Milliyet Sanat

Ölüm Terbiyesi

<< Önceki | Sonraki >>
Ölüm Terbiyesi Kitap Adı : Ölüm Terbiyesi
Yazar : Zeynep Sayın
Yayınevi : Metis Yayınları
Tür : Sağlık
Fiyat : 18,50
Zeynep Sayın kitabı Ölüm Terbiyesi için şunu söylüyor: “Bu kitabı yazmış olmamın nedeni, mezarı esirgenen, mezarına saldırılan ölülere yapılan kabalığa, üstüne silgi çekilen tarihe, uzun (aynı zamanda İslami) bir geleneğin bilinçaltıyla yanıt vermeyi, unutulmuş bir nezaket ve ölüm terbiyesini hatırlatmak istemiş olmamdır."
Kitap Hakkında
Zeynep Sayın imgeler üzerinden bu geleneğin izinin sürülebileceğini, başka tür bir insan topluluğuna duyulan umut ve özlemlerin tarihsel zaman içinde günümüze kadar geldiğini düşünüyor:
 
"Baş/sız ve başkan/sız, hüküm/süz ve hükümran/sız bir sarsılmaya teslim olanların, başsızların bir araya geldiğinde oluşturduğu bir cemaat mitosu. Yolda Buda ile karşılaşırsan, Buda’yı öldür diyen öğreti gibi, hiçbir tanrıya, hiçbir öndere, hiçbir akla, hiçbir puta tapmayan, bu dünyayı bir yukarıdakine, bir ötesine teslim ederek varoluşu içinde değersiz kılmayan bir mitos...
 
"Kıyametin kopması aslında insanlığın doğrulmasına, uyur iken uyanmasına, uyur iken uyarılmasına, isyan etmesine bağlıdır. İsyan eden, bu dünyayı ve ahireti temellük ve temsil etmeyi bırakacak, tığ-ı teber şah-ı merdan olacaktır. Hiçbir kusur, mülkiyetçilik kadar kötü değildir ve bu mülke, en başta kişinin kendi başı ve kimliği dahildir.”
 
Zeynep Sayın’ın imgelerin tarihselliği ve ölüm ile ilişkisi üzerine araştırmalarının uzun bir geçmişi var. 2003 yılında Metis’te İmgenin Pornografisi kitabını yayımlamıştık. Bu iki kitap birlikte, yazarın sıradışı düşünceleri için değerli bir kaynak oluşturuyor.
 
OKUMA PARÇASI
Giriş bölümünden, s. 9-11
 
Vilcabamba’da bu kitabı yazmamın üstünden bir sene geçti. Sonra annem öldü. Yatıyordu, nefesi kötüleşti, ayaklarından kan çekildi, terledi, elini tutmama tepki vermedi. Son nefesini verdiğinde hâlâ sıcaktı. Evdekiler çenesini bağladılar, karşı çıktım. Her zaman güzel bir kadındı, bırakın güzel kalsın. Gereği yoktu, ama dinlemediler. Mum yaktılar. Karnına bıçak koydular, kapıya ayakkabılarını. Geleneklerin bir bildiği vardır, karışmadım.
 
Annemin yatağına annem değil, bir ceset uzanmıştı. Kendi değil, başkasıydı. Canlı değil cansızdı. Ölüm değil ölüydü. Çenesindeki beze söylene söylene fotoğrafını çektim. Ona rağmen güzeldi. Tuhaf olan şuydu ki artık annem değildi. İnsanlararası ilişkiye girebilecek durumda da değildi, ceset olan annem artık insan değildi. Yine de annem olan kadının dönüştüğü ceset olarak –yaşamış ve ölmüş olan her insanın cesedi gibi– haysiyeti vardı, bundan şüphemiz yoktu. 
 
Tümü