Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | Annelik delilik mi?
25 Ağustos 2015 - 01:08
Şirin bir romantik komedi tadında başlayıp değme gerilim filmine taş çıkaracak hale gelen ‘Aç Kalpler - Hungry Hearts’, insanı kesif bir çaresizlik duygusu ve cevapsız sorularla yüz yüze getiriyor
Bir annenin çocuğu üzerindeki tasarrufu nereye kadardır? Aman diyeyim, kutsal anneliği sorgulamaya filan kalkmıyorum, sadece ortada bebeğin sağlığını tehdit etmeye varan bir durum varsa, yine de ‘bebek annenin’ midir? Çocuğuna şiddet uygulayan, bilinçli olarak zarar veren anne babalar değil, sözünü ettiğim. Aksine, ne yapıyorsa çocuğunun ‘iyiliği için’ yapan ebeveynler. Aslen sağlıklı olsun, mutlu olsun, iyi olsun diye, onu dış dünyanın bütün kötülüklerinden korumak adına kendi doğru bildiklerini uygulayanlar.
 
Şirin bir romantik komedi tadında başlayıp değme gerilim filmine taş çıkaracak hale gelen ‘Aç Kalpler - Hungry Hearts’, insanı kesif bir çaresizlik duygusu ve bütün bu cevapsız sorularla yüz yüze getiriyor.
 
Seyirci ikilemde kalıyor
 
‘Mina’ ile ‘Jude’, New York’ta bir Çin lokantasının tuvaletinde kapalı kalarak tanışan bir çift. Tez zamanda ‘Mina’nın hamileliğiyle birlikte nikah masasında buluyoruz aşık ikilimizi.
 
Ve bebek, daha annesinin karnındayken bütün dengeleri alt üst ediyor. Çünkü ‘Mina’ya bir ‘arınma’ hastalığı geliyor. Modern tıbba inanmıyor, alternatif yöntemleri baş tacı ediyor. Doğumdan itibaren de her şey çığrından çıkıyor. Ki doğumun kendisi de başlı başına bir mesele, çünkü yeterli beslenemediği için büyüyememiş, bir türlü doğamayan bir bebek ve “Beni ameliyat edemezsiniz” diye ter ter tepinen bir anne adayı var ortada.
 
Parmak çocuk dünyaya getirildikten sonra da ‘Mina’nın tek isteği, bebeğiyle ilgili tüm kararlarda mutlak söz sahibi olmak ve iki kişilik bir dünya.
 
Ana - oğul vegan beslenecekler, dışarıdan gelen hiç kimse bebeği ellemeye kalkışmayacak, cep telefonları dairenin dışında bırakılacak vs. Jude da bu cennet projesine uyum sağladığı sürece çekirdek aile mutlu ve güven altında.
 
Ama işte çocuk avokadoyla büyüyemediği, annesinin ağzına tıktığı yağlar yüzünden hiçbir besinden faydalanamadığı için evet muhtemelen gayet ‘arı’ ama aç olarak yaşayıp gidiyor.
 
Bizler de seyirci olarak babayla aynı ikilemde kalakalıyoruz: Bırakalım da bu kadın bütün iyi niyetiyle oğlunu açlıktan öldürsün mü?
 
Bu soruları sormak bile bir mesele
 
Filmde ‘Mina’ ile birlikte bir anne daha var; o da ‘Jude’unki.
 
Sadece bu dörtlüye bakarak toplum üzerine bir karar verecek olsak, rahatlıkla “Annelik deliliktir” mesajını alabiliriz filmden. Çünkü ortada çocuklarının ‘iyiliği’ yolunda sınır tanımayan, akıl sınırlarını çoktan aşmış iki kadın, onların ortasında karısını da incitmeden makul bir çözüm bulmaya çalışan dünya iyisi, zavallı bir baba, bir de kurban bebecik var.
 
Bu yönüyle çok da ‘kadın dostu’ olmasa da, İtalyan yönetmen Saverio Costanzo’nun Venedik Film Festivali’nde çok ses ve iki oyuncusuna (Adam Driver ve Alba Rohrwacher) ödül getiren ‘Aç Kalpler’i, çok çarpıcı, çok sarsıcı, ayrıca çok da düşündürücü bir film.
 
Sırf bu soruları sormak - sordurmak bile tek başına bir mesele. Bir de ‘mesele’yi bu kadar merak uyandırıcı, etkileyici ve çok da hüzünlendirici bir şekilde ortaya koyunca, ortaya gerçekten iyi bir film çıkıyor. Vizyondayken kaçırmayın derim.