Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | 'Küçük sahneler'de neler oluyor?

'Küçük sahneler'de neler oluyor?

17 Aralık 2013 - 10:12 | Engin Altan Düzyatan, Rıza Kocaoğlu ile birlikte rol aldığı DOT oyunu "Kürklü Merkür" ile parlamıştı (solda). Geçtiğimiz sene "Bir Avuç Deniz" filminde rol aldı.
Zamanında Dot’un unutulmaz oyunu “Kürklü Merkür”de herkesi derinden etkilemiş Engin Altan Düzyatan,”Az seyirciye oynayıp kendimi yoramam diyor” ama o etkisi az olduğu sanılan “küçük sahneler”imizde gözardı edilemeyecek bir canlılık var

“Bu İşte Bir Yalnızlık Var” filmiyle ilgili Şirin Sever’e konuşan Engin Altan Düzyatan’ın tiyatro konusundaki fikirleri seyircinin tiyatroyla ilişkisini tamamen değiştiren - dönüştüren “küçük sahneler”i gözümün önüne getirmeme neden oldu... Ve orada gördüğümüz - görmekte olduğumuz oyunları... Onların yaşamımıza etkilerini...


Düzyatan, özetle “Az seyirciye oynayıp kendimi yoramam” diyor. Zamanında Dot’un unutulmaz oyunu “Kürklü Merkür”de oynamış ve o oyunla da izleyen herkesi derinden etkilemiş bir oyuncudan söz ediyoruz. Yıl 2007 idi, sahiden efsane bir oyundu, efsane bir kadroydu, üzgünüm ama çoğumuz Engin Altan Düzyatan’ı da, Rıza Kocaoğlu’nu da, Enis Arıkan’ı da, Cemil Büyükdöğerli’yi de ilk kez orada görmüş ve “Vay be, ne şahane bir genç kuşak geliyor tiyatroya” demiştik.

“Küçük Sahneler”de büyük isimler


O şimdi şöyle bir hesap yapmış; Dot’ta “Kürklü Merkür”de bir buçuk senede 4 bin kişiye oynamış, Kenterler’de “Anna Karenina”da dört gecede 4 bin kişiye oynamış. Hesaptaki matematik hatalarını bir yana bırakarak, “O kadar kişiye oynayıp yoramayacağım kendimi! Bir iş yaptığımda daha fazla insana ulaşmasını, etkisinin daha büyük olmasını istiyorum” bölümüne değinmek istiyorum. Çünkü o etkisi az olduğu sanılan “küçük sahneler”imizde gözardı edilemeyecek bir canlılık var.


Dot’un 70-80 kişilik iki salonunda örneğin, gencecik oyuncularla artık Dot’un yıldızları olan Tuğrul Tülek, Pınar Töre, İbrahim Selim, Gizem Erdem, Ece Dizdar gibi oyuncular Deniz Türkali gibi, Köksal Engür gibi ustalarla sahneyi paylaşıp müthiş bir ekip oyunculuğu sergiliyorlar.


Kumbaracı 50’de Sumru Yavrucuk, “Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi” adlı tek kişilik oyununu gecede 65 kişiye oynuyor. Ayşenil Şamlıoğlu da “Evaristo”yu...


Cihangir’de Craft diye bir tiyatro var, 45 kişi alıyor ve orada geçen yıldan beri kimler oynuyor biliyor musunuz? İpek Bilgin, Şenay Gürler, Gonca Vuslateri... Şimdilerde bu senenin en çok konuşulan işlerinden “Garaj” ile Enis Arıkan...


İkinci Kat’ta sonra yine Deniz Türkali’den Hasibe Eren’e bir yıldızlar geçidi devam etmekte... Bu sene Esra Dermancıoğlu mesela, “Şapkalı O. Çocuğu” ile İkinci Kat sahnesinde. Veya Maya Cüneyt Türel Sahnesi... Hakan Gerçek gecede 100 kişiye ulaşmak için oyunlar sahneliyor.


Biraz daha çapı büyütürsek; Mert Fırat gibi, Onur Ünsal gibi oyuncular, yaklaşık 200 kişiye oynamak için yol arkadaşlarıyla birlikte salon açıyorlar, Moda Sahnesi’ni. Ve burada “Hamlet” oynuyorlar, “Bütün Çılgınlar Sever Beni”yi oynuyorlar. Aslı Tandoğan da var kadrolarında... Ya da Engin Hepileri şimdi; tiyatro kurmuş, “Katil Joe” ile Moda Sahnesi’nde. Defne Halman var oyunda, Öykü Karayel var.


Krek’in mekanı kaç kişilikmiş? 65. Orada kimleri izledik - izliyoruz? Bartu Küçükçağlayan’ı, Tülin Özen’i, Canan Ergüder’i, Ülkü Duru’yu, Öner Erkan’ı, Kaan Taşaner’i... Daha kimseler tanımazken Öykü Karayel’i... “Güzel Şeyler Bizim Tarafta” diye bir oyun oynandı, hiçbir dizinin konuşulmadığı kadar konuşuldu belki...

Setten, “nefes alan  sahnelere” koşuyorlar


Daha ne özel oyunlar, ne unutulmaz performanslar, taptaze metinler çıkıyor karşınıza bu “küçük sahneler”de... Ben daha çok “şöhret” kriterini baz alarak aklıma gelenleri sıraladım. Her biri dizilerle bir gecede kaç katı olduğunu hesap edemeyeceğim kadar kişiye ulaşan insanlardan söz ediyoruz farkındaysanız... Ve dizi setinden kalan zamanlarında koşa koşa bu sahiden “nefes alan” sahnelere gidiyorlar, 50-100, bilemediniz 200 kişiyle buluşmak için.
Herkes aynısını yapmalı demiyorum, ama en azından iddialı cümleler kurmadan bir düşünmek lazım: Bir işin etkinliği bir anda ulaştığı kişi sayısıyla mı ölçülür, izleyen kişide bıraktığı izle mi? “Kürklü Merkür” müdür yarın hatırlanacak olan, “Bir Avuç Deniz” mi?