Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » İnsanın karanlıklarını gösteren ruh
Temmuz 2014

İnsanın karanlıklarını gösteren ruh

Necmiye Alpay
Sivas katliamında hayatını kaybeden Behçet Aysan'ın kitabına adını veren şiiri "Düello", şairin 1994'te yayımlanan "Bütün Şiirleri"nin tekrar baskısı olarak yayımlandı.
"Düello"
Behçet Aysan
Kırmızı Kedi Yayınları
Fiyatı: 18 TL
ŞİİR
 
Metin Altıok ve Behçet Aysan, 1993 Temmuz’u Pir Sultan Abdal şenlikleri için gittikleri Sivas’ta diğer misafirlerle birlikte haramilerce yakılıp öldürüldüklerinde, bu yazgının şiirini çoktan yazmışlardı. O şiirlere işaret eden epey yazı yazıldı, dizeler alıntılandı. Behçet Aysan’ın “Sesler ve Küller” adlı şiirindeki şu iki dize de çok anılanlardandır: "yok başka bir cehennem / yaşıyorsun işte".
Bu dizelerin şairi bize nasıl bir şiir toplamı bıraktı?
 
Elimizde ilk baskısı 1994’te yapılmış olan “Bütün Şiirleri”nin yeni basımı var: “Düello”. Kitaptaki şiirlerin en özgün yanlarından birini bir tür şaşırtmacayla anlatan bu ad, son ve en güzel şiirlerden birinin de adı. Şaşırtmacası ise şurada:
 
Düello kavramı olağan koşullarda iki kişi arasında ölümüne bir çatışma anlamına gelirken, Aysan’ın en özgün şiirlerindeki çatışmanın iki kişi arasında mı, yoksa tek kişinin kendi içinde mi olup bittiğinden bir türlü emin olamayız. Kitaba adını veren şiirde de öyle. 
 
Parçalanmış bir ayna
 
Bu şiirde, tıpkı Aysan’ın “Ayna” adlı daha eski bir şiirindeki gibi bir aynanın karşısındayızdır. Hem de, modern insan ruhu için söylendiği üzere, parçalanmış bir aynanın karşısında. Ayna, 'ben'i ayırt etmede başvuru işlevi gören varlık, parçalıdır artık. Şiir boyunca karşılaştığımız imgeler de başlı başına bir ayna metaforu olarak okunabilen İthaka yolculuğunu anıştırır. Düello bilgisi ise sonuncudan önceki dizelerde çıkar karşımıza: “her gece yeni bir düello / her sabah yeni bir ölüm”. Peki rakip kimdir bu düelloda? Burada ölüm neyin nesidir? Birkaç dize önce söylemiştir aslında şiir kişimiz: "ben bir yanda rakip hayat / denizse köpürdüyordu"
 
Rekabet, hayat ile ölümün, ölümcül olanın, ezeli çatışmasıdır belki. İkisi birbirini içerir. Ve şiir, “hepsi bu şiire sığacak” dizesiyle biter, yani olanaksızlığa işaretle.
 
'Gece' şiirleri
 
Olanaksızlık, “yıldızları sönmüş gece”... Gece, Aysan’ın belirleyici motifi. Esas olarak karayı, kapkarayı, karanlığı, gölgeyi anlatma eğiliminde olan bir şair Behçet Aysan. İlk kitabının adı “Karşı Gece”ydi. Bu adda bir şiir yoktu o kitapta, ama 'gece'siz bir şiir de yok gibiydi. Ve sonraki kitaplarında da hep oldu gece, neredeyse bütün şiirlerinde. İnsanın karanlıklarını görüp gösteren bir ruh. 1978 tarihli “Üç Anı Üç Şehir” adlı şiirinde, kadim melankoli simgesi ‘kara güneş’ de vardır. Ama 'kara bir güneş' biçiminde, yani belirtisiz; saplanıp kalmak yok.
 
Toplumsal mücadelenin yükseliş dönemlerinde yazmış pek çok şair gibi Aysan da, bir karşı ağırlık ararcasına Nâzım fırtınasına kapılmış naif şiirler de yazmıştır. Buna karşılık, çok ilginçtir, “Düello” adlı olan dahil hece vezninde şiirler de yazmakla birlikte, heceyi herhangi bir toplumcu gerçekçi klişeye yaklaşmanın aracı kılmış değildir. Son dizelere doğru Ravel’in Bolero’sunu andıracak biçimde bozar zaten vezni çoğu kez.
 
'Toplumcu gerçekçi' şiirlerinden bazıları da derin sezgilerle yazılmıştır. Bunlardan “Beyaz Başörtülü Kadınlar” adlı olanı başlı başına bir bilicilik örneğidir. Bizim buralarda henüz Cumartesi Anneleri başlamamışken, Arjantin’in Plaza de Mayo anneleri için yazılmış olan bu uzun şiirde bugün tüm adların yerine buralı karşılıklar yazabiliyoruz. Cumartesi Anneleri bu şiirden haberdarlar, Altıok ve Aysan’ın kızları onlara okudukları için. Ve Behçet Aysan, şiirinin gözaltında kaybedilen başkişisi Jose Antonio’ya  göndermeyle, son dizeye “Jose antonio benim” diye yazmış olduğu için. 
Nasıl biter bu yazı? Yine son şiirlerinden “Orpheus”un son dizeleriyle belki: "hani düşlerin ve ölümün annesi gece / gelip örtecekti yorganını üstümüze"