Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | Depresyondayım, unutuldum, aldatıldım...

Depresyondayım, unutuldum, aldatıldım...

06 Kasım 2012 - 07:11 | Fotoğraf: Ceren Saner
Merve Engin'in tek kişilik oyunu "Kaplumbağalar Şişmanlamazlar, Çünkü Kabukları Vardır", sadece kadınlar değil, kadın dünyasından haber almak isteyen erkekler için de sahneleniyor
Öyle bir oyun ki, bana hep o dünya tatlısı Göksel şarkısını hatırlatıyor... Hani sevgilisinden ayrılmış bir kadın, "Bugün evden çıkmadım, telefonu açmadım... Çok yedim, çok ağladım" diye başlayıp olayı "Düşündüm banka soymayı, uluorta soyunmayı" noktasına kadar getirir ya... Kimseye yabancı olmayan, aynı anda hem içler acısı, hem komik olmayı başaran bir hal.

İşte Merve Engin'in oyunu da tam öyle. Sevgilisinden ayrılmış genç kızımız, üzerinde pijamasıyla habire depresyon yiyecekleri atıştırıyor (hani kaşıkla Nutella kavanozuna filan dalınır ya, o şekil...), bir yandan da yarı ağlayıp yarı gülerek bize hikayesini anlatıyor. Tabii burada sürekli tıkınıyor olmasının başka bir anlamı daha var. Kızımız 'zayıf güzeldir' çağında hafif balık etli olup, hayatı boyunca "Olsun ama, senin de yüzün güzel" cümlesini duymuşlardan. Oyunun adı da oradan geliyor zaten: "Kaplumbağalar Şişmanlamazlar, Çünkü Kabukları Vardır".

Merve Engin, "Kaplumbağalar Şişmanlamaz,
Çünkü Kabukları Vardır"da, kadının doğduğu
andan itibaren tabi olduğu kuralları anlatıyor
Oyunun aynı zamanda yazarı olan Merve Engin (kendisini iki yıldır devam eden diğer tek kişilik oyunu "Kıyıya Oturmanın Böylesi" -ya da kısaltılmış yeni adıyla- "Kıy-Ot-Böy"den, Bulut Tiyatro'nun "Nerde Kalmıştık?"ından, Tiyatro Hal'in "Yaka Beyaz"ından hatırlayabilir, hatta bu oyunları halihazırda İstanbul'un çeşitli sahnelerinde izleyebilirsiniz), böyle zannedermiş küçükken. Kaplumbağaların şişmanlamadığını... Kim bilir ne şanslı buluyorduysa, unutmamış ve büyüyünce böyle bir oyun yazmış, oynuyor işte... Bir kadının doğduğu andan itibaren tabi olduğu kuralları, uyması gereken standartları, hep güzel olma, ince olma, kibar olma, uyumlu olma, tatlı olma, sakin olma zorunluluklarını çok komik bir dille anlatıyor.

Merve Engin'in tek kişilik oyunlarda iyice parlayan bir sahne ışığı var. Bir de böyle matrak metinle birleşince... Bütün o oğlan annelerine iyi görünmeye çabalayıp yaranamamalar, kaş yapmaya çalışırken çıkan gözler... Hepsi bir bir resmi geçit yapıyor önümüzde. "Kaplumbağalar..." cuma günü 20.30'da Şermola Performans'ta... Sadece kadınlar değil, kadın dünyasından haber almak isteyen erkekler için de... Aslında hayatın ağırlığından bir parça kurtulup bir saat nefes almak isteyenler için desem daha doğru...

Tülay Günal ve Genco Erkal, Dostlar Tiyatrosu'nun
"Ben Bertolt Brecht" adlı oyununda.
'Çapkın kurt' derken?

Hafta sonu Sabah'ın ekinde şahane bir haber vardı: Dostlar Tiyatrosu, geçen sezondan beri devam eden 'Ben Bertolt Brecht' oyunuyla Anadolu turnesini bitirmiş, yeniden İstanbul izleyicisiyle buluşuyormuş. Yarın şu saatte, şurada... Haber bundan ibaret, tamamı üç satır. Genco Erkal ve rol arkadaşı Tülay Günal'ın oyundan eğlenceli fotoğraflarıyla süslenmiş. Birinde kırmızı ceketli Genco Erkal, önündeki masanın üzerinde Tülay Günal uzanmakta. Diğerinde kucağında oturuyor Günal, Erkal'ın. Ama asıl hoşluk başlıkta: 'Çapkın kurt döndü'. Bir başlığa bakıyorum, bir habere... Bulmaca çözer gibi... Çıkamıyorum içinden... Brecht'ten mi bahsediyor? Genco Erkal'dan mı? Peki neden çapkın? Fotoğraflardan ötürü mü? Niye kurt o zaman? Bir 'olgunluk çağı' göndermesi mi? Kendi içimdeki beyin fırtınasında en son "Oyunun müziklerinin bir bölümü Kurt Weill'a ait, ona gönderme yapılıyor olsa gerek"e kadar vardım. Bir tiyatro haberini ilginç kılmak için, dikkat çekmek adına alakasız bir başlık atılacağını düşünecek değilim ya...