Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Eksik bilgileri tamamlamak için
Mart 2014

Eksik bilgileri tamamlamak için

Taha Akyol
İhsan Şerif Kaymaz kitabında, İngiltere ve Amerika'nın petrol pazarlıklarını, Abdülhamit'in varisleri meselesini ve Şeyh Sait ayaklanmasının sürece etkisini inceliyor.
"Musul Sorunu"
İhsan Şerif Kaymaz
Kaynak Yayınları
Fiyatı: 35 TL
İNCELEME
 
İhsan Şerif Kaymaz’ın "Musul Sorunu" adlı 600 sayfalık kitabının ikinci baskısı on yıl sonra yayımlandı. Musul meselesi, İngiliz arşivi incelenerek ilk defa bu çapta bir araştırmada ele alınmıştır.
 
Hemen belirtmeliyim: Bu kitabı okumadan tarihteki Musul meselesi üzerine konuşmak kesinlikle yanlış ve eksik bilgilere dayanır. Hatta Lozan müzakerelerini, Kemalist hareketin 'Türkler ve Kürtler' tezinden 'Türkler' tezine geçişini ve bugünkü Kürt sorununun 1920’lerdeki kaynaklarını görmek için bu eser, olmazsa olmazdır.
 
Lozan döneminde İngiltere petrol zengini Musul için savaşı göze almış, fakat Türkiye haklı olarak göze alamamıştı. Mustafa Kemal 'sağduyulu' davranarak savaştan uzak durmuştu. Fakat Musul’dan 'feragat'in siyasi sorumluluğunu kim üstlenecekti? İsmet Paşa mı, Başbakan Rauf Bey mi? Dr. Kaymaz şunları yazıyor: “Her ikisi de Musul’u terk etmenin sorumluluğunu üstlenmek istememiştir. Aslına bakılırsa bu çaptaki bir siyasal sorumluluğu Mustafa Kemal Paşa’dan başkası üstlenemezdi. Böylesine kritik bir aşamada Mustafa Kemal Paşa’nın konferansın yükünü Rauf Bey’le İsmet Paşa’nın sırtına yükleyip arka planda kalmış olması ilgi çekicidir... Bunun öncelikli nedeni, Mustafa Kemal Paşa’nın giderek güçlenen ve saldırganlaşan muhalefete karşı, ivedi karşı önlemler alarak iktidarını sağlamlaştırması gerektiğini düşünmesiydi.”
 
Böylece Lozan sürecinde yeni Türkiye’nin uluslararası hukuk temelleri atılırken, içeride de kurulacak olan Kemalist rejimin, Tek Parti’nin temelleri atıldı.  
 
‘Tam bir yenilgi’
 
Lozan’da ertelenen Musul meselesi 1926’da bugünkü Irak sınırının çizilmesiyle sonuçlanacaktır. Bunun anlamı Kemalist rejimin hem diplomatik planda İngiltere ile Musul görüşmelerini yürütmesi, hem Kürt sorunuyla karşılaşmasıdır. Varılan bu sonucu Dr. Kaymaz şöyle yorumluyor: “Musul süreci, yaklaşık sekiz yıl süren bir savaşımın sonunda Türkiye açısından tam bir yenilgi ile sonuçlandı. Musul vilayetini bütünüyle Irak’a terk eden Türkiye, vilayette yaşayan Türk nüfus için azınlık hakları dahi temin edemedi. Türk tarafının, İngiltere’nin de Türkiye’deki Kürtler için aynı istemde bulunmasından çekinerek bunu söz konusu etmediği söylenebilir.”
 
Hatta, Şeyh Sait isyanının yarattığı zaaf sebebiyle Ankara, Musul petrollerinde İngiltere’nin vermeye hazır olduğu önemli tavizleri dahi alamadı, ciddi bir pazarlık yapmadan sonuca razı oldu. Dr. Kaymaz, kitabında, İngiltere’nin Türkiye’ye vermeye hazır olduğu fakat Ankara’nın almadığı ya da alamadığı petrol ve sınır tavizlerini ayrıntılı olarak anlatıyor. 
 
Beklenen Kürt sorunu
 
Musul meselesini 'tam bir yenilgi' ile noktalayan genç Cumhuriyet’in endişesi, İngiltere’nin Musul yani Kuzey Irak’ta özerk bir 'Kürt hükümeti' kurması ve bu arzunun Türkiye’deki Kürtlere intikal etmesidir. İmzalanan antlaşmada İngiltere bu yönde bir faaliyette bulunmamaya taahhüt etmiş, ilişkilerin 'iyi komşuluk' niteliğinde olması hükme bağlanmıştır. İngiltere’nin Irak Yüksek Komiseri Henry Dobbs Ankara’ya gelmiştir. Devamını Dr. Kaymaz’dan öğrenelim: “1926 yılının Kasım ayında Ankara’ya gelen H. Dobbs, Mustafa Kemal Paşa ve Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Bey’le görüşerek Kürtlere özerklik tanımak gibi bir düşüncelerinin olmadığı konusunda güvence vermiştir.  Mustafa Kemal Paşa da Kürtlerin daha kuşaklar boyu kendi kendilerini yönetme yeteneğinden yoksun kalacaklarını belirtmiştir...”
 
İsmet Paşa da İngiltere ne kadar güvence de verse, ülkede bu kadar Kürt bulunduğuna göre Türkiye’nin Kürt sorunuyla karşılaşacağını söylemiştir.
 
Dr. Kaymaz, kitabını şu son derece anlamlı paragrafla noktalıyor: “Yanlış politikaların Türkiye’yi ve Musul vilayetini bugün hangi noktaya getirdiği ortadadır. Tarihi okuyabilenler için gelecekte nereye götüreceği de bellidir!”