Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | Bir sosyal güvence olarak evlilik

Bir sosyal güvence olarak evlilik

15 Aralık 2022 - 11:12
.
İstanbul Planlama Ajansı, İstanbul’da yaşayan ev kadınlarının sosyoekonomik durumlarını ortaya koyan bir rapor yayımladı. Tahmin edilmesi çok zor olmamakla birlikte, toplu olarak bakıldığında daha çarpıcı görünen can sıkıcı sonuç şu ki kadınlar genel olarak kocalarına bağımlı bir hayat sürmekteler. Her alanda. Her ihtiyaçları için harçlık almaları gerekiyor, sağlık sigortaları varsa eş durumundan. Zaten iki kadından biri hayatında hiç ücretli olarak çalışmamış. Yüzde 35’inin ücretli çalışma deneyimi var ama onların da yüzde 27’si evlenince, yüzde 30’u da doğumdan sonra işi bırakıp ‘ev kadını’ olmuş. Bütün hayatları, sosyal güvenceleri kocaları. Beş kadından birinin 18 yaşından önce evlendiği bilgisi zaten eğitim ve çalışma hayatlarına dair de yeterli ipucunu veriyor.
 
 
Dünyaları ev ve civarıyla sınırlı. Yarısından fazlası İstanbul’un ‘karşı yakası’nı hiç görmemiş, evden sadece ailenin ihtiyaçlarını karşılamak için çıkıyor ve muhtemelen bütün ‘gezinti’si yürüyüş mesafesinde kalıyor. Tatil, eğlence yeri, sinema, tiyatro konser verilerine hiç girmiyorum bile. En çok gidilen yer park. Tabii ki çocuk parkı, kendileri için yaptıkları eğlence faaliyetleri yok denecek kadar az. Sinema mesela en fazla ziyaret edilmiş yerlerden biri ve o da yüzde 12’de kalıyor.
 
Buna karşılık ev içi sorumluluklar karşısında neredeyse yalnızlar, mesela yüzde 71’i çocukların bakımını tek başına üstleniyor. Çocukların ödevleriyle ilgilenme oranları erkeklerin beş buçuk katı. Evde bakıma muhtaç bir hasta, yaşlı varsa elbette onun da ihtiyaçları kadından soruluyor. Epey sınırlı ve kasvetli bir hayat tasviri. Sürekli dört duvar arasında çalış ve kendine ait alanın, zamanın, gelirin, güvencen olmasın.
 
Aslında raporun araştırmak istedikleri arasında İstanbullu kadınların ‘hayalleri’ ve ‘endişeleri’ de mevcut. Sosyal güvenceye sahip kadınların yüzde 77’sinin eşi üzerinden sigortalı olduğu düşünülürse en büyük endişelerinin sağlık olması şaşırtıcı değil. Hayallerle ilgili ise pek bir veriye rastlayamadım raporda. Bütün bu tablonun içinde lüks kalmış olabilir.
Öte yandan, ilginç sonuçlardan biri, ekonomik bağımlılığın yaşla azalması. 18-29 yaş arasındaki ev kadınlarının yüzde 36’sı kocalarından aldıkları harçlıkla geçinirken, 60 yaş üzerinde bu oran yüzde 16’ya düşüyor. Ama maalesef bunun da bir sebebi var: Vefat eden kocalardan kalan ‘dul maaşı’ ve emekli maaşı gibi düzenli gelirler. Bağımsız olmak için önce bir ömrü tüketmek ve kocanın ölmesinin gerekmesi bir ‘yuvanın’ temel taşlarından biri olması gereken mutluluğa ne kadar aykırı değil mi? Evliliği baştan her genç kızın rüyası kabul etmeden önce bu rapora bir göz atmak fena olmazdı -ki bu Türkiye’nin en büyük şehirlerinden birinde karşımıza çıkan tablo. Kız çocuklarının önce okumaları, çalışma hayatına atılmaları, kendilerine dair gelecek hayalleri, planları kurmaları, ondan sonra canları isterse bağımsız birer birey olarak evliliği tercih etmeleri için, ailelerin de onları her şeyden önce buna teşvik etmesi için bundan daha çarpıcı bir manzara düşünemiyorum.