinden. Bu sıfat Avusturya’da yakından izlediği deneyselcilerle birlikte hazırladığı ortak kitaplar ile yasakmeyve ve Heves gibi önemli şiir dergilerine olan katkıları sonucunda belirmeye başlamıştı, üçüncü kitabıyla iyiden iyiye güçlenmiş oldu. Utku Özmakas gibi o da, giriştiği zorlu işte felsefenin getirilerinden geniş geniş yararlanıyor.
 
Altan’ın ilk kitabı, Tomris Uyar’la yapılmış bir söyleşiydi: 2005 tarihli “Ben Koşarım Aşağlara, Koşarım”. Konu, son dönem şiir düşüncesinin bir başka odağı, Turgut Uyar. Daha çok, şairin yaşamöyküsü.
 
İkinci kitap “Ölçü Kaçarken”, 2011 yılında çıktı. Burada 'ölçü'den kasıt vezindir ve bu çok sempatik çalışma, Türkçe şiirde biçimin modernleşme tarihiyle ilgili bir denemedir. “İçindekiler” listesinin şiirselliği yüzünden hemen anlaşılmasa da kronolojik bir inceleme olan kitapta, biçimin tarihi ile kültürün ve siyasetin tarihini, etkileşimleri ve koşutlukları içinde anlatmaktadır Altan. Katkıda bulunduğu önemli noktalardan biri de şiirde özerklik tartışmasıdır.
 
Türün beş temsilcisi
 
2013 yılı sona ererken üçüncü kitap çıkageldi: “Sıfırlı Yıllarda Şiirimizde Deney/im”. Bu kez odakta deneysel şiir var. “Ölçü Kaçarken”de kapsam geniş, bakış açısı ise bir dürbünün tersinden bakarcasına mesafeliydi. Şimdi bu yeni kitapta içinde bulunduğumuz döneme bir zum yapılıyor ve ayrıntılı bir önsöz ile “Önsöze ekler”den sonra, türün beş yeni temsilcisi altı yazıda ele alınıyor.
 
Bir ucundan yine tarihle meşgulüz aslında: Yazar amacını deneyselliğin ne olduğunu ve Türkçe şiirin tarihindeki konumunu anlamak olarak saptamış. Yöntem ise tümdengelimci: Önsöz’de 'deneysel şiir' için sıraladığı dört ölçütü daha sonra konu edindiği beş şaire uyguluyor Altan. Ne dediğini bilen bir dil, kafa açıcı kavramlar. 
 
Yer saptama çabasında bir hüküm fazla mutlak gibi geldi bana: “Sıfırlı yıllar” deneysel şiirine atfettiği 'ilk'liğin mutlaklığı. Kitapta bu şiir adeta damdan düşüyor. Gerçi Türkçe şiirde deneysel hiçbir dönemde bugünkü kadar yoğunlaşmamıştı, geçmişini ancak ‘tek tük’ sıfatıyla niteleyebiliriz. 
 
'Babanın eksikliğinde dede' 
 
Ancak, "Sıfırlı yıllar" deneyselinin 'ilk' ya da 'yepyeni' olmadığını görmek için Murat Yalçın’ın 2003 yılında yayımladığı “Türkiye’de Deneysel Edebiyat Antolojisi”ne bakmak yeterli olur sanıyorum. Bu antoloji, her ne kadar yayımlanma tarihiyle ilklik tezini desteklese de, içeriğiyle o tezin tersini gösterir. Çoğu şiir olmak üzere 28 örnek vardır o antolojide. Söylemesi ayıp, benim 8 Ekim 2008 tarihli Milliyet Kitap’ta yayımlanan “Söz ve şiir” başlıklı yazıda verdiğim ufak kaynakçada, binyıl dönümünün öncesine ait daha başka çabalar da yer alır.
 
Her durumda, "Sıfırlı yıllar" deneyseli için Altan’ın dediği gibi 'güçlü bir babanın eksikliği'nden söz etmek kolay değil. Altan, yeni deneyseli Türkçe şiirin tarihinde 'İkinci Yeni’nin devamı' konumuna yerleştirmeyi önerirken İkinci Yeni’ye 'güçlü bir babanın eksikliğinde dede' konumunu atfediyor (s. 12). Burada kastedilen, doğrudan bir dedelik-torunluk durumu değil elbette. Ancak, "Sıfırlı yıllar" deneyselinin dolaysız 'baba'sı da adı anılmayacak kadar önemsiz değil. Bu 'baba'yı “Türkiye’de Deneysel Edebiyat Antolojisi” olarak adlandırabiliriz.
 
Türkçe deneysel şiirin Gezi’yle bağlantılı çok temel bir yanı var. Altan da bir benzetme vesilesiyle Gezi’yi anıyor zaten (s. 29). Bir de ‘gösterge’ yerine 'im', ‘gösterilen’ yerinde 'imlenen' vb. demese.