Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Günlük dramlar eşliğinde cesetler
Ekim 2018

Günlük dramlar eşliğinde cesetler

Sevin Okyay
Sallis’in romanı, başta sakin bir kasaba olan Willnot’ta geçiyor. Ancak günlük dramların önceden kestirilemeyen hayatla çakışmasıyla kasaba birden hareketleniyor.

Yıllar önce izlediğim bir polisiye sitesindeki yazarları merak edip listelerini çıkarınca yarısını bile tanımadığımı fark etmiş ve polisiyenin bir umman olduğuna inanmıştım. Bunları aslında James Sallis’in ismini duymadığıma bahane olsun diye yazıyorum. Gerçekten de üstadın adını ilk olarak “Willnot Kasabası” (Willnot) ile duydum. Başta Jim Thompson, sevdiğim kimi yazarları hatırlattı. Bir de, eleştirmenlerin de saptadığı gibi, derin gerçekleri sıradan bir kılıfla örten David Lynch filmlerini… 

 

FBI ajanları peşinde

“Willnot Kasabası” şöyle başlıyor: “Cesetleri kasabanın iki mil dışında, eski çakıl ocağının yakınlarında bulduk. Tom Bales’in sabah erkenden ava çıkmış olduğu sırada köpeği Mattie ele geçirdiği bıldırcını yere bıraktı, bir parça endişeli olarak toprak kalkana dek depar attı ve yerinden kımıldamadı. Tom seslendi, Mattie ona doğru sıçradı ve hemen havlayarak etrafında daire çizmeye başladı. Tom nihayet oraya doğru yürüdüğünde onu şaşkınlığa uğratan şey, koku oldu. Mantarımsı, karanlık, mahzen gibi...” 

 

Bu keşfin hemen ardından kasabanın cerrahı ve güvenilen doktoru Lamar Hale, olay yerine gider. Şerif Hobbes zaten oradadır. Mattie’nin dikkatini çeken alanı dört mahkûma kazdırmaktadır. Sonunda dört ceset ortaya çıkar ve biz tam şerifin ya da bir başka kanun adamının soruşturmayı  derinleştirmesini beklerken, Lamar Hale’in dünyasına balıklama dalarız. Hayat arkadaşı Richard ile oturduğu ev; öğretmenlik yapan Richard’ın vaktiyle kurtardığı, yatağa kusarak duygularını ifade eden kedi Dickens ve hastaları. Çoğu eski hastalarıdır ve öyle sadıklardır ki yeni bir hasta  gördüğünde bayram eder. Böylece beklendiğinden farklı davranmayı âdet edinmiş Willnot halkının günlük dramları, cesetlerin üstüne Lynch usulü bir örtü çeker. 
 
 
Derken Doktor Lamar’ın çocukken çok hasta olduğu zaman tedavi ettiği Brandon Lowndes çıkar ortaya. Hem FBI ajanları hem de bir gazeteci peşindedir. Niye olduğu bize açıklanmaz. Ama arkadaşı doktora, artık Bobby adını kullandığını söyler ve geldiği gibi sessizce yok olur. Bu arada şantiyede bir kaza olmuş, iki işçi ağır yaralanmıştır. Tam ilk paragraf ile James Sallis’in bize vadettiklerini unutup kasabanın gündelik hayatına dalmışken, yazar bize yeni heyecanlar sunar. Bobby de kendini unutturmamak için olsa gerek, kısa aralarla ortaya çıkmayı sürdürür. Ancak onu hedef alan bir kurşun Richard’a isabet edince, Lamar’ın dünyası sahiden altüst olur. 
 
 
Alışılmışın dışında
 
Yazar, şair, çevirmen, müzisyen James Sallis unutulmaz karakterler yarattı: New Orleanslı, karaderili özel hafiye Lew Griffin, emekliye ayrılmış dedektif John Turner ve beyazperdeye uyarlanan “Sürücü”nün (Drive) adı bilinmeyen sürücüsü. Kiminin Griffin gibi seri maceraları var kimi de (şimdilik) Dr. Lamar Hale gibi tek kitaplık kahraman. Sallis karısı Karyn ve kocaman beyaz kedileri ile Phoenix, Arkansas’ta yaşıyor. Bu kitapta rastladığımız cinsten korku anları da yaratıyor. Hani karanlıkta giderken sokağın karşı yanında bir hareket sezer gibi olursunuz da huzurunuz kaçar ya… Bu da şahsen benim aklıma çok sevdiğim korku üstadı Peter Straub’u getirdi. Ama “Willnot Kasabası”nın bir korku hikayesi olduğunu iddia edecek değilim elbette. Hatta alıştığımız türde bir polisiye de değil ama, çok iyi yazılmış bir kitap.