Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | Bir mucize tekrarlanır mı?

Bir mucize tekrarlanır mı?

18 Şubat 2014 - 12:02 | Farah Zeynep Abdullah ve Engin Akyürek, Kerem Deren'in yazıp yönettiği "Bi Küçük Eylül Meselesi"nde.
14 Şubat Sevgililer Günü’nde gösterime giren ‘Bi Küçük Eylül Meselesi’, ‘bir aşk hikayesi’ deyip ıskalanmayacak kadar çok soru sorduruyor izleyene...
Hayatınızda kaç kere başınıza gelen bir ‘mucize’yi ıskaladınız? Onun karşınıza çıkıp çıkacak en harika şey olduğunu anlamadınız ya da anladınız da, ondan korkup kaçtınız? Çünkü mutluluk, içinde kaybetme ihtimalini de içeren, güçlü olduğu derecede korkutucu bir şeydir...
 
Varlığıyla sizi hayata bağlarken yokluğunun ihtimaliyle bile yüreğinizi hoplatır durup dururken...
 
Ya da “Şimdi sırası değil” dediniz, sanki aşkın ‘sırası’ olurmuş gibi...
“Nasıl olsa başka bir yer, başka bir zamanda tekrar karşıma çıkar” diye düşündünüz de o mutluluk fırsatını teptiniz...
 
Belki zaten teptiğinizi bile bilmediniz...
 
Belki de bedellerinden korktunuz... ‘Özgürlüğüm’ ne olacak, ‘benim hayatım’ ne olacak, ya ‘ben’ ne olacağım? gibi sorularla kaçtınız ‘biz’ olmaktan...
 
14 Şubat Sevgililer Günü’nde gösterime giren ‘Bi Küçük Eylül Meselesi’, ‘bir aşk hikayesi’ deyip ıskalanmayacak kadar çok soru sorduruyor izleyene...
 
En çok Engin Akyürek’in oynadığı Tek’in “Bir mucize nasıl tekrarlanır bilmiyorum ki” cümlesiyle...
 
Çünkü bir mucize; hayatını tam gaz yaşayan, uçuşan bir sosyal kelebek olan Eylül’ün (Farah Zeynep Abdullah) yolunun Bozcaada’ya düşmesi...
 
Güzel bir öykü
 
Orada insanlardan kaçan, münzevi bir hayat yaşayan karikatürist Tek ile tanışması... Tek’in ona güvenmesi, korkulacak onca şeye rağmen bir tek ona inanıp kendini güçlü hissetmesi... “Aşık olmak için fazla neşeliyim ben“ cümlesini kendisine şiar edinmiş Eylül’ün ona bağlanıp kalması...
 
İkisinin toplumun ezberlerinden, ‘insanlar ne der?’ endişelerinden, birbirine ‘uygun’ olup olmama kriterlerinden azade bir dünya kurması... Hayatta belki bir kez olacak ve tekrarlanması mümkün görünmeyen bir mucize...
 
Kendi hayatında tekrarlanabilmiş bir mucize yaşamış birinin, Kerem Deren’in kaleminden çıkıp gözünden yansıyan bir öykü bu... Anlatılmaya ve izlenmeye değer bir öykü... Hayatınızdaki mucizeleri fark etmenizi, onlara dört elle sarılmanızı, kaybederseniz telafisinin olmama ihtimalini hatırlatan bir film... Sırf bunun için bile izlemeye değer...
 
Görgün Taner ile Yekta Kopan DJ kabinine giriyor
 
Sinema salonlarının kapanmasından büyük üzüntü duyduğum Maçka GMall tamamen bir inşaat görüntüsünde şu aralar...
 
Salonlar ofis olarak kiralanacak anladığım kadarıyla...
 
Bir tek MAC duruyor yerinde, bir de çok şükür Dot.
 
Yani yerinde duruyor derken, üst kattaki salon kapanıyor ama alt kattaki büyüyerek devam ediyor hayatına.
 
Bir de Pop Up Cafe nefes almaya-aldırmaya devam ediyor. Şu aralar cumaları düzenledikleri pinupatari geceleriyle...
 
Önceki haftalarda Murat Daltaban ile Hakan Günday birlikte DJ kabinine geçip kendi listelerini çaldılar. Sonrasında Muhsin Akgün ile Cem Erciyes.
 
Bu cuma ise sırada İKSV Genel Müdürü Görgün Taner ile yazar Yekta Kopan var.
 
İkisini de arayıp o gece neler dinleyeceğimize dair tüyolar almaya çalıştım. Neil Young’dan Patti Smith’e, Black Eyed Peas’den Manu Chao’ya kadar müthiş heyecan verici bir liste görünmekte ufukta...
 
Saat 22.00’de başlıyorlar, kaçmaz...