Milliyet Sanat
Ekim 2015

Hangi demokrasi?

Taha Akyol
Türkiye'de anayasa hukukunun önde gelen isimlerinden olan Prof. Dr. Ergun Özbudun, "Anayasalcılık ve Demokrasi" adlı bu kitabında iki kavram arasındaki gerilimin tarihsel kökenini temel alarak, karşıt ilkelerin dengelenebileceğini, bunların da toplumların gelişimi ile bağdaştırılabileceğini ele alıyor.
"Anayasalcılık ve Demokrasi"
Ergun Özbudun
İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları
18 TL
ARAŞTIRMA
 
Anayasa hukukçusu ve siyaset bilimci Prof. Ergun Özbudun’un bütün eserlerini ve akademik makalelerini okudum. Diyebilirim ki, bunlardan ön önemlisi yeni yayımlanan “Anayasalcılık ve Demokrasi” adlı son kitabıdır. Dahası,  Türkiye’nin bugünkü şartlarında acilen okunması gereken bir kitap. Hocamız Prof. Özbudun’un diğer eserleri, anayasa hukuku ve siyaset bilimi hakkında ders kitabı yahut ‘teknik’ metinler mahiyetindedir. Yeni çıkan kitabı ise hukuk ve siyaset bilimine ilgi duyanların yanında, her aydının bu çağda sahip olması gereken bilgileri veren ve liberal demokratik perspektif kazandıran bir kitaptır. Özellikle Türkiye’de AK Parti iktidarının 2011’den başlayarak yöneldiği otoriterleşmeyi hem hukuk hem siyaset bilimi açısından çok iyi tahlil ediyor. 
 
Liberal demokrasi
 
Kitabın birinci ayağı tabii anayasacılık konusu... İlk çağlardan itibaren, “Keyfi iktidarın sınırlandırılması düşüncesinin” mevcut olduğunu belirten Prof. Özbudun bunun, son iki yüzyılda anayasacılık hareketleri olarak ortaya çıktığını kaydediyor. Keyfi iktidarı önleme fikri 17. ve 18. YY.'da 'kuvvetler ayrılığı' teorisine ulaşıyor ve anayasacılık bu temel felsefeye dayalı olarak gelişiyor.
 
Teorinin kurucu babası olan Montesquieu 1848 yılında "Kanunların Ruhu" adlı kitabında, bugün de çok geçerli olan şu satırları yazıyor: “Yasama ve yürütme kuvvetleri aynı kişi veya kamu görevlileri kurulunda birleştiği zaman hürriyet olmaz. Keza yargı kuvveti yasama ve yürütmeden ayrı olmadıkça, hürriyet yoktur. Yargı yasama kuvvetiyle birleştiği durumlarda hakim yasa koyucudur. Yargı yürütme iktidarıyla birleştiği takdirde ise hakim şiddetle ve zalimce davranabilir...” Ve bu satırlardan 28 yıl sonra kuvvetler ayrılığı ilkesinin 1876 Virginia Anayasası’na girmesiyle  modern anayasacılık ya da anayasal demokrasi hareketi başlıyor.
 
Kitapta, zamanımızda iktidarı sınırlayan 'kuvvetler ayrılığı' ilkesinin de ötesinde, devlete özgürlükleri ve hakları korumakla ilgili görevler yükleyen bir demokrasi düşüncesinin geliştiği anlatılıyor. Batılı demokrasiler bu düzeydedir. Kitapta, Larry Diamond’ın “liberal demokrasinin 10 unsuru” anlatılıyor.
 
Sorun, çağımızda “illiberal demokrasiler”dir. Seçimle oluşan fakat otoriter iktidarlar...  Bu rejimleri tanımlayan çeşitli kavramlar var: Yarı demokrasiler, sözde demokrasiler, göstermelik demokrasiler, seçimsel demokrasiler gibi...
 
Ergun Hoca, otoriter demokrasileri tanımlamada Lucan Way’ın “yarışmacı otoriterizm” (competitive authoritarianism) kavramına dikkat çekiyor.
 
Bu konudaki sayfaları okudukça AKP’nin 2011 sonraki yönetimi akla geliyor. 
 
Türkiye'deki demokrasi
 
Kitabın 6. bölümü “Türkiye’de Anayasacılık ve Demokrasi” başlığını taşıyor. 1924 ve sonraki anayasa dönemlerini özetleyen kitapta, içinde bulunduğumuz dönem şu başlık altında inceleniyor:
 
“2011 ve sonrası: Otoriterizme doğru gidiş mi?”
 
Bu bölümde Prof. Ergun Özbudun’un hukukçu vasfı öne çıkıyor. Siyasi nitelemelerden ziyade hukuki tahlillerle bu sorunun cevabını araştırıyor.  2011’den itibaren ortaya çıkan zihniyeti, iktidarın, özellikle Tayyip Erdoğan’ın beyanlarını esas alarak ortaya koyuyor.
 
Hukuken kitabın çok dikkat çekici bir tarafı da bu dönemde AKP iktidarının “otoriter” tasarruflarını teker teker ele almasıdır: Bunlar Adli Kolluk Yönetmeliği, HSYK Kanunu, Sulh Ceza Hakimleri Kanunu, Anayasa Mahkemesini liberal kararlarından dolayı aşağılayan beyanlar, İfade ve Basın Hürriyeti üzerindeki  kısıtlamalardır.
 
Ergun Hoca, uluslararası raporlara ve “yarışmacı otoriterizm”in özelliklerine atıflar yaparak,  Türkiye’nin “otoriterizme gidiş” yolunda olduğunu tespit ediyor. 7 Haziran seçim sonuçlarının bu gidişi “frenlendiğini”, kurulacak bir koalisyonda “kapsamlı bir demokratik restorasyon” yapılması gerektiğini belirtiyor.
 
Mutlaka, ama mutlaka okunması gereken bir kitap.