Milliyet Sanat
Şubat 2014

İncelen şiirler

Necmiye Alpay
Geçtiğimiz ay hayatını kaybeden Adnan Azar'ın "Rüzgar İstasyonu" zaman ile mekân, geçen ile kalana odaklanıyor.
“Rüzgâr İstasyonu”: Rüzgâr ile istasyon, zaman ile mekân, geçen ile kalan.
Yukarıdaki cümleyi, 10 Ocak günü kaybettiğimiz şair Adnan Azar’ın dördüncü kitabı “Rüzgâr İstasyonu” ilk çıktığında, 2000 yılında yazmışım. Şimdi sözün anlamı ağırlaşıyor. “Rüzgâr İstasyonu”, kitabın ilk basımında ilk şiirin de adıydı. Zihne 'rüzgâr'la ulaşan ‘zaman’ öğesi, şairin daha önceki kitaplarının da etkisiyle kaçınılmaz olarak öne çıkıyordu.
 
Ancak, bu şiir sonradan yerini terk etti. Kitabın 2008’de yapılan ikinci baskısında en baştan en sona geçti ve kitap bir sonraki şiir olan “Geçen Bölümün Özeti”yle başlar hale geldi. Bu yer değişikliği, belki kitaptaki diğer tüm şiirleri, ama özellikle kitaba adını veren şiiri anlam değişikliğine uğrattı. Ne de olsa, bir kitabın ilk sözünü söylemek ile son sözünü söylemek aynı şey değildir.
 
Gerçi zaman çağrışımlı öğeler yeni ilk şiirde de kendini gösteriyordu:
 
"yüküm yok ben dememiş miydim  
le geçen ‘le geçen bir takvimin ortasındayım" 
 
Şairane değil şiirsel
 
Bu dizelerin ikincisindeki eksiltili ve yinelemeli anlatım, Azar’ın kendine özgü şiir dilinin özelliklerindendir. Hafiften görsel yanı da olan ve minimalizme yönelen bir söylem...
 
Şair ikinci baskıda başka değişiklikler de yapmış, tüm şiirleri virgüllerden, noktalardan ve büyük harflerden arındırmış, bazı sözcüklerin ve sözcük gruplarının yerini değiştirmiş, bazılarının yerine başkalarını geçirmiş, bir iki yerde de düz cümleyi devrik duruma getirmişti. Genellikle daha şiirsel kabul edilen türden bir söyleyişe yönelmişti böylece. Hiç şairane değil, ama şiirsel.
 
Bir şairin yayımlanmış şiirlerinde değişiklik yapması şiirin problem sayılagelmiş hallerindendir. Ahmet Haşim, Dağlarca, Oktay Rifat, Edip Cansever... Böyle epey vaka var, Cemal Süreya’nın Edip Cansever’e yönelttiği başta olmak üzere, epeyce de itiraz.
 
İç hareketlilik
 
Bana kalırsa, değişiklik yapmak şairin özgürlüğüne dahil sayılmalıdır, ancak, farklı basımlarda gerekli tarihin ve bilgi notlarının düşülmesi kaydıyla. Edebiyat tarihi ve eleştiri açısından ise, her vakayı kendi içinde ele almak gerekir, çünkü farklı uygulamaların içerimleri de farklı olabiliyor. Bunun iyi bir örneği, Yücel Kayıran’ın Enis Batur’la ilgili çözümlemesidir (bkz. Yücel Kayıran, “Kritiğin Toprağında”, s. 107). Adnan Azar’a dönersek, şairin 'çeşitlemek' diyebileceğimiz bir yordama daha önce de başvurduğunu görüyoruz. Örneğin, üçüncü kitabı “Yeni Zaman”da art arda yer alan 14. ve 15. parçalar tıpkı resimde ve müzikte rastladığımız ‘aynı tema üzerine çeşitlemeler’ gibidir. Bana kalırsa tüm bu değişiklik ve çeşitlemeler Azar’ın şiirine bir iç hareketlilik getirmektedir.
 
Azar’ın kitaplarına verdiği adlar 'zaman' ile ilgili popüler algıyı çağırsa da, şiirleri bir ‘zaman’ edebiyatından çok, ‘an’larla ve anda yakalanan derin kaygıyla ilgili. “Rüzgâr İstasyonu”ndaki “Dolayım Hükmü...” adlı şiirden, Nâzım göndermeli iki dize:
 
"düşünmekten dolayı ardımda kaldı
‘bugün pazar’ söylencesi"
 
Şairin 2007’de yayımlanan beşinci (ve artık, son) şiir kitabı olan “Beyaz Ayarı”nda, daha da incelerek an yaratan şiirler var. Öykü sanatındaki gibi ânı işaret ederek, ancak öykülemeksizin. Halk şiirinin 'dedim / dedi' kalıbından yalnızca 'dedi'leri alarak. Yoğun zihinsel hallerin ipuçları şeklinde. Çok bölümlü ilk şiirin 10. bölümü şöyle:
 
"dedi, unutamamak sızıyor
yaşananlardan."