Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Muhafazakâr burjuvazi
Haziran 2015

Muhafazakâr burjuvazi

Taha Akyol
Ayşe Buğra ve Osman Savaşkan'ın birlikte kaleme aldığı "Türkiye'de Yeni Kapitalizm" siyaset, din ve iş dünyası arasındaki ilişkilerin kapitalist küreselleşme süreci içinde geçirdiği değişimi, Türkiye’de iş hayatının ekonomik, siyasi ve kültürel bağlamındaki yansımalarıyla inceliyor.
"Türkiye'de Yeni Kapitalizm"
Ayşe Buğra, Osman Savaşkan
Çev: Bülent Doğan 
İletişim Yayınları
Fiyatı: 22.80 TL
İnceleme
 
Muhafazakâr burjuvazi ya da dindar girişimciler konusunun akademik olarak araştırılmasında Ayşe Buğra öncü bir isim. Son olarak, Osman Savaşkan’la yazdığı “Türkiye’de Yeni Kapitalizm - Siyaset, Din ve İş Dünyası” adlı eseri İngilizceden Türkçeye çevrilerek yayımlandı.
 
Piyasa ekonomisi ve girişimciliğin Özal döneminde Anadolu’ya yayılmasıyla oluşan KOBİ kökenli muhafazakâr iş adamları, Erbakan’ın belediyeleriyle iş ilişkileri kurarak iktisaden ve dernekler halinde örgütlenerek siyaseten güçlendiler. AKP ile artık çok etkin bir sosyo ekonomik güç haline geldiler. Kitapta durumu tasvir etmek için 'kutuplaşmış iş dünyası... kapitalizmin yeni ruhu...' hatta, 'iki rakip kapitalistleşme modeli' gibi kavramların kullanılması muhafazakâr burjuvazinin önemini göstermektedir.
 
Kitabın en önemli tarafı, bu gelişmenin piyasa kuralları içinde 'kendiliğinden' değil, iktidar eliyle sağlandığının ileri sürülmesidir. Liberalizm devletin rolünün daraltılmasını gerektirdiği halde yazarlar, muhafazakâr burjuvazinin gelişmesinde 'devletin toplumu biçimlendiren rolünü vurgulamakla kalmıyor, aynı zamanda iş dünyasındaki aktörlerin farklı siyasal eylem biçimlerine' dikkat çekiyorlar.
 
Protestanlar ve muhafazakarlar
 
Kitapta siyasi iktidar tarafından muhafazakâr burjuvazinin geliştirilmesiyle, tarihte Kemalizm tarafından seküler burjuvazinin geliştirilmesi mukayese ediliyor. Muhafazakârların TÜSİAD çevresine yönelttikleri “Sırtını devlete dayama” eleştirisinin artık yer değiştirdiğini söylüyorlar. Kitaptaki çok önemli diğer bir teorik analiz de Max Weber’in “Protestan” girişimcileriyle bizim muhafazakâr girişimcilerimizin karşılaştırılması. Yazarlar bu ikisinin 'çok farklı' olduğu görüşünde... Weber’in Protestan tarikatları ekonomide objektif kuralların peşindeydiler, dolayısıyla 'vatandaş' kavramına ve 'rasyonel bürokrasi'ye uygun bir ekonomik dinamizmi yansıtıyorlardı, bunu dindarca bir heyecanla yapıyorlardı... Muhafazakâr burjuvazi ise, “AKP iktidarı ile olan ayrıcalıklı ilişkilerden faydalanmaya devam eden yeni girişimciler” olarak tanımlanıyor.
 
Ben bu meselenin daha fazla araştırılması gerektiği kanaatindeyim. Evet, Weber’in Protestan kapitalistlerinden farklı olarak bizim muhafazakâr kapitalistlerimizde siyasi güce dayanma çok önemli bir faktördür fakat aynı rasyonelleşme sürecini yaşadıklarını düşünüyorum. Bu konudaki araştırmalar azdır.
 
İki farklı kapitalistleşme
 
Yazarların 'iki farklı kapitalistleşme' kavramının iş hayatında reel karşılığı var. Yazarlar, iktidarın müdahalelerine karşı kurallı ve kurumlaşmış bir ekonomiyi büyük sermayenin derneği TÜSİAD’ın savunduğunu söylüyorlar. TÜİSAD’ın hukuk ve demokrasi konusundaki yayınları ve bildirileri bu yöndedir.
 
Yazarlara göre, öbür yanda “İslami referanslarla iş yapan ve siyaseten ayrıcalıklı ilişkiler ağlarına” dayanan muhafazakâr iş adamlarının dernekleri ise, 'siyaset destekli çeşitli sermaye birikimi mekanizmalarına' öncelik veriyorlar. Seçimlerde muhafazakâr işadamı derneklerinin gazetelere verdikleri propaganda ilanlarında 'hukuk devleti' gibi kavramları unutarak sadece ekonomik hedefleri sıralayan bir siyasi propagandayı tercih etmeleri bu bakımdan dikkat çekicidir, bunu da belirtmeliyim.
 
Yazarlar bu 'siyaset destekli çeşitli sermaye birikiminin' nasıl yapıldığını, Kamu İhale Kanunu örneğiyle anlatıyor. Kanun defalarca değiştirilerek ihalelerde objektif kurallar yerine siyasi tercihi kolaylaştıran bir sistem kurulmuş, bu da kitapta isimleri verilen şirketlerde 'siyaset destekli çeşitli sermaye birikimlerinin' yapılmasını hayli kolaylaştırmıştır.
 
Akademik kalitede yazılmış olan kitap son derece önemli olan 'girişimci sınıf' meselesini gündemimize getiriyor. Eğer 'demokratik hukuk devleti' olmak istiyorsak iş, hukuk ve siyaset dünyası bu konuyu ciddiyetle tartışmalıdır.