Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | "Yüreğimdeki acıyı hafiflettin"

"Yüreğimdeki acıyı hafiflettin"

25 Aralık 2012 - 07:12 | Sumru Yavrucuk, "Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi" oyununda bir transseksüeli canlandırıyor.
Açık sözlü, dürüst, yalın bir metin, Ebru Nihan Celkan'ınki. Dolandırmıyor lafı. Gereksiz duygusallıklara sapmıyor

Kumbaracı50'de başka bir hal var bugün, demedi demeyin... Gökkuşağının tüm renkleri toplanmış sanki. Merdivenlere serili rengarenk bayraktan başlayarak, Umut'un janjanlı soyunma odasına kadar her şey peri tozuna bulanmış gibi.
Umut kim? Bizi bugün, kendi mahrem dünyasına davet edecek olan 'abla'... Yok abla değil 'şey'... Üst kattaki 'abi' yok mu, o işte... Bu 'tanımlama sorunu', transseksüel Umut'un yaşadığı apartmanın kapıcısına ait. Ne desin bilemiyor, abla mı, abi mi, 'şey' geliyor en kolayına... Onun oğlu da "Abla seni kim yarattı?" diye sorabiliyor hal böyle olunca. "Anne yok, baban yok, kadın değilsin, kocan yok... Erkek değilsin, karın yok." Böyle anlatıyor Umut büyük yalnızlığını...

Asker babanın oğlu, annesinin tek 'umudu' Umut'un bir erkek bedeninde başlayıp o bedene ve doğup büyüdüğü şehre sığamadığı için kaçıp gittiği İstanbul'da kadın olarak devam eden hikayesini Ebru Nihan Celkan yazmış, Sumru Yavrucuk sahneye koymuş ve oynuyor. Çok şey söyleyebilirim oyun hakkında. Diyebilirim ki "Önyargılarınızdan utanacaksınız"... ya da "İkiyüzlülüğünüzle yüzleşeceksiniz"... Daha ağır pek çok şey... Bir karabasan çünkü, bir transseksüelin hayatı, aslında. Yanlış bedende doğma duygusuyla başlayıp kendinizi bulurken her şeyinizi kaybettiğiniz; annenizi, babanızı, kardeşlerinizi, bir 'yuva kurma' ihtimalini... Başka bir işte çalışamayıp seks işçiliğine mahkum olduğunuz ve her gece bir köşede öldürülme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunuz bir hayat. Değil yaşaması, dinlemesi bile kolay değil... Ama sokakta gördüğünde uzaylıymış gibi bakıp geçmesi kolay. Hatta Umut'un dediği gibi "Öldürmesi de kolay, ceza bile yatmıyorsun".

Ama benim bu oyuna dair diyeceğim tek cümle: Umut'u seveceksiniz. Tam Sumru Yavrucuk'un istediği gibi. "Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi"yi yaparken buna niyet etmiş çünkü. İnsanlar bir saat Umut'la beraber gülsünler, eğlensinler, onun tabiriyle 'gullüm yapsınlar' ve çıkarken onlar için bir şeyler değişmiş olsun artık. Umut'u sevsinler.

Ebru Nihan Celkan. Fotoğraf:
Erhan Yürük
Açık sözlü, dürüst, yalın bir metin, Ebru Nihan Celkan'ınki. Dolandırmıyor lafı. Gereksiz duygusallıklara sapmıyor. Hikayenin kendisi en saf haliyle bu kadar etkileyici olunca, üstüne yapılacak her ekleme fazla kalırdı zaten. Yıllardır birbirinden iyi performanslarını izlediğimiz Sumru Yavrucuk, bütün yüreğini koymuş bu işe. Fiziksel olarak da takma dişinden sarı peruğuna, ses tonundan yürüyüşüne kadar tepeden tırnağa değişmiş, Umut olmuş, onun o neşeden hüzne savrulan ruh halini de giyinmiş. Kahkahalarla gülüp matrak bir hikaye anlatırken gözünün bir ucunda görünen hüzün insanın içine işliyor. Bir yandan kıkırdarken gözünüz hep dolu dolu izliyorsunuz oyunu ve finalde söylediği "My Way" şarkısına salondan genel bir burun silme sesi eşlik ediyor. Çıkarken de garip bir iyi hissetme hali geliyor... Bu hikaye anlatıldı, anlaşıldı, birilerine ulaştı diye.

Nitekim ilk gün, iki transseksüel gelip izlemiş oyunu. Çıkışta Sumru Yavrucuk'a "Yüreğimde evlat acısı gibi bir acı vardı" demiş biri, "Onu hafiflettin".
Yavrucuk da "Bunu duydum ya" dedi, "Her şeye bedel. Başka hiçbir şeye gerek yok."

Benim gittiğim gün, LGBTT (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti, Transseksüel) bireylerin ailelerinin kurduğu LİSTAG'dan tanıdığım bir anne baba vardı. Oğulları ve onun sevgilisiyle birlikte izlediler oyunu. Çok mutlu çıktılar. Onlardan da yapmakta oldukları "Benim Çocuğum" belgeselinin şubat ayında tamamlanıp vizyona gireceğini öğrendim. Bir müjde de bu olsun...